Korku en temel duygularımızdan olmakla birlikte, kaçınma davranışına sebep olduğundan dolayı yaşamı kısıtlı hale getirebilen bir durumdur. Çocukluk dönemi korkuları yaşa ve çocuğun bulunduğu gelişim dönemine göre farklılık göstermektedir.
Okul öncesi dönemde;
Karanlık, bedenine zarar geleceği, anne/babanın onu terk edeceği, yalnız kalmak, cadı, canavar, hayalet korkularıyla birlikte daha somutlaşmış olan, hayvan, gök gürültüsü, hırsız, dilenci, polis gibi korkular görülmeye başlanır.
Bu korkular çocuğun gelişimsel dönemine özgüdür ve gelişim tamamlandıkça zamanla ortadan kaybolurlar. Bu dönemde anne babaların yapması gereken, olumlu, yatıştırıcı, korkuyu desteklemeyen fakat somutlaştıran ve açıklayıcı bir tutum sergilemeleridir.
Örneğin korkulu bir rüya gören çocuğunuza karşı, ‘korkulacak bir şey yok’ demek yerine, ‘seni korkutan şeyi resime dökmek ister misin? Bu duygu sana nasıl hissettirdi? Gel bak aynaya bakalım aslında biz gerçeğiz, gördüğün sadece bir rüyaydı’ şeklinde yaklaşmak çocuğun korkusunu bastırmak yerine, doğru şekilde ifade etmesine olanak sağlayacaktır.
6-12 yaşta bu tür korkular giderek azalmaya başlar ve bu korkuların yerini okul, akademik başarı, sosyal ilişkiler ve bedensel yaralanma ile ilgili korkulara bırakır. 11 yaştan itibaren de bu korkularda azalma görülmektedir.
Çocuklarda korkuların ortaya çıkması veya pekişmesine sebep olan nedenler vardır. Bunlar;
• Öğrenme
• Model Alma ve
• Yaşanan Deneyimler ve bu deneyimlere verilen tepkilerdir.
‘Beni dinlemezsen doktor sana iğne yapacak.’
‘Beni çok üzüyorsun artık senin değil, başka çocukların annesi olacağım.’
‘Uyumazsan öcü gelip seni alacak.’
‘mızırlık yapmaya devam edersen polis amca seni alıp götürecek.’
Bu ve bunlar gibi tekrar eden fiziksel ve sözel ceza ve tehtitler, çocuğa uyarı niteliğinde vurulan küçük bir fiske, gerçek olmadığı halde çocuğa karşı sürekli ‘dikkat et’ şeklinde ki uyarılar çocuğun bu durumları beden bütünlüğüne yönelik bir saldırı olarak algılamasına neden olmaktadır. Bu tür korkular çocukların tehlike olarak algılamaması gerektiği kişiler ve olayları 1 tehlike türü olarak algılamasına ve de günlük yaşantısında bir çok olaydan kaçınmasına, korkunun çocuğa yerleşmesine neden olmaktadır.
Çocuklarınızın hissettiği korkuları gizlemek ve dalga geçmek doğru olmayan bir davranıştır. ‘Bunda korkacak ne var’ ‘Sen bundan mı korktun’ ‘Bebek misin sen, bebekler korkar’ tarzında ki cümleler çocukta korkunun yerleşmesine ve değersizlik duygusuna neden olabilmektedir.
Korkular her yaşta var olabilen sağlıklı ve var olması gereken bir duygudur. Burada önemli olan korkunun ana kaynağını anlamaya çalışarak, çocuğunuzun sizlere anlatması için teşvik etmenizdir. Bu tür durumlarda mutlaka çocuğunuza, seni anlıyorum ve yanındayım mesajını vermelisiniz. Bu mesajı ebeveynlerinden alabilen çocuklar anlaşıldığını ve kabul gördüğü duygusunu benimseyerek korku duygusunu rahat bir şekilde dışarıya vurabilecektir.
Çocuğunuzun yaşadığı korkular gündelik hayatını etkilemeye başlamış, şiddet ve süresi artmışsa, fiziksel nedeni olmayan kusma, karın ağrısı, kabus görme tarzında belirtileri varsa, hafif takıntı davranışları gösteriyor ve ağlama krizlerine giriyorsa mutlaka bir çocuk ruh sağlığı uzmanından destek isteyiniz.
Unutmayınız ki korku, öfke, üzüntü gibi olumsuz duygular olması gereken duygulardır ve bu tür duygular bastırıldıkça değil, dışarıya vuruldukça ve ancak bu duygularımız çevremiz tarafından kapsanınca sağlıklı bir ruhsal yapılanma geliştirebiliriz.
Sevgilerimle;
İzlem GÜLMEZ
Yorumlar kapalı.