
1-Beni kişisel olarak ilgilendiren bir konu ile başlayacağım: Geçtiğimiz haziran ayında Lidra/Lokmacı barikatından geçiş yapmaya çalışmıştım. Sıcaklık gölgede kırk dereceydi, güneş altında kaç dereceydi bilmiyorum. Barikata vardığımda önümde müthiş bir sıra görmüştüm. Bu kuyruktaki kişiler bilindik prosedürleri tamamlamak üzere sabırla bekliyorlardı. Ben de aynı şeyi yapmaya çalıştım: Beklemek. On dakika kadar geçtikten sonra artık dayanamayacak duruma gelmiştim belki ilerlemiş yaşımın da buna etkisi vardı. İşlem yapmadan ayrıldım. Evde bilgisayarın karşısına oturdum ve Facebook’a şunu yazdım:
25/6/2019
Güney ve Kuzey Lefkoşa Belediye Başkanları: Tente kıtlığı mı vardır Niye Lidra ve Lokmacı arasındaki ölü bölgeye bir tente koymuyorsunuz? Vatandaşların 41 derece sıcağın altında işkence çekmelerini neden önlemiyorsunuz? Niye bize bu şekilde bir barbarlıkla işkence ediyorsunuz? Şehrimizin her iki tarafında da dolaşmak istediğimiz için mi? Biraz insana saygı…
Birkaç gün içinde, Kıbrıslı Türk yetkililer tarafından Lokmacı’nın üzerinin örtüleceğine dair bir açıklama okudum. Gerçekten de üzerini örttüler. Vatandaşları güneş ve yağmurdan korumanın yegane yolu buydu. Ben yeni yaptığım gönderi ile olayı selamladım. Fakat retçi cephenin gazeteleri ne yazdılar? Sayın Anastasiadis’i BM’ye başvurmaya ve Türk birliklerinin Lidra Caddesi’ndeki ölü bölgeye değin ilerlediğine dair suç duyurusunda bulunmaya çağırdılar. Kıbrıs Türk makamlarının yerleştirdiği örtüler onlar açısından ölü bölgeyi işgal eden askerler haline geldi. Fake news olduğunu mu söyleyeyim? Bunun yeterli olmayacağı kanısındayım. Bu gazetelerin yazarları sistematik bir şekilde milliyetçilik işliyor ve son tahlilde Kıbrıs Rum toplumu arasındaki kin ve nefreti körüklemek, iki toplum arasındaki anlayış ve arkadaşlığa götürebilecek her pencereyi kapamak doğrultusunda uğraş veriyorlar.
2-Sayın Özersay açıklamaları ve faaliyetleriyle Kıbrıs sorununda yeni bir başlık açtı: Türk üst düzey yetkililerin ve Kıbrıslı Türk gazetecilerin ziyaretiyle Maraş. Gerek bizzat kendisi gerekse Sayın Tatar ölü şehri casino şehrine ve turistik gelişme şehrine dönüştüreceklerini beyan etmektedirler. Yalnızca iskeleti kalmış bir cesedi yeniden canlandıracaklar. Bu ceset Kıbrıs Türk gazetelerinin yazdığı üzere, kokuyor. Kurban edilen ve kurbanlar olarak oranın mahvedilmesiyle hepimizi sıkıntıya sokan Erinyeler (İlaheler) ve pişmanlıklardır.
Sayın Özersay’ın faaliyetleri Kıbrıslı Rumların tepkisini çekti. Özellikle de retçi olsalar da olmasalar da şehrin yasal sakinleri tepki gösterdiler. Retçiler kendi söylemlerini kullandılar. Bu söylemde gerginlik ve milliyetçi çığırtkanlıklar artırılır. Sayın Akıncı meseleyi gerçek boyutlarına yerleştirmek uğraşıyla müdahale etmek suretiyle böyle bir şeyin olamayacağını, Maraş’a ilişkin BM’nin ve farklı örgütlerin kararlarının olduğunu açıkladı. Ama geçtiğimiz hafta hüküm süren kargaşadan onu duyan olmadı.
Sayın Özersay istediği şeyi başardı: belki iki toplum liderinin iletişim çabaları havaya uçar, sorunun çözümüne giden yolu açacak her türlü fırsat erir, Lute’un Kıbrıs’a gelişinden sonra oluşan havayı dinamitler diye yeni bir konu oluşturdu. Yoksa aksi takdirde iktidar koltuğuna nasıl oturacak?
