
Geçtiğimiz hafta Kıbrıs Rum toplumundaki Kitle İletişim Araçlarında ve özellikle televizyonda haberlerde üzerine düşülen karakteristik olaylar nelerdi?
1-Kıbrıs Rum toplumunu Sayın Guterres’in Sayın Anastasiadis’in söylemlerinden ikna olduğu ve iki toplumlu görüşmelerin başlamasının yolunun açılması için Sayın Akıncı’nın da referans kavramlarında uzlaşmasını beklediği doğrultusunda ikna etmeye çalıştılar. Sayın Anastasiadis’in etkin katılımı ve Kıbrıslı Türklerin federasyon organlarında olumlu oyunu reddettiği hususunda tamamen suskun kaldılar. Cumhurbaşkanı, karakteristik olarak “eğer diğer taraf kabul edilemez tezlerde ısrar ederse kendi sorunudur” dedi. Kendisi açısından olumlu oy kabul edilemez tezler arasındadır. Aynı şekilde bu konuyu görüşmek bile istemiyor ve bu açıklamasıyla sorumlulukları Sayın Akıncı ve Türkiye’nin sırtına yüklediğini düşünüyor.
2-Sayın Anastasiadis’in BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma sürekli olarak yayınlandı. Anastasiadis, bu yayınlarda Erdoğan’ın söylemini tek tek, nokta nokta deviren bir “mancınık” gibi gösterilmiştir. Bu tartışmaya girme niyetim yoktur. Vurgulamak istediğim nokta, Kıbrıs Rum medyasının, Anastasiadis’in Kıbrıslı Rumların Londra’da toplandıkları mitingde yaptığı ve kırmızı çizgilerini sıraladığı, haddizatında iki toplumlu görüşmelerin başlaması çabalarını engellediği konuşmayı yayınlamadıklarıdır. Aynı esnada Türkiye Akdeniz’den araştırma gemilerini çekerken, Sayın Anastasiadis 7. parselde araştırmaların yapılması için imzayı attığını açıklıyordu. 7. parsel Türkiye’nin de hak talep ettiği şüpheli bir bölgedir. Türkiye’nin orada hakkı olduğunu savunmuyorum, ancak fırsatı kapıp çözüm durumunda bir arada var olmak ve dostluk ilişkileri kurmak durumunda olduğumuz bu ülkeye karşı “barış atağına” geçmek yerine işi keskinleştirdi ve bunun sonucunda NAVTEX yanıtını aldı. Bununla beraber Doğu Akdeniz’deki durum daha da keskin bir hal aldı ve Kıbrıs sorununun barışçıl bir şekilde çözüme kavuşturulması çabalarına daha da zarar verdi.
3-BM binasının koridorları ilk kez televizyonlarda böyle bir yayın gördü. Bu görüntüyü veren de Sayın Nikos Anastasiadis’in Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’ti. İlk buluşmanın “tesadüf” olup olmadığını bilmiyorum ama en azından ikinci buluşmanın tesadüf olmadığını biliyorum. Sayın Hristodulidis’in bile isteye Sayın Çavuşoğlu ile karşılaşmak üzere koridorda durduğu gayet açıktır. Peki ya sebebi? Komik. Sayın Anastasiadis’in çözüm için tek yol olan iki kesimli iki toplumlu federasyona sadık olarak bağlı kaldığı doğrultusunda ikna etmek istiyordu –gazeteciler de o yüzden oradaydı-. Oysa iki kesimli iki toplumlu federasyonu Sayın Anastasiadis Crans- Montana ertesinde unutmuştu ve iki devletliliği de kapsayan farklı çözümler arıyordu. Bu arayışları pek çok yabancı diplomat ve Yunan politikacı da teyit ediyorlar. Sayın Hristodulidis, aynen geçtiğimiz asırlarda cambazların ticari panayırlarda yaptıkları gibi “toka” etmek için elini uzatmak suretiyle Çavuşoğlu’nu ikna etmeye çalışıyordu. Eli havada asılı kalmış ve yanıt alamamıştı. Hristodulidis, Türk diplomasisinin Bizans diplomasisi hususunda uzmanlık kazandığını ve “tokanın” herhangi bir başarı ihtimali sunmadığını bilmiyor. Bugün sorun çözümlerinin koridorlardaki “rastgele” buluşmalarla üç dakikada değil, sadece görüşme masasında “win-win” sonucu ile bulunabildiğinin farkındadır. Özellikle yarım asrın üzerinde var olan Kıbrıs sorunu ve Kıbrıs Rum retçiliği de göz önünde bulundurulduğunda bu farkındalık daha da artıyor.
4-Bu satırlar yazılırken Sayın Guterres’in Sayın Akıncı ile yaptığı görüşme sonrası hangi karara varacağı belli değildi. Kendi öngörümü ortaya koymak adına çaba harcadığımda şunu ifade edebilirim: Bir kez daha sadece ve tek olarak Türk hükümetinin ve Kıbrıs Türk liderliğinin suçlu olduğu ve bu retoriğe bağlı diğer sıfatları duyarsam pek mutlu olmayacağım. Böyle bir şey duymam ihtimal dışı değildir. Ne görüş birliği, ne üçlü ne beşli beklentim vardır. Ne olacak? Kurgulamak bile istemiyorum. Böyle bir durumda barış ve işbirliği bağlam dışına itilecektir. Böyle bir şey olmamasını umut ediyorum.
Yorumlar kapalı.