Obezite, genel olarak vücuda besinler ile alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan kronik bir hastalıktır. Başka bir deyişle, obezite kişinin boyuna göre kilosunun yüksek olduğu ve vücutta aşırı miktarda yağ birikmesiyle karakterize edilen bir sağlık problemidir. Genellikle, vücut kitle indeksi (VKİ) 30 ve üzeri olan bireyler obez olarak kabul edilir. VKİ ise kişinin kilosunu (kg), boyunun (m) karesine bölerek hesaplanan bir denklemdir. Obezite, yalnızca estetik bir sorun olmanın ötesinde, kalp hastalıkları, diyabet, hipertansiyon gibi birçok kronik hastalığın riskini artıran ciddi bir sağlık sorunudur. Bu nedenle, bu yazımızda küresel bir sorun haline gelen obeziteninDünya geneli, Türkiye ve Kıbrıs için oranlarını, obezite ile savaş için yapılması gerekenleri ve obezitenin sağlık üzerindeki etkilerini değerlendireceğiz.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, 2022 yılında yapılan bir çalışma Dünya genelinde 1 milyardan fazla obez birey bulunduğunu göstermektedir. 1975 yılından bu yana ise obezite oranları neredeyse üç kat artmıştır. Dünya genelinde her 100 kişiden 16’sı obezite problemi yaşamaktadır. 2022 yılında yapılan bir başka çalışma ise, dünya genelinde yaşları 5-18 arasında değişkenlik gösteren 160 milyondan fazla çocuğun obez sınıfında olduğunu göstermektedir. Obezitenin yaygınlığı, gelişmiş ülkelerin yanı sıra gelişmekte olan ülkelerde de hızla artmaktadır. Hem yetişkinler hem de çocuklar için sürekli olarak artış gösteren obeziteprevelansı ciddi bir küresel sağlık sorunu haline gelmiştir. Hızlı şehirleşme, değişen beslenme alışkanlıkları, duygusal açlık ve fiziksel aktivitedeki azalma, bu sorunun temel nedenleri arasında yer almaktadır.
Türkiye ve Kıbrıs için yapılan çalışmalar incelendiği zaman ise bu oranın ülkemizde ve Türkiye’de de yüksek olduğu görülmektedir. Türkiye Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’deki kadınların %20.9’u, erkeklerin ise %13.7’si obezite sınıfındadır. Kıbrıs için ise Global ObesityObservatory 2019 verilerine bakıldığı zaman kadınların %14.1’i, erkeklerin ise %16.3’ünün obez sınıfında olduğu görülmektedir.
Obezite, kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, bazı kanser türleri, solunum sistemi hastalıkları ve kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları gibi birçok sağlık sorununun gelişmesine yol açarak yaşam kalitesini ve süresini olumsuz etkileyen bir faktördür. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), obeziteyi en riskli 10 hastalıktan biri olarak değerlendirirken, yol açtığı hastalıklarla birlikte sağlık harcamalarında da önemli bir yer kapsadığını belirtmektedir.
Dolayısıyla, obeziteprevelansının artması sadece obez bireyleri değil aynı zamanda toplumun tümünü ilgilendiren bir sağlık problemidir. Obezite ile mücadelede bireysel sorumlulukların yanı sıra toplumsal ve devlet politikaları da kritik bir öneme sahiptir. Sağlıklı beslenme ve psikolojik destek programları, fiziksel aktiviteyi teşvik eden kampanyalar ve okullarda sağlıklı yaşam eğitimi gibi stratejiler, obezite oranlarını azaltmak için etkili yollar sunabilmektedir. Beslenme alışkanlıklarımızı gözden geçirerek daha fazla sebze, meyve ve tam tahıl tüketmek; işlenmiş gıdalardan ve şekerli içeceklerden uzak durmak ve ruhsal hayatımızdaki eksiklikleri keşfederek, duygusal açlık sebeplerimizi anlamak obezite ile ilgili savaşta en önemli unsurlardandır.
Sonuç olarak, obezite sadece bireyleri değil, tüm toplumları etkileyen önemli bir sağlık sorunudur. Bireysel ve toplumsal düzeyde atılacak adımlar, sağlıklı bir gelecek için elzemdir. Sağlıklı yaşam, yalnızca fiziksel sağlığımız için değil, aynı zamanda genel mutluluğumuz için de gereklidir. Bu nedenle, herkesin bu mücadelede aktif rol alması ve bilinçli bir şekilde sağlıklı yaşamı benimsemesi büyük önem taşımaktadır.
Yorumlar kapalı.