3-Günlerdir Sayın Anastasiadis’in bugün sahip olduğu makama seçilmeden önce bürosunun Rus milyarderleri ve özellikle Sayın Putin’in yakın arkadaşı ve çalışma arkadaşı olan Abramov’un kara para aklamasına karışması konusu gündemdedir. POLİTİS gazetesi, OCCRP denilen bir Rus hükümet örgütünün yaptığı ilgili araştırma ile ortaya çıkan belgeleri yayımladı. AKEL liderliği tarafından bir yığın açıklama geldi. Bu açıklamalarda Sayın Anastasiadis OCCRP’nin yayınlarını yanıtlamaya çağrılıyor. Hükümet Sözcüsü ve bizzat Sayın Anastasiadis tarafından da bu benzer tepkiler verildi. İkisi arasındaki ilişkiler yara aldı, doğal boyutuna gelmesi için zaman gerekecek. Ben normal boyuta geleceğini düşünmüyorum. Peki bu olay Kıbrıs sorununu nasıl etkileyebilir?
4-Karşılıklı suçlamalar kargaşası içerisinde iki lider A. Kiprianu ve N. Papadopulos’un gizli buluşmaları da ortaya çıktı. İfşaat DİKO basın sözcüsü Sayın Hr. Erotokritu tarafından yapılmıştı. Erotokritu bu ifşaatı Maraş belediye başkanlığı için AKEL adayının desteklenme sürecini anlatırken yapmıştı. Ayrıca Erotokritu partilerin daha geniş bir işbirliğinin de görüşüldüğünü belirtmişti. Bu noktada elbette ki cumhurbaşkanı seçimlerinin de konuşulduğunu ima etti. A. Kiprianu daha sonra cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bahsetmek için çok erken olduğunu belirtmiş ancak Anastasiadis’in iktidardan gitmesi gerektiğini de vurgulamıştı. Seçimlere ilişkin tartışmanın açıldığını ve kimin veya hangi partinin cumhurbaşkanı adayı çıkaracağı yönündeki kulis faaliyetlerinin başladığını söyleyebiliriz. AKEL’in önde gelen kurmaylarından biri olan St. Stefanu geçtiğimiz pazar günü cumhurbaşkanının görüşmelere gitmesi halinde AKEL’in kendisini destekleyeceğini ifade etmişti. Ona inanalım mı? Bu nasıl olacak? Anastasiadis “beceriksizse” ve “iktidardan gitmesi” için ellerinden geleni yaptıkları sürece onu nasıl destekleyecekler? Bunu popülist bir yaklaşım olarak tanımlamamak adına en hafif deyimle tezat bir söylem olarak tanımlayabiliriz.
5-Bu siyasi iklim içerisinde, Sayın Anastasiadis’in Kıbrıs sorunundaki tavrının ne olacağını ve Sayın Lute’a gerçekte ne dediğini söylemek güçtür. Sayın Anastasiadis’in anonim kaynak olarak konuşan –adını söyleme cesareti yoktu- üst düzey kurmaylarından birinin sözleri üzerine bazı sonuçlar çıkarılabilir. Bu anonim zat, Anastasiadis-Guterres-Akıncı görüşmesinin Türkiye’nin silahlı firkateynlerin korumasında araştırma gemileriyle Kıbrıs’ın etrafını sardığı ve Özersay’ın BM Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal ederek Maraş’ı açmaya çalıştığı koşullarda gerçekleşmesinin mümkün olmadığı açıklamasını yaptı. EDEK partisinden Doros ise “Fileleftheros” gazetesine yazdığı yazıda “Kıbrıslıların uzun vadeli direnecek dayanma gücünün olduğunu” söylüyor. Demek ki milliyetçiler torunlarımızın dahi barışı tatmalarına izin vermeyecekler.
Liderlerimizin sorunun özünde kalmalarını ve son anda da olsa Sayın Lute’un yardımıyla gerekli cesareti bulmalarını ve uzlaşma doğrultusunda ilerlemelerini, bu itibarla BM Genel Sekreteri Sayın Guterres’i fırsat penceresini ardına kadar açmaya ve Kıbrıslıların faydasına bir karşılıklı uzlaşmaya varmaya hazır oldukları yönünde ikna etmelerini diliyorum.
Not: Bir süredir bir sorun kafamı kurcalıyor. 1974 yılında Nea Zmirni bölgesinde yaşayanlara sesleniyorum: Ayrılırken Adamos Zahariadis’in evinde kızımın çizilmiş olduğu bir portreyi bırakmıştık. Portrede kızım kafasında bir Rus örtüsü ile duruyor, yaklaşık bir yaşındadır. Söz konusu evin adresi Salaminos Caddesi 8α’dır. Eğer bu portreyi bulan biri varsa ve bize teslim edebilirse satın almaya hazırım. Bizim açımızdan manevi değeri vardır.
Bu konuda yardımcı olabilecek biri varsa e-mail vasıtasıyla veya KIBRIS Gazetesi’nin adresi üzerinden iletişime geçmenizi rica ederim. E-mail adresim: [email protected].
Yorumlar kapalı.