Irmak ÇAVUŞOĞLU KANBUR

Naziklik bulaşıcıdır






 

Bir gülümsemenin, bir teşekkürün düşündüğümüzden daha büyük bir gücü olabilir.

Bugünlerde okuduğum kitaplar arasında Doğan Cüceloğlu’nun Geliştiren Anne Baba kitabı da var. Gerçekten herkese tavsiye ettiğim çok değerli bir eser. İster ebeveyn olun, ister herhangi bir çocukla etkileşimde bulunan biri olun; kısacası herkesin okumasını çok faydalı bulduğum bir kitap. Çünkü hem bilgi anlamında hem de farkındalık açısından oldukça zengin.

Bu kitabı okurken, zihnimin arka planında sürekli dönüp duran bir görüntü var. Yıllar önce Doğan Cüceloğlu’nun katıldığım bir seminerinde anlattığı bir olay… O gün söyledikleri arasında özellikle bir nokta beni derinden etkilemişti. Şöyle demişti:

“Mutlu insanlar, çoğu zaman başka insanları da küçük iyiliklerle mutlu etme eğilimindedir. Ve bu küçük iyiliklerin etkisi, tahmin ettiğimizden çok daha büyüktür.”

Bu söz kulağımda yankılanırken, ister istemez günlük hayatı gözden geçiriyorum. Fark etmeden kaç defa yüzümüz asılıyor? Kaç defa birine bilerek ya da bilmeyerek soğuk bir bakış atıyoruz? Kaç defa bir teşekkür etmeyi, bir gülümsemeyi, bir iyi geceler demeyi es geçiyoruz? Üstelik tüm bunların, karşımızdakinin ruh hâlinde yaratabileceği dalgalanmaların çoğu zaman farkında bile olmadan…

Ne yazık ki mutsuzluğun da bulaşıcı olduğu bir dönemde yaşıyoruz. İnsanların ekonomik, sosyal ve duygusal anlamda zorluklar yaşadığı toplumlarda, bu küçük olumsuzluklar zincirleme bir etki yaratıyor. Birinin somurtması, diğerinin gününü karartıyor. Birine kaba davranılması, o kişinin gün boyunca daha tahammülsüz ve gergin olmasına yol açabiliyor.

Üstelik yapılan araştırmalar da bu döngüyü destekliyor. Yale Üniversitesi’nde yürütülen bir çalışmada, olumsuz duyguların sosyal ortamlarda hızla yayıldığı ve bir grubun genel ruh hâlini belirgin şekilde etkileyebildiği gösterilmiş. Bu da demek oluyor ki, yalnızca kendi duygumuzu değil, başkalarının duygusal iklimini de farkında olmadan etkiliyoruz. Yani kollektif bir mutsuzluk döngüsü yaratıyoruz.

Ama tam tersi de mümkün. Çok daha iyileştirici bir yol, döngü…

Yolda yürürken karşılaştığınız birine gülümsemek. Göz göze geldiğinizde içtenlikle “günaydın” demek. Markette kasiyere teşekkür etmek, iyi geceler, kolay gelsin demek. Komşunuza kapıyı tutmak. Bir arkadaşınıza ya da hiç tanımadığınız birine bugün güzel göründüğünü söylemek… Bunların her biri küçük gibi görünür. Ama hiç küçümsememek gerekir; çünkü bu davranışlar, insan ruhunun en derin yerlerine temas eder.

Üstelik bu yalnızca bireysel değil, toplumsal düzeyde de güçlü bir etki yaratıyor. Birçok psikolojik araştırmada gösterildiği gibi, olumlu sosyal etkileşimler —ister küçük bir jest, ister sıcak bir söz olsun— karşı tarafta oksitosin hormonunun salgılanmasına yol açıyor. Bu da kişiler arası güveni, bağlılığı ve genel iyilik hâlini artırıyor. Yani küçük bir teşekkür bile, görünmeyen bir duygusal köprü kuruyor.

Ne var ki zaman zaman birbirimize karşı nazik olmayı yanlış yorumlayıp, es geçebiliyoruz. Sanki yumuşak davranmak, hakkımızı savunmamaktan ya da zayıf olmaktan sayılıyor gibi… Oysa bu koca bir yanılgı. Sert ve mesafeli olmak güçlü olmak demek değil. Asıl güç; kibar, anlayışlı, sevecen ve şefkatli davranabilmektir. Ve bu güç, en çok da toplumsal iyileşme için gereklidir.

İçinde bulunduğumuz dönemde toplumca en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerden biri belki de budur: Birbirimize nezaketle yaklaşmak. Kendimizden başlamak… Çünkü insan psikolojisi böyledir: Alınan iyilik de, verilen iyilik de yayılır. Zincirleme bir etki yaratır. Ve bu zincirin halkalarına her gün küçük bir halka daha eklemek, her birimizin elinde.

Bir düşünün; eğer bugün siz bir kişiye içten bir gülümseme verirseniz ve o kişi de gün içinde başkasına aynı sıcaklığı gösterecek gücü bulursa… Ne güzel bir iyilik döngüsü başlatmış olursunuz, değil mi?

 

Naziklik bulaşıcıdır
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.