Ödül Muhtaroğlu

Depremde riskli binalar ve okullarımızın durumu






   Türkiye’de 6 Şubat’ta yaşanan depremlerin ardından, ülkemizdeki binaların da depreme dayanıklılığı tartışılmaya başlandı.

   İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı, Türkiye’deki depremler sonrası, binaların güvenliğinden endişe eden vatandaşlardan çok sayıda telefon aldıklarını, yaşadığı binanın güvenliğinden endişe edenlerin, binanın mühendisinden kontrol tutanaklarını istemesi gerektiğini, bunlara ulaşamazsa, bina performans analiziyle binanın durumunun anlaşabileceğini belirtti.

   Bu bağlamda, ülkedeki bina stoğunun depreme dayanıklılık açısından en riskli binaların 1974 öncesinde yapılan binalar olduğu açıklandı. Bunlar içinde, çok sayıda konut, okul ve kamu binası da bulunuyor.

   Bunun nedeni, bu binaların, yapı hesap yönteminin şu anki hesap yönteminden çok farklı olması ve yük hesabının dışında, binanın deprem etkisi altındaki davranışının incelenmemesidir.

   Ülkemizdeki 2. sırada riskli binaların, 1981’de vize büroları kurulmadan önce yapılan binalar yani vize denetiminden geçmemiş binalar olduğu açıklandı.

   Üçüncü sırada riskli olan binaların ise, 1981’den, ülkeye hazır beton getirtilmeye başlanan 1990’ların ortasına kadarki dönemde yapılan binalar olduğu, bu dönemde betonların elde hazırlandığı, bu nedenle belirli bir standardı olmadığı belirtildi.

   Vizelendirilmiş, inşaat mühendisi kontrolünde doğru şekilde inşa edilmiş,1990’ların ortasından sonra yapılan binaların, en az riske sahip binalar olduğu da oda yetkilileri tarafından vurgulandı.

   Öte yandan, ülkemizde de, deprem beklentilerinden dolayı, okullardaki bina güvenliği endişeleri arttı.

   Bazı ilk ve orta eğitim okullarındaki okul aile birlikleri, okul binalarının eski olmasından ötürü, uzman ekiplerin inceleme yapıp, depreme dayanıklılık raporu hazırlanana kadar, çocuklarını okula göndermeyeceklerini açıkladılar.

   Bazı okullarda ise, eğitim ya başka binalara kaydırıldı ya da geçici tedbir olarak, prefabrik sınıflarda sürdürülüyor.

   Bu çerçevede, İlk Öğretim Öğretmenler Sendikası, mevcut 112 okulun, 89 tanesinin 1974’ten önce inşa edildiğini, Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası da, mevcut 48 okulun üçte birinin, bina yaşı bakımından eski olduğunu belirterek, bu okullarda acilen denetimlerin yapılması gerektiğini açıkladılar.

   Veliler ve okul aile birlikleri haklı olarak, denetimi yapılmamış okullara çocuklarını göndermek istemiyorlar. Bu endişeleri gidermek için, yapılacak denetimler ve analizler hızla tamamlanmalıdır.

   Yapılacak denetimlerden sonra, kullanılması riskli bulunacak okullardaki eğitimin aksamaması için, Eğitim Bakanlığı tarafından, alternatif imkanlar yaratılmalı ve bu yöndeki planlamalar süratle yapılmalıdır. Pandemi döneminde yüz yüze eğitim kayıpları yaşayan çocuklarımıza, gençlerimize, daha fazla eğitim kaybı yaşatmamalıyız.

   Bütün bu gelişmeler yaşanırken, İnşaat Mühendisleri odası yetkililerinin açıklamasına göre, ülkemizdeki hastaneler, okullar, yurtlar gibi, depremden sonra da kullanılması gereken kamu binaları, öncelikle kontrol edilecek.

   Kontrollerin hem özel okullarda hem de kamu okullarında, gönüllü mühendislerle birlikte yapılacağı, riskli binaların belirleneceği ve deprem dayanıklılık testleri yapılacağı açıklandı. Bu bağlamda, ilk olarak, Başbakanlık Deprem Denetim Komitesi başkanlığında, okulların taranmasına başlandı.

   Okullardan hemen sonra, sağlık kuruluşları, kamu binaları ve sosyal konutlar için denetim işlemlerin yapılacağı öğrenildi. Bütün bu işlemler, güçlendirme ve yıkım gerektiren binalar için ihtiyaç duyulacak finansman, Hükümet tarafından mutlaka sağlanmalı, bunun hazırlıkları şimdiden yapılmalıdır. Günü geldiğinde, kaynak yok mazaretini duymak istemiyoruz.

   Yazımın sonunda, bir başka önemli hususa da değinmek isitiyorum. Türkiye’deki deprem felaketinin ardından, KKTC’ye gelen depremzedelerin sayısı konusunda çelişkili açıklamalar yapılmaktadır. Çalışma Bakanı 3800, Başbakan yaklaşık 1500, Cumhurbaşkanı da yaklaşık 5 bin rakamını açıklamıştır.

   Bu rakamlarda bile, tutarsızlık olması şaşırtıcıdır. Devlet ve Hükümet yetkilileri bu kadar mı birbirinden habersizdir? Bu durum, ülkeyi yönetenlere karşı güvensizliği artırmaktadır. Doğru rakamları bilmezseniz, organizasyonu ve planlamayı nasıl yapacaksınız?

   Öte yandan, Eğitim Bakanlığı kaynaklarından, ilk ve orta eğitim okullarımıza yaklaşık 600 depremzede çocuğun kayıt yaptırdığını öğrenmiş bulunuyoruz. Alın size bir rakam daha.

   Deprem dolayısıyla ülkemize gelen depremzede ailelerin çoğunluğunun, burdaki akrabalarının yanında, zor şartlarda kaldığını duyuyoruz. Onlara, bu zor günlerinde devlet olarak yardımcı olmalıyız.

   Gıda, kıyafet, barınma, eğitim, sağlık ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması için, Hükümet, Belediyeler, sivil toplum örgütleri ve halkımız organize olmalı ve onların yanlarında olduğumuzu göstermeliyiz.

Depremde riskli binalar ve okullarımızın durumu
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.