Krıacos Djambazıs

Berlin sonrası dönem






   İki lider yeniden başlangıç noktasında. Yaklaşık iki yıl önce vardıkları neredeyse her noktada mutabık kalmışlardı. O dönemde görüşmeler kesilmiş, liderler birbirlerini hor görmüşler, tezler ve niyetler inkar edilmiş, karşılıklı hakaretlerde bulunulmuştu. Fakat Berlin’de kaldıkları yerden başlamaları gerektiğini anladılar. Üniter devlet, parlamenter demokrasi ve iki devlete ilişkin nostalji son buldu. BM Genel Sekreteri Sayın Guterres liderleri yeniden düzene soktu, onlara dolaylı yoldan şunu söyledi: “Uzun etmeyin, yeter”.  Açıkladığı üzere treni rayların üzerine oturttu. Fakat bu trenin tekerlekleri var mıdır yok mudur veya bu tekerlekler treni yeniden son durağa doğru götürecek denli sağlam mıdır değil midir, onu kesin olarak söyleyemem. Son yıllardan edindiğim tecrübeler ışığında, yeni rejimin benimsenmesi doğrultusunda ön hazırlık yapması yönünde sivil topluma zaman verileceğinden de emin değilim. Sayın Anastasiadis’in kahve kahve gezmeyeceğinden, kürsülere çıkıp vatansever naralar atmak ve milliyetçi kin ve nefret saçmak suretiyle heykel açılışları yapmayacağından emin değilim. Eğer öyle olacak olsaydı, neden Sayın Guterres’in önerdiği üzere ortak bir basın toplantısı yapıp Kıbrıs sorununun hangi noktada olduğunu ve gelecekte engelleri aşmak adına ne yapabileceklerini ortaya koymadılar? Bu olmadı. Olmamasının sebebi, beyinleri akla hayale gelmedik fikir ve öneriler doğuran diplomatlarımızın olmaması değil, kendilerini sentez ve işbirliğinden ziyade ihtirasların anası olan çatışmaya vermiş olmalarıdır. Çünkü her yerde düşman görmeye alıştılar.
   BM Genel Sekreteri, neden bir an önce beşli konferans düzenleme girişiminde bulunmayacağına dair bir açıklamada bulundu. Garantör güçlerle ilgili siyasi çevreye değindi. Bu açıklama, kanaatimce yüzeysel bir açıklamadır. Fakat haksız bulmuyorum, garantör güçlerden birinin –Türkiye’nin- reddi, görüşmelerin kuzey Kıbrıs’taki seçimlerin ertesine bırakılmasına ilişkin belirleyici olmuştur. Fakat bildiğim bir şey varsa, o da zamanın değerlendirilmemesinin bir sorunun çözümü ile ilgili olarak her daim olumsuz bir unsur olmuş olmasıdır. Kaldı ki, üçlü toplantıyı ayarladığı zaman Sayın Guterres’in Kıbrıs’ın etrafında şekillenen koşullardan haberi olmadığını sanmıyorum.
   Top şu anda iki toplum liderinin ayaklarındadır. Sayın Guterres, liderlere güven ve işbirliği havası yaratmak için çalışma çağrısı yaptı. 2020 yılının Mayıs ayına değin liderlerin görevi budur. Mesela Kıbrıs Rum toplumu liderliğini ele alacak olursam, bu mesele kolay bir mesele değildir. Bu maksat doğrultusunda emek verecek güçler hangi güçlerdir? Guterres’in önerdiği faaliyete karşı olan Sayın Anastasiadis’in çevresi mi? Son yıllarda bugünün hükümette olanları sadece ve sadece milliyetçi söylem dışında ne gibi bir söylemde bulundular? Son tahlilde bunlar toplumların işbirliğine nasıl katkı koyacaklar? Peki Sayın Anastasiadis Hükümeti ne zaman Kıbrıs Rum sivil toplumunu sorunun çözümü ile kurulacak yeni düzene ilişkin bilgilendirme inisiyatifi üstlendi? Ne zaman çözümün olumlu noktalarını açıkladı? DİSİ liderliği geçmişte bu yönde bir şey yapma girişiminde bulunmuştu ama attığı adım boşa çıkmıştı. Kıbrıs Türk toplumu ve liderliği, geçmişte bir çözüme hazır olduğunu pratikte göstermiştir. Oysa Kıbrıs Rum toplumu her daim olumsuzdu. Bu tutum 2004 yılında Hayır’ı çimentolarken, görüşme penceresinden “atlayıp kaçmak” suretiyle 2017 yılındaki reddi de çimentolamıştı. Sayın Guterres’in liderlere yüklediği görev ağırdır. Trene çözüme götürecek tekerlekler yerleştirilmelidir. Aksi takdirde gelecek karanlıktır.

Berlin sonrası dönem
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.