
İnsanlar bir sıkıntıdan, bir mahcubiyetten kurtulduklarında, “OH BE” derler ve rahatlarlar ya, geçenlerde ben de “Oh be” dedim. Nedenini aşağıda yazıyorum.
Yıllarca avukatlık, yargıçlık ve sonunda emeklilik. Bu arada, bilgilerimi avukatlarla, bana uğrayan kişilerle paylaşıyorum. Yani emekli çıkıp da, yan gelip yatmadım. Başka memlekete de kaçmadım. Hukuk konusundaki bilgilerim güncel veya güncele yakın sayılır. En azından ben öyle zannediyorum.
Ölmüş olan çok yakın bir akrabamın terekesinin kurulması icap etti. Hangi avukattan yardım istesem bana bu konuda yardım edeceklerinden emindim. Hem de hiçbir ücret talep etmeden yardım edeceklerdi. Durum böyle olmasına rağmen, terekeyi herhangi bir avukattan yardım istemeden ben kurmaya karar verdim.
Bilenler bilir, tereke kurulması ile ilgili istenen belgelerden birisi, muhtar şahadetnamesidir. Bir muhtar şahadetnamesi hazırlanır ve terekesi kurulacak olan ölmüş kişinin mirasçılarının kimler olduğu ve mirasçıların yaş durumları ile akıl sağlıklarına ilişkin bilgiler şahadetnamede belirtilir ve ilgili muhtar ve iki aza şahadetnamenin altını imzalar ve muhtar, mühürünü vurur.
Ne ise, muhtar şahadetnamesini hazırladım, imzalattırdım, mühürlettirdim ve diğer gerekli formları hazırladım. Müstakbel tereke memuru, kefili ile birlikte mahkemeye gitti ve ilgili mukayyit huzurunda gerekli işlemleri yaptı.
Tereke ile ilgili bundan sonraki gelişmeleri hatırlamak bile istemiyorum. Öyle gelişmeler oldu ki, kendime olan güvenimi kaybettim, müstakbel tereke idare memuru karşısında, köyümüzün muhtarı ve azaları karşısında mahcup oldum, yüzüm kızardı ve de bozardı. Niçin mi? Niçin olacak, tüm bildiklerim ve tariflerim yanlış çıkıyordu.
Müstakbel tereke memurunu önce Maliye Bakanlığı’na gönderdim. İlgili memur, doldurduğum formu, müstakbel tereke memurunun imzası tasdik edilmemiş diye kabul etmemiş. Ben ne kadar da, ilgili yasaya göre, imzanın tasdikinin gerekmediğini anlatmaya çalıştıysam da, beni dinleyen olmadı. İmza tasdiklendi ve ertesi gün, form yeniden Maliye Bakanlığı’na götürüldü. Memur bir gün önceki memur değilmiş ve form üzerindeki imzanın niçin tasdiklendirildiğini sormuş ve ortaya çıkmış ki, bu konuda benim söylediğim doğru.
Birtakım sıkıntılardan sonra sıra geldi tapuya. Tapudan bir haber; “Şahadetname hatalıdır, çünkü, ölenin, ölüm tarihinde dul olduğu yazılmamıştır. “Aman etmeyiniz yapmayınız, bu şahadatnamenin aynisi mahkemeye verilmiştir, mahkeme kabul etmiştir” dedim ama dinleyen olmadı. Tekrar şahadetname yazdım, tekrar imzalandı, tekrar mühürlendi, Bu defa başka bir yeri hatalı bulundu. Vesselam bu muamele üç kez tekrarlandı. Bu iş için 4 kez köye gittim. Hatalı iş yaptığım anlaşılmasın diye her defasında köye bir başkası ile gittim. İş şahadetname ile de kalmadı, tapu için hazırlanan her belge hatalı çıktı. Tekrar tekrar belgeler hazırladım ama, bunları mühürletmek ve imzalatmak için köye ben götürmedim daha doğrusu götüremedim, götürmeye cesaret edemedim. Arkamdan söylediler mi bilemiyorum ama, en çok korktuğum, köyümün muhtarının ve azalarının bana, “Yafu Hasan Bey sen avukatlık yaptın, yargıçlık yaptın, bu belgelerin nasıl hazırlanması gerektiğini bile öğrenemedin” demeleri idi.
Korktuğum olmadı yani köyümün muhtarı ve azaları bana böyle bir şey söylemediler, en azından yüzüme karşı söylemediler. Bu nedenle onlara teşekkür ederim. Onlara bir de sözüm olsun. Köye taşınırsam, seçimlerde oyumu onlara vereceğim. Vallahi işin doğrusunu onlara anlatamazdım. Nasıl anlatabilirdim ki, bir mirasçının geride varis bırakmