
Mültecilik sonrası ilk yıllarım hatırımdadır; Mağusa’nın lambaları Derinya’daki yüksekliklerden parlıyordu. Bunları görüyor ve yakında evlerimize döneceğimizi umut ediyorduk. Yıllar geçti, o dönemki orta yaşlılar aramızdan ayrıldılar, o dönemki gençler şimdiki üçüncü yaş insanlarıdır. Lambalar söndü; tıpkı Mağusalı kuşakların söndüğü gibi. Bu kuşaklar Mağusa’yı yaratıp yücelten kişilerdi. Maalesef zaman ile mahvolan yalnızca Mağusa’nın ışıltıları değildir. Üzerinden uzun yıllar geçti ve şiddet ile haşır neşir olanlar, sağ kalıp geçmiş zamandan anıları olanlar gitgide azalıyorlar. Mekanlardan uzak olan yeni kuşakların anıları yoktur, mekanın geri kalan kısmıyla bağları yoktur. Belki bu da bazıları için bir çeşit çözümdür.
Sayın Lute bize Mağusa’nın parlak ışıklarını hatırlatıyor. Ağacımızın orada olduğunu anlatıyor, bazıları kuru olsa da halen dallarının olduğunu, lambaların yerleştirildiğini, rengarenk olduklarını, geriye kalan tek şeyin düğmeye basmanın olduğunu söylüyor. Düğmeye basarsanız bırakın Mağusa’yı tüm Kıbrıs aydınlanacak diyor. Ama bunun olması için irade ister. Birinin sorumluluğu üstlenmesi gerekir. Cesur birinin çıkıp on binlerce diğer ellerle birlikte elini uzatıp “ON” düğmesine basmasına siyasette irade derler. Liderler bugüne değin Kıbrıslıların zararına olacak oyunlar oynadılar. Tümü çözümden bahsettiler ama elleri kalkıp düğmeye gitmeye varmadı. Diyalog zamanı dondurdu, kaslarını kaybetti, bacağını kaybetti, nefes almıyor ve nefes almayan bir şey ya ölüdür ya da ölüme gider. Sayın Lute Kıbrıslı liderlerden ve Kıbrıs’ın insanlarından nefes vermelerini istiyor. Yurttaşların dudaklarına tebessüm gelsin diye, liderlerin serptiği ölü toprağını üzerlerinden atsınlar diye.
Bir zamanlar bir parti lideri tarafından değinilen tsunami halihazırda yurdumuzun kıyısındadır ve eğer liderler harekete geçmeye karar verip önlemler almazlarsa ve çözümü bu ülkeyi kurtarabilecek tek kalkan olarak ileriye sürmezlerse yurdun geleceği felaket olacaktır. Çıkış koridoru veya güvenlik çıkışı yoktur. Çözüme ilişkin irade yoksa, Kıbrıs Maraş’ın kaderini kopyalayacaktır: Doğanın şehri mahvettiği ve kararsızlıkları sebebiyle insanlardan intikam aldığı gibi, Kıbrıs sorunun yazgısı da aynı şekilde olacaktır. Sorumluluğu başkalarına yüklersen ve sende de sorunun çözüme kavuşturulmasına ilişkin en küçük bir kararlılık kırıntısı yoksa buna irade denmez. Günümüze değin olan buydu. Birbirlerine sorumluluk yüklüyorlar, “sağırlar” diyaloğu yapıyorlar. Bu yolla milliyetçiliği, uzlaşmazlığı ve “ötekini” reddetme unsurunu kamçılıyorlar. Oysa “öteki” bizim öteki yarımızdır. Diğer yarımızı reddederek bizatihi kendimizi reddetmiş oluyoruz. Liderlerimiz sorunu bu şekilde ele almalıdırlar.
Sayın Lute, eylül sonunda liderlerin birlikte düğmeye basmaları ve ağacın lambalarını yakmaları gerektiği hususunda ısrar edip diretiyor. Kıbrıs aydınlansın diye… Öne sürmeler ve “olmazlar” sorunu çözmez. Bunlar, üçlüye veya beşliye götürecek her türlü uzlaşmayı reddetmenin reçetesidir sadece. Mesele irade ve kararlılığın olmasıdır. Yalnızca bu şekilde tsunami durdurulabilir. Aksi takdirde Kıbrıslıların geleceği olmayacaktır. Aksi takdirde, tsunami tüm Kıbrıslıları, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türkleri yok olmaya sürükleyecektir.
Yorumlar kapalı.