AV.Hasan Sözmener

Yargıyı etkileme çabaları (2)






Geçen haftaki yazımda, bazı basın organlarının, yargıyı etkileme çabaları içerisinde olduklarını ifade etmiştim.

Birkaç örnekle ne demek istediğimi daha rahat anlatabileceğimi düşünmekteyim.

Bir yol düşününüz ki, bu yol boyu park yasağına uyulmaksızın 30 adet araç park edilmiştir. Bu araçlar arasında sizin de aracınız vardır. Bir bakmışınız ki, sizin aracınızın sileceği ile camı arasına sıkıştırılmış, rapor edildiğinize dair bir kağıt var, ancak birçok aracın camında rapor yok. Bu durum karşısında siz ne söylersiniz? İki şeyden birisini söyleyebilirsiniz. “1. Diğerleri rapor edilmediğine göre, benim aracım da rapor edilmemeliydi. 2. Ben bir suç işledim, benimle birlikte suç işlemiş olan diğer araçların da rapor edilmesi gerekirdi.” Genellikle de halkımızın yüzde 99’u, birinci şıktakini söyler. Peki; doğrusu bu mu? Hayır, aslında doğru olan ikinci şıkta söylenendir.

Diyelim ki, bu olayı basın verecektir. Basın, hangi şıktaki görüşü savunmalıdır. Benim kanaatime göre, basın, ikinci şıktaki görüşü savunmalıdır. Yani demelidir ki, “polis mensupları, aynı mahalde park suçu işlemiş olan 30 kişiyi rapor etmemekle hatalıdır.” Basın birinci şıktaki görüşü savunmamalıdır. Basın ikinci şıktaki görüşü savunurken de, araç sahiplerinin kim olduğuna bakmamalıdır. Basın savunacağı doğru görüşü, araç sahiplerinin kimliğine göre değiştirmemelidir.

Yine diyelim ki, üç kişi bir şiddet olayından zanlıdır. Bu zanlılar hakkındaki soruşturma tamamlanmıştır veya soruşturma maksatlı zanlıların tutuklu kalmalarında bir zorunluluk kalmamıştır. Mahkemenin, bu 3 zanlı ile ilgili tedbir alması gerekmektedir. Niçin? Bu zanlıların, ileride aleyhlerine açılacak olan ceza davasında hazır bulunarak, yargılanmalarını temin etmek için tedbir alması gerekmektedir. Mahkeme, bu 3 zanlıdan iki tanesi için tutukluluk emri veriyor, bir tanesi için ise, tutukluluk dışında tedbirler öngörüyor ve onu, aldığı tutukluluk tedbiri dışındaki tedbirlerle serbest bırakıyor. Mahkemenin, bu kararı ile ilgili olarak neler söylenebilir. Birçok şey söylenebilir de, bu yazım açısından söylenebilecek olan iki şey üzerinde duracağım. 1. Adalet açısından, aynı şiddet olayından zanlı durumundaki 3 kişiden, ikisi tutuklandığına göre, üçüncüsünün de tutuklu kalması gerekirdi. 2. Adalet açısından, aynı şiddet olayından zanlı durumundaki 3 kişiden, birisi serbest kaldığına göre, diğer ikisinin de serbest kalması gerekirdi. Hangi şıktaki görüş daha doğrudur? Basın olarak bunun kararını verirken, çağdaş hukuk ilkelerine bakılması gerekir. Basın olarak, hangisinin doğru olduğuna karar verirken, zanlıların kim olduklarına bakılmaması gerekir. Bu konuda çağdaş hukuk ilkeleri ne diyor? “Devlet olan bir devlet, alacağı tedbirlerle, kişilerin yargılanmaktan kaçmalarını önler ve elzem bir durum olmadıkça, kişilerin, serbest bir şekilde yargılanmaları sağlanır. Benim kanaatime göre, çağdaş hukuk ilkeleri, serbest yargılanmayı öngördüğüne göre, savunulması gereken görüş, ikinci şıktaki görüştür. Yani elzem bir durum yoksaydı, mahkemenin, diğer iki zanlıyı da serbest bırakması gerekirdi.

Ben Sayın Bulut Akacan’ı tanımıyorum. Karışmış olduğu iddia edilen şiddet olayları ile ilgili haberleri, basından takip ettim. Soruşturma aşamasında sağlığı ile ilgili olarak, doktorunun çalışmakta olduğu özel bir sağlık kuruluşuna götürülmüş. Bazı basın kuruluşları bu uygulamayı, çok eleştirdi. Niçin eleştirdi? Çünkü, Sayın Bulut Akacan’a ayrıcalık yapılmış. Aynı şekilde serbest bırakılması da çok eleştirildi. Niçin? Ayrıcalık yapılmış. Neticede de adaletsizlik yapılmış. Bence bilerek veya bilmeyerek, Sayın Bulut Akacan’la ilgili olarak, çağdaş hukuk düzenlerinin ilkeleri uygulanmış. Bence basının, bundan sonra, bu uygulamaların herkes için de geçerli olmasını savunması gerekirdi. İşittiğim kadarı ile, Sayın Bulut Akacan ile diğer tutuklu iki kişi, aleyhine ceza davası getirilmiş ve üçü birden, yargılanmak üzere, ağır ceza mahkemesine havale edilmişler. Bilindiği gibi ağır ceza mahkemelerinde çok garip ve çağdaş hukuk düzenlerindeki uygulamalarla ve ilkelerle bağdaşmayan bir uygulama vardır. Bu uygulama nedir? Ağır ceza mahkemelerinde itham edilen sanıklar, tutuklu yargılanmaktadırlar. Bu uygulama, yasalara ve anayasaya ve insan haklarına aykırıdır. Temennim, Sayın Bulut Akacan’ın yargılanması sırasında bu uygulamadan da vazgeçilir. Varsın bir grup basın bu uygulamayı da eleştirsinler. Eğer Sayın Bulut Akacan sayesinde, ağır ceza mahkemelerinde, serbest yargılama uygulaması başlatılırsa, ben Sayın Bulut Akacan’ı böyle bir çağdaş ilkenin KKTC’de de uygulanmasının sağlanmasına neden olduğu için kutlayıp, tebrik edeceğim. Ağır ceza mahkemelerinde tutuklu yargılama teamülünün birçok kişi için çok büyük adaletsizliklere yol açtığını ve açmakta olduğunu görüyorum. Aslında bu adaletsizlikleri, yargıçlar da, savcılar da, avukatlar da müşahede etmektedirler. Bu yanlış uygulamadan vazgeçilmesinde, en büyük görevin Barolar Birliğine düşmekte olduğu da ortadadır.

 

Yargıyı etkileme çabaları (2)
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.