
Sayın Akıncı, bayrak ve R. Denktaş’ın fotoğrafını teslim aldığı esnada şu ifadeleri kullandı: “Gencecik insanların zihinlerinin düşmanlık ve nefretle doldurulması, hem gençlere hem de adamıza ağır bir yüktür”. Bu ifadeyle vurgulamak istediği nokta, yıllardır taşıdığımız yükten kurtulmamızın gerekli olduğudur. Sırtımızdan bu yükü atmalı ve beynimizden de söküp temizlemeliyiz. Kıbrıslı Türk liderin yaptığı bu öneriyi çok beğendim. Böyle bir öneriyi Kıbrıslı Rum liderin ağzından hiç duymuş değilim. Peki ama nasıl olacak? Taraflar geçmişte olanlarla ilgili olarak bir birlerinden af dilediklerinde ve ortak şekilde bir istikamet belirlediklerinde olacak. Bu yönde bir adım hiç atılmış değildir.
İlk adımı daha büyük olan toplum atmalıydı. Bu adım 1959 yılında, iki toplum liderinin Zürih-Londra anlaşmalarını imzalamalarının ardından geldikleri gün atılabilirdi. Kranidiotis’in o dönemde Makarios’a önerdiği gibi –oldukça bilgece bir öneriydi- ortak bir mitingde birlikte boy gösterebilirlerdi. Maalesef bu öneri karşılık bulmamıştı. Ortak şekilde kürsüye çıkarak geçmişte yaşanan şiddet faaliyetlerine ilişkin özrün ifade edilmesi Kıbrıs toplumunda farklı bir iklim oluşturabilirdi. ENOSİS için mücadelenin sürmesine yönelik çıkarılan sesler cılızlaşacak, eğitim farklı bir nitelik kazanacak ve ortak hedefe hizmet edecek amaçlar belirlenecekti. Özrün ifade edilmesi ruhu temizleyip dinginleştirecek, bir siper olacak ve geçmişte hüküm süren saldırgan veya milliyetçi sendromları sınırlandıracaktı. Maalesef “kazandık” Kıbrıs’ın bağımsızlığına ilişkin söylenmiş değildi. EOKA’nın İngiliz İmparatorluğu karşısındaki zaferi doğrultusundaki illüzyonu vurgulamak üzere söylenmişti. İllüzyon, peşi sıra giden ve fikir babası ile yürüyen bir hülya haline gelmişti. 4/9/1962 tarihinde Kutsal Ayin’de yaptığı konuşmayla yangını körüklemiş ve 1962 yılının Aralık ayında yangın ortaya çıkmıştı. O konuşmasında eziyet çekmiş Kıbrıs’ın diğer yarısının nüfusuna karşı tüm milliyetçi kinini akıtmıştı (bkz. Zinon Stavridis: The Cyprus conflict, nation identity and statehood, 1975, bu kitabın yayını Makarios’un başvurusu üzerine, başvuru incelenmeksizin ve sebep belirtilmeksizin Mahkeme tarafından yasaklanmıştı. Ayrıca bkz. Brendan O’Malley – Ian Craig: İ Sinomosia Tis Kipru, Atina 2002).
Türk bayrağını ve R. Denktaş’ın fotoğrafını çalan gencin ailesinin gönderdiği özür mektubu, esas işaret edilmeye değecek bir örnek gibi duruyor. Zira bu mektup “kahramanlık” şeklindeki kof çığlıkları yerle bir ediyor. Bunca yıldır bizim liderliğimizin yapmadığını genç ve ailesi yaptı. Kinin, ırkçılığın ve uç milliyetçiliğin sözcüleri aynı şekilde durup başka gençleri de ateşe atıp, hayatlarını zerre kadar önemsemeyip aynı şeyi yapmaya teşvik ediyorlar. Onlar açısından Kıbrıs’ın bölünmesi için “kahramanlara” ve kinin sürmesi için kana ihtiyaç vardır. Gencin ailesinin özür dilemesi büyük bir cesarettir. Bu aile tüm tahrikleri göz ardı etmiş ve yaptığı hareket ile Kıbrıs’ın geleceğine ilişkin gailesi olduğunu gösterdi. Bravo onlara.
Sayın Akıncı’ya da bravo. Ortaya koyduğu söylem ülkemizin siyasi tarihine geçecektir. Yurdumuzun bu gibi insanlara ihtiyacı vardır. Ayrıştıracak değil, birleştirecek insanlara ihtiyacı vardır. Söylemleri ve faaliyetleriyle toplumu ileriye götürecek kişilere ihtiyacı vardır. Her iki başrol oyuncusu da siyasilere ve politikacılara örnek gösterilecek parlak örneklerdir.
Yorumlar kapalı.