Psikolojik sağlığımız, düşündüğümüz gibi sadece bireysel bir mesele değil; aksine toplumun temel taşlarından biri. Ruh sağlığımızı güçlü tutmak ve zorluklarla başa çıkabilmek için destekleyici aile bağlarına ve sağlam bir sosyal çevreye ihtiyaç duyuyoruz. Günümüzde belirsizliklerin ve stresin zaman zaman arttığı, hayatın birçok alanında hissedildiği bir dönemde yaşıyoruz. Böylesi bir dönemde, psikolojik sağlığımızı korumanın en güçlü yollarından biri, aile ve çevreden aldığımız destekten geçiyor.
Aile, bir bireyin ilk sosyal çevresi. Burada kazandığımız deneyimler ve gördüğümüz destek, tüm hayatımıza yayılan bir etki bırakıyor. Çocukluk döneminde aldığımız duygusal destek, kabul görme ve güven duygusu, yetişkinlikte kendimize ve başkalarına duyduğumuz güveni doğrudan şekillendiriyor. Sağlıklı bir aile içi iletişim, bireylerin kendilerini özgürce ifade edebildiği, saygı ve anlayışla çevrelendiği bir ortam sunar. Mesela çocuklar, duygularını ya da sorunlarını aileleriyle açıkça paylaşabiliyorsa, bu ailenin güvene dayalı bir iletişim kurduğunu gösterir. Aile üyelerinin birbirini dinlediği, empati kurduğu ve yargılamadan destek verdiği bir ortamda herkes kendini değerli hisseder.
Bu tür bir ortamda yetişen gençler, yaşadıkları zorlukları ailelerinden gizlemek yerine onlarla paylaşmayı seçebilir. Böylece, zararlı alışkanlıklara yönelme olasılıkları azalır, çünkü karşılaştıkları sorunlar karşısında yalnız olmadıklarını bilirler. Bir baba, çocuğu okulda zor bir gün geçirdiğinde onu dikkatle dinleyip, “Seni anlıyorum, ben de senin yaşındayken benzer şeyler yaşamıştım.” diyerek empati kurduğunda veya eşler iş stresine karşı birbirlerine destek verdiğinde, işte o ailede sağlıklı bir iletişim kurulmuş demektir. Bu tür bir ortamda büyüyen bireyler, kendilerini daha güvende ve desteklenmiş hisseder; zor zamanlarda ailelerinden güç alırlar. Sağlıklı iletişim, aile bireylerinin her zorluğu birlikte aşmalarını sağlar ve aileyi daha da güçlü kılar. Bu nedenle, aile içindeki sağlıklı iletişim, bireyin tüm yaşamını olumlu bir şekilde etkiler.
Ancak, aile bağları kadar, dostluklarımızın ve sosyal çevremizin de psikolojik sağlığımız üzerindeki etkisini unutmamalıyız. Güvenilir dostlarla geçirilen vakit, stresle başa çıkmamıza, kendimizi daha iyi tanımamıza ve zor anlarda destek bulmamıza yardımcı olur. Araştırmalar, güçlü sosyal bağlara sahip olanların daha az depresyon ve anksiyete yaşadığını, stresle daha kolay başa çıktığını gösteriyor. Yani, sosyal çevremiz de sağlıklı bir psikolojiyi destekleyen en önemli faktörlerden biri.
Öte yandan, dijitalleşmeyle birlikte yüz yüze iletişimin azalması, psikolojik sağlığımızı olumsuz etkileyebilir. Dijital ortamlarda kurulan ilişkiler, çoğu zaman yüzeysel kalıyor ve derin bir duygusal tatmin sağlamıyor. Sanal ortamda kurulan bağlar, gerçek anlamda bir destek ve yakınlık hissini yeterince sunamayabiliyor. Bu nedenle, çevremizde kurduğumuz ilişkilerin kalitesine odaklanmak, psikolojik sağlığımız için oldukça önemli.
Son olarak, her daim bilmeliyiz ki sağlıklı bir toplumun temeli, sevgi ve güvenle büyüyen bireylerden oluşur. Ailede filizlenen destek ve bağlılık, yalnızca bireylerin değil, bir bütün olarak toplumun gücünü de besler.
Irmak ÇAVUŞOĞLU KANBUR
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı
Yorumlar kapalı.