Hüseyin Değirmenci

Yeni trend: Bitki bazlı alternatif etler






   Günümüzde giderek artan sayıda bitki bazlı et alternatifleri mevcuttur. Birçoğu lezzetli ve erişimi kolay alternatiflerdendir. Bitki temelli bir diyet izlemeyen insanlar bile onları yemekten zevk almaktadır. Ancak kesin ve net konuşmak için henüz çok erken!

   Beslenme açısından bakıldığında, daha yüksek oranda işlenmiş et alternatiflerinin çoğu mutlaka sağlıklı seçimler değildir. Örneğin, sodyum ve doymuş yağda yüksek olma eğilimindedirler.
   Muhtemelen son günlerde bitki bazlı etlerin medyaya yer almaya başladığını fark etmişsinizdir. Bunlar, geleneksel olarak et kullanan ve onları vegan veya vejeteryan yapan tariflerde kullanılabilen bitki içerikleriyle yapılan ürünlerdir.
   İnsanlar çevre, iklim, sağlık ve hayvan tarımının dünya ve hayvanlar üzerindeki etkisi konusunda daha bilinçli hale geldikçe, bitki bazlı alternatiflerin popülaritesi artıyor.
   Bitki bazlı gıdalara olan talebin artması ile birlikte, restoranlar ve süpermarketler müşterileri için daha fazla seçenek sunuyor.
   Kısa süre önce Pizza Hut tamamen vegan olan pizza seçenekleri sundu, McDonald’sMcPlant ile vegan menü seçeneğini sundu. KFC de benzer şekilde vegan kızarmış tavuk seçeneği için Beyond Meat ile anlaştı. Domino’s Pizza ve daha birçok fast-food zinciri menülerine vegan seçenekler ekliyor.
   Ancak popülerliklerine rağmen, bitki bazlı et alternatiflerinin sağlıklı olup olmadığını merak edilmektedir.

 

Alternatif protein tezi, Covid

salgını ile birlikte güçlendi
 

   Ete alternatif ürünlerin geliştirilmesi en çok Çin için önemli. Ülke, dünya nüfusunun yüzde 20’sini, dünya tarım arazilerinin yüzde 7’siyle besliyor. Gıda güvenliği ve tedariki, hükümet için her zaman öncelikli konulardan biri. Şimdiye kadar yapay et geliştirme konusunda ağır davrandılar. Koronavirüs salgını sonrası bu konuda da ilerlemeler oldu. Özellikle ABD’li şirketlerin girişimleri, cezbedici.
   Corona virüsü salgını özellikle ABD’deki et üretimindeki tedarik zincirini etkiledi. Büyük tesisler salgın nedeniyle kapılarını kapatmak zorunda kaldı. Buna rağmen ete olan talep nedeniyle stok krizi kapıda. Bu durum, ‘bitki bazlı yapay et’ sektörünün yıldızının parlamasını sağladı.
   Bazı ülkelerde bitki bazlı et üretimi tüketici tarafından tahmin edilemeyecek ölçüde benimsenmiştir. Bunda refah düzeyi artan tüketicinin daha sağlıklı yaşam isteklerinin yanında, çevreye duyarlılık nedeniyle adeta hayvansal ürünlerden uzaklaşma yöneliminin etkisi büyük olsa gerek. Belirli oranda artan vejetaryen ve fleksiteryan sayısının yanında, bitkisel beslenmenin öne çıktığı Akdeniz diyeti de bitki bazlı protein ürünlerin tüketimine yönlendiriyor olabilir.
   Tarımın çevreye olumsuz katkısı dile getirilirken hayvancılık ön planda olmaktadır. Bu konudaki bazı veriler çarpıcıdır. Örneğin bir kilo sebze için 322 litre, bir kilo meyve için 962 litre su tüketilirken, bir kilo tavuk eti için 3900 litre, bir kilo koyun eti için 6100 litre ve bir kilo sığır eti için 15500 litre su tüketilmektedir. Bir kilo tarımsal ürün üretiminde en fazla CO2 salınımına neden olan da sığır etidir (Grafik). Ayrıca dünyada üretilen tahılın üçte biri yeme, yani hayvan beslenmesine yöneliktir. Su tüketiminin yanında suların kirlenmesinde hayvan yetiştiriciliğinin pek de masum olduğu söylenemez. Patojen, metal, ilaç – hormon kalıntısı gibi maddelerin sulara karıştığı yeni bir bilgi değildir. ABD’de kullanılan antibiyotiklerin %80’ninin hayvan yetiştiriciliğinde kullanıldığı da bir diğer gerçek.
  

Bitkisel etlerin üretimi

   Bilim adamları, etin laboratuvarlarda elde edilebileceğini 2013 yılında sergilemeye başladılar. Maastricht Üniversitesinden (Hollanda) Prof. Mark Post bununla da yetinmeyip, olayı ticari boyutlara taşıdı (şirketi: MosaMeat).  Aslında et ağırlıklı olarak kas, yağ ve bağ doku hücrelerinin bileşimidir. Kök hücreden yola çıkılarak, gelişmeleri için uygun besin maddeleri sağlandığında, et oluşumu başlamaktadır. Böylece etimiz antibiyotiksiz, ilaçsız, daha sağlıklı ve daha güvenli olacaktır. Bu yapay ürünlerin, yukarıda değinilen çevresel olumsuzları aşma, ucuzlukları, insan sağlığına olan faydaları ve hayvanların refahını koruma potansiyelleri nedeniyle, gittikçe artan oranda market raflarında yer alacakları beklenmelidir. Bitkisel besin ortamını ağırlıklı olarak soya fasulyesi sağlamakta ise de sarı bezelyenin en uygun olduğu saptanmıştır. Burada bitkisel protein (soya-bezelye) dokuları ete eşdeğer lezzet sunarken, renk soya köklerinden elde edilen leghemoglobinle sağlamaktadır. Ne var ki söz konusu bitkisel hemoglobin soyada düşük oranda olduğu için renk bir maya türünden (Pichiapastoris) elde edilmeye başlanmıştır. Genetiği değiştirilmiş ürünler gurubundaki bu mayalar ne ABD’de ve ne de AB’de de biyoteknoloji ile ilgili yasal düzenlemelere tabi değildir.
   Bitki bazlı ürünlerin, kalite açısından normal et, süt, yumurtadan pek farklı olmayacağı beklenmelidir.
  

Yapılan araştırmalara göre:

   -İnsan midesinde sindirimi sağlayan faunanın ana gereksinimi olan lif bakımından, bitki bazlı ürünlerin öne çıkacakları yadsınamaz;
   -Yağ, kalori, protein, demir çinko ve B vitaminleri açısından her iki tür et farklılık göstermemektir; 
   -Bitki bazlı ürünlerin normal etten daha fazla sodyum içerdikleri bir gerçek;
   -Normal ette var olan yarısı doymamış, yarısı doymuş yağa karşın, bitki bazlı ette doymuş hindistancevizi yağı bulunmaktadır;
   -Bitki bazlı burgerler, Salmonella ve Escherichiacoli gibi patojenik bakterilerle bulaşma riskinin azalması nedeniyle, çiğ kıyma etinden daha güvenlidir;
   -Bitki bazlı protein üreticileri ürünlerini, gerçek et kalitesini yakalama adına D, B12 vitaminleri gibi bir seri zenginleştirme işlemleri gerçekleştirmektedir;
   -Pestisit kalıntıları bakımından bitki bazlı etler normal etlerin yanında masum kalırlar.
   Dünya Sağlık Örgütü, kırmızı eti olası kanser kaynağı olarak (böbrek, kolon kanseri!) tanımlamıştır. Aynı örgüt insan sağlığı açısından haftada 500 gr’dan daha fazla et tüketilmemesini önermektedir. Zaten Akdeniz diyetinde ve benzeri fleksiteryan hareketinde temel ilke, daha az et ve daha fazla bitkisel gıda maddesi tüketimi öne çıkmaktadır. İşte bitki bazlı ürünlerin tam olarak bu diyetlerin amaçlarına uygunluğu söylenebilir.
 

Yeni trend: Bitki bazlı alternatif etler
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.