
Yeni bir ‘Hicri Yıla’ daha girerken, bir kere daha anlıyoruz ki hayat küçük olmayacak kadar kısadır. Nasıl kısa olmasın ki; koca bir yıl daha geçti, ömür takviminden bir yaprak daha koparıldı; ve biz o koskoca senenin bir rüya gibi geçtiğini son anlarda anlayabildik, hissettik.
Müslümanlar, İslâm’ın yücelmesinde bir dönüm noktası teşkilini itibar ederek Rasulullah Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicretini tarih başlangıcı olarak kabul etmiştir.
Şehrullah yani ilâhî ay olan Muharrem Hicrî senenin ilk ayıdır. Bu ay muhteremdir, mübarektir, zira; değişmeyen ilâhî Hilkat Takviminde bütün Hak Dinler tarafından hürmet ve tâzime lâyık görülmüştür.
Muharrem ayının, İslâmiyet’ten öncesine uzanan bir şöhreti ve değeri bulunmaktadır. Denebilir ki, beşeriyetin, bütün insanlığın tarihinde yeri bulunan bir aydır.
Muharrem aynın onuncu gününe tesadüf eden “Aşure Günü” bu yıl 16 Temmuz Salı gününe (Bugün) denk gelmiştir. Yıllar öncesinde birçok tecellilere, mucizelere sahne olmuş bulunmaktadır Aşure Günü. Yahudiler için de Hıristiyanlar için de mukaddes sayılmaktadır Aşure Günü.
Hz. Adem’in yaratılması, cennete girmesi, cennetten çıkarılması ve ondan sonra da tevbesinin kabulû Aşure Günü’ne rastlamaktadır.
Hz. İbrahim Aleyhisselâmın Nemrud’un ateşinden kurtulması; Hz. Eyyub Aleyhisselâmın hastalıklarından sabrı neticesi iyileşerek sıhhate kavuşması; insanlığın ikinci atası sayılan Nuh Aleyhisselâm’ın tufandan selâmete ermesi hep Muharrem ayının onuncu günü olan Aşure Gününe tesadüf etmiştir, rast gelmiştir.
Hz. İsa Aleyhisselâm’ın doğumu ve semaya yükseltilmesi bu mübarek Aşure Gününe tesadüf etmiştir, denk gelmiştir.
Hz. Musa (A A.S.) ve ümmetinin Firavunun gazabından kurtulması ve Firavunun suda askerleriyle boğulması bu günde vaki olmuştur, vuku bulmuştur.
İftira neticesi zindana atılan Hz. Yusuf (a.s.) da yine bu ayda, Muharrem ayında kurtulmuştur.
Ve nihayet insanlık âleminin rehberi, kâinatın güneşi Cenab-ı Allah’ın son peygamberi Fahri Kâinat Efendimiz de İslâm düşmanlarının şerrinden, biricik dostu Hz. Ebubekir ile birlikte Mekke’den Medine’ye hicret etme adımını Allah’u Teâlâ’nın emriyle Muharrem ayının ilk günü atmıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), davasına, İslâm Davasına, Allah Teâlâ’nın Davasına sadakatini bir kere daha göstermişti, cihana açıklamıştı. Hakikaten de evinden geçti, yurdundan geçti, fakat İslâm’dan geçmedi ve onun uğruna hiçbir fedakârlıktan çekinmedi.
Ey Müslüman kardeşlerim! Gelin; imansızlıktan imana; kötülüklerden iyiliklere; batıldan Hakka; şerlerden hayra; hurafelerden ve gericilikten gerçeklere hicret edelim. Bu hicreti önce kendi nefsimizde, kendi şahsiyetimizde, kendi evimizde ve iş yerimizde başlatalım.
Ramazandan sonra feyizli ve bereketli bir ay olduğu haberi verilen Muharrem ayını gafletle geçirmeyelim. Allah Teâlâ’nın Ay’ı tabir olunan Muharrem’in onuncu günü olan Aşure Günü’nü ortada bırakmak suretiyle üç gün oruç tutalım.
Dinimizde çok önemli sayılan Aşure Günü’nde konu-komşu, eş-dostlarımıza dağıtacağımız aşure tatlılarıyla aramızdaki sevgi ve muhabbetin kuvvetlenmesine vesile olalım.
1446’cı Hicri Yılınız, Muharrem Ay’ı ve Aşure Günü’nüz bütün İslâm alemine ve Aziz milletimize hayırlı, uğurlu ve mübarek olması dileğiyle.
Selâm olsun o Asil Muhacirlere,
Ve onların izlerini takip edenlere.
Yorumlar kapalı.