Krıacos Djambazıs

Sıcak bir yaz






   Yaz mevsimi oldukça sıcaktır ve özellikle Temmuz ile Ağustos ayları yazın en sıcak aylarıdır. Tüm trajik olayların bu dönemde meydana gelmesi tesadüf değildir. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 16 Ağustos tarihinde kurulduğunu hatırlıyorsunuzdur. Bu yüzden ömrü olmamıştı. 1964 yılının Ağustos aylarının başlarında, Makarios’un talimatlarıyla henüz kurulmuş olan “Milli Muhafız” (içerisinde “milli” geçen terimler Makarios’un hoşuna gidiyordu) Dillirgalılara saldırmış ve kendilerini Kokkina içerisine kapamıştı. Ardından Türkiye uçaklarıyla müdahale etmiş ve olacak katliamdan onları kurtarmıştı. Makarios’un Kıbrıs’ı Yunanistan ile birleştirmek istemesi ve ikinci bir Venizelos olması arzusu uğruna yürütülen çılgın bir politikanın kurbanları olan insanlar yaşamlarını kaybetmişti. Farklılıkarın çözümü için tek bir söz söylenmemiş, tek bir uzlaşmaya girişilmemiş, tek bir müzakere yapılmamıştı. 13 nokta, Makarios’un hülyasını gerçekleştirmek üzere Kıbrıslı Türkleri aldatmaya çalıştığı bahaneydi.

1974 yılının Temmuz ayında Kıbrıslıların, Yunanca ve Türkçe konuşan Kıbrıslıların yaşayabileceği en büyük felaket gerçekleşti. Olaylar biliniyor. Gerçi yeni kuşakların gerçekte ne olduğuna dair fikirleri yoktur. Okulda kendilerine söylenen şey neredeyse Temmuz’un bir günü Türkiye’nin uçaklarını ve ordusunu gönderip Kıbrıs’ın yarısını aldığıdır. Yunanca konuşan Kıbrıslılara gerçek tarih bu şekilde öğretiliyor. Öte yandan, barikatların öte tarafında bunun tam tersi öğretiliyor. Bizler de çözüme götürecek altın kesitin bulunmasını bekler dururuz.
   Ağustos ayında liderler buluşmaya karar verdiler. Yazın göbeğinde, sıcaklığın baş döndürücü bir derecede ve ciddi konularla ilgili düşünmek ve kafa yormakta zorlanılan bir zamanda buluşma kararı alındı. Oysa akılda “şimdi Kıbrıs sorununu tartışacağıma denizde olup biraz serinleseydim ne güzel olurdu; zaten geçen yarım asırda tartışılmamış bir boyutu da kalmış mıdır onu da bilmiyorum” düşünceleri olması olasıdır. Ağustos ayında birileri ellerinde metro ile çıkıp ne kendilerinin olan ne de yönettikleri arazileri ölçmeye başladılar. Öteki tarafsa kimsenin oturmadığı şehrin Belediye Başkanını seçme hazırlığı yapmaktadır. Bu metro haberini alır almaz “şehrimiz kaybediliyor” diye yakınıyorlar. Bunu yaparken de utanmıyorlar. Defalarca tabakta önlerine sunuldu ama onlar almayı reddettiler, şimdi utanmadan yakınıyorlar. Ve Yunanca konuşan siyasi liderlikler tarafından dalga geçilen lider dimdik durup şunları haykırıyor: “Yasadışıdır. BM kararları vardır”. Diğerleri ise bu lidere “Yunanca konuşan Türk” diyorlar.

Sayın Lute bu ağustos ayında gelmedi. Dikenli tellerin her iki tarafında da yerden göğe kadar “vatansever” söylemlerin duyulduğu, liderlerinin şerefi için kuruyemiş gibi “yenilen” bir dönemde müdahil olmak istemiyor. Sonbahar gelecek diyor. Ama Kıbrıs’ta başka ülkelerdeki gibi sonbaharımız yoktur: Sadece kış ve yaz vardır. Acaba bunu biliyor ve bizimle dalga mı geçiyor? Yoksa yazın sıcak günlerinin geçmesini mi bekliyor? Sayın Lute eylül ayının bazen temmuz ayından bile daha sıcak olduğunu bilmiyor mu?

   Ağustos ayında liderlerimiz görüştüler ve sıcaklarda Sayın Lute’u geri getirmek ve gayrı resmi beşliye götürecek ve daha sonra da çözüme ulaştıracak normal görüşmelere yönelik “hazırlık” görüşmelerine başlamak için “referans kavramlarını” tamamlama kararı aldılar. Kırk derecelik sıcaklıklar neredeyse tüm Ağustos ayı boyunca devam ederken, devamlı surette sarı ve kırmızı uyarı verilirken ortada büyük bir süreç. Sıcaklık bile boyanabilir. Sorumlu olan ben olsaydım sarıyı çıkarır kırmızı ile maviyi bırakırdım. Böylelikle “etnik” renklerimizi de hatırlamış olurduk.
   Önümüzdeki yılın temmuz ve ağustos aylarının mutluluk ayları olmasını ve geçmişte yaşanan her türlü kötü şeyin “kaybolup gitmesini” dilerim. İki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti ağustos ayında doğmuştur, yine ağustos ayında iki toplumlu karakteri gerçek anlamıyla geri dönsün. Ebedi olsun!
  

Sıcak bir yaz
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.