
İçişleri ve Dışişleri Bakanlarının teşebbüsüyle, Sayın Anastasiadis’in Bakanlar Kurulu mülteci akışının çok sayıda olduğunu ve mülteci sorununun yönetilmesinde krize sebebiyet verdiğini tespit etti. Bu itibarla barikatlardaki geçiş hükümlerini yeniden düzenlemeye karar verdiler. Kıbrıslı Türklerin gecikmelere ilişkin halihazırda yakındıkları bir zamanda ticari alışverişi ve genel olarak toplumlar arası ticareti zorlaştıran bu durum ortaya çıktı. Fakat mültecilerin Kıbrıs’a akışları, kuzeyde, Dillirga’daki Pirgo’dan ve doğuda Ayia Napa’dan oluyor. Kontrol altında olan barikatlardan geçtiklerine dair herhangi bir şey okuduğumu hatırlamıyorum. Oysa Anastasiadis Hükümeti’nin kararı sadece barikatlarla ilgilidir. Yani hiçbir zaman adanın güney kesimine sığınma talebinde bulanacak tek bir mültecinin bile geçtiğinin görülmediği yerler içindir. “Paradoksal” bir şekilde karar yalnızca barikatlardan gelip geçenlerle ilgilidir. Peki, bu barikatlardan geçme hakkı olanlar nasıl sınıflandırılıyor? Geçici ikamet izni olanlara, güneyden kuzeye ve kuzeyden güneye geçiş yasaklanmıştır. Yani binlerce yabancı işçilerin barikatlardan geçmeleri yasaktır. Fakat aynı esnada geçici ikamet izni olmayan ve (Avrupa Birliği üyesi olmayan) üçüncü ülkeden gelmiş olup turist olan kişilerin geçişleri serbesttir. Yani yasal olarak burada çalışanlarla aynı milliyetten olup turist konumunda olan kişiler rahatça girip çıkabilirler. Bu “parlak” önlemin hangi “aklı evvel” politikacının veya kamu görevinde sandalyeye yapışmış hangi üst düzey memurun aklına geldiğini anlayamıyorum. Bundan çıkarılabilecek sonuç, liderlerin veya danışmanlarının gerçeklikle herhangi bir alakaları olmadığı, tam olarak kimlerin gelip geçtiklerini ve bunların kaçının mülteci olduklarını tespit etmek üzere yurttaşların yasal geçiş noktalarını ziyaret etme zahmetine girmedikleridir. Kontrol noktalarından geçiş şartlarının Kıbrıs Rum tarafınca yeniden düzenlemesi için Avrupa Birliği ile uzlaşması gerektiğini anlıyorum. Sonuçta ilgili hükümleri düzenleyen Avrupa Birliği’dir. Bundan bağımsız olarak, Anastasiadis Hükümeti’nin kararı barikatlarda daha sıkı denetimlerin olduğunun altını çizmektedir. “Daha sıkı denetim” doğrultusundaki bu maddeyi isteyen istediği şekilde tercüme edebilir ve dilerse bu karara sadece mültecileri katabilir. Kıbrıslı Türk tüccarların barikatlarda karşılaştıklarını beyan ettikleri zorluklara ise zerre kadar değinilmemektedir. Bu kararda hiç bahsedilmeyen bir nokta, iki toplum ve yurttaşları arasındaki alışverişlerin kolaylaştırılması için çaba harcanacağıdır. Oysa BM Genel Sekreteri Guterres, Kıbrıslıların yakınlaşabilecekleri denli yakınlaşmaları adına iki tarafın çaba harcaması gerektiğine değinmektedir. Guterres’e göre bu şekilde normal bir şekilde federal bir düzene geçilmesi koşulları oluşturulabilir. Öte yandan, güneydeki hükümet edenler geçiş noktalarının iki devleti ayıran katı sınır olmadığını, Kıbrıs normal bir devlete evrilene değin geçici bir önlem olduğunu anlamalıdırlar.
Anastasiadis Hükümeti’nin bu ortaya koyduklarıyla, objektif bir gözlemcinin kafasında barikatları geçilmesi mesele olan “sınırlara” çevirme çabasının harcandığı şeklinde bir imge oluşur. Hatta buna göre engel koyma hakları olmayan kişiler açısından dahi geçişin zor bir mesele olacağı bir imge oluşur. Mültecilere ilişkin sorun farklı bir şey, yurttaşların geçiş hükümlerini değiştirme arayışına girmek başka bir şeydir.
Anastasiadis Hükümeti eğer gerçekten (?) Sayın Guterres’e Berlin’de ifade ettiği üzere sorunun çözümünü arzuluyorsa, iki toplum arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine etkin şekilde katkı koymalı ve mülteci akışını kullanarak ek engeller çıkarmamalıdır.
Yorumlar kapalı.