Her türlü bağımlılığın, sağlıklı yaşam içinde tehdit oluşturduğuna kimsenin itirazı yok. Bağımlılıkların çeşidi çok. Masum görünümlü bağımlılıklar da, var.
Kabul etmek gerekir ki bağımlılık, sosyal, ekonomik, kültür yaşamımızın pozitif disiplinlerinin dengesini bozarak, sağlıksız, yaşam dengemizi bozan yoğunlaşmalara neden oluyor. İyi ilişikleri sabote ediyor. Çalışma hayatını olumsuz etkiliyor. Bireyi yalnızlaştırıp, benzer bağımlılığı olanların tehlikeli, dar alanlarına hapsediyor.
Uyuşturucu, Kuzey Kıbrıs’ta önü bir türlü alınamayan, en büyük tehlikedir. En büyük tehlikelerden biri olmaktan öte, gerçekten en büyük tehlikedir.
Uyuşturucu, Kuzey Kıbrıs’ın tüm bölgeleri ve tüm toplum kesimleri için kırmızı alarm verdiren boyuttadır.
Mahkeme haberlerine bir göz atıldığı zaman haberlerin ezici çoğunluğunun uyuşturucu ile bağlantılı olduğu görülür.
Tutuklu ya da mahkum olarak cezaevinde bulunanların çoğunluğunun da suç kaynağı uyuşturucu. En zengin ya da en yoksul, hiç fark etmez, tüm ailelerin en değerli varlığı evlatlarıdır. Çocukları için aileler, hiçbir özveriden kaçınmaz.
Doğduğu andan başlayarak, çocuklara, maddi ve manevi harcamalarla, onlar için yatırım yapılır. Kimse çocuğuna yaptıklarının karşılığını beklemez. Karşılık beklenmezken, tek beklenti, kendi kendine yetecek, hayırlı evlatlara sahip olmak.
İnsanlar çocuklarının 24 saat göz önünde tutamaz. Çocuklarının, genç evlatlarının sosyal yaşamın içinde tehdit olmaksızın var olması esastır.
Arzu edilen bu olmasına karşılık, uyuşturucu, her geçen gün daha alt yaş gruplarına iniyor.
Kimse alınganlık göstermesin.
Uyuşturucu, sigara gibi kolay elde edilebiliyorsa, herkes başını ellerinin arasına alıp düşünmelidir. Yüksek duvarlar ve kameralarla korunan, giriş çıkışı yüksek derece kontrol altında olan cezaevi, uyuşturucunun en kolay temin edilebildiği yerlerden biriyse, bunun hesabı, soru beklenmeden verilmelidir. Bu durum devlet otoritesinin ayıplarının en büyüklerindendir.
Yeni cezaevi tamamlanmak üzere. Toplumun sağduyu sahibi tüm kesimlerinin beklentisi, yeni cezaevinin, bu ayıptan uzak bir yer olabilmesidir. Bağımlılık dünyanın her yerinde, sürekli mücadeleyi gerektiren tehdit ve tehlikedir.
Nihai amaç, bu tehlikeyi sıfırlamak olsa da, en alt düzeylere çekmek de akıldan beslenen, gerçekçi hedeftir.
Bir kez daha altını çizmekte yarar var. Uyuşturucu, bizim toplumsal yaşamımızın, hem bugünü hem de geleceği için yaşamsal bir tehdittir. Uzun yıllar, bu tehlike devlet yetkilileri tarafından seslendirilmedi.
Hatta gizlendi.
Gerçeğin, tehlikenin ne olduğunu öğrenmek için yapılan çalışmalarla yüzleşen dönemin yetkilileri, gerçeğin toplumla paylaşımı noktasında ne yapacağını bilemedi.
Ancak paylaşıldı.
Başbakanlık bünyesinde uyuşturucu ile mücadele amaçlı komisyon kuruldu. Hem toplumsal farkındalık hem de mücadele yolunda mesafeler alınmadı mı? Elbette alındı. Ancak tehlikeyi etkisizleştirme bakımından yetersiz.
Sağlık Bakanlığı’nın, Madde ve Alkol Bağımlılığıyla Mücadele ve Terapi Merkezi’nin mimari tanıtımı dünkü basın toplantısında yapıldı.
İnşa edilecek merkezin yataklı tedavi kapasitesi ilk aşamada on altı. Yataklı tedavi odalarına iki yatak konulursa kapasite iki katına çıkacak.
Yeterli mi?
Yeterli olup olmadığını ifade edebilmek için ülkemizdeki bağımlı sayısı, bunların ne kadarının tedavi ve rehabilitasyon merkezine başvuracağının bilmek gerekir.
…Uyuşturucu tehlikesini, içselleştiremeyiz…
İçselleştirmek, Kıbrıs Türk halkına yapılacak en büyük görev ihaneti olur.
Kıbrıs Başyazı
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı
Yorumlar kapalı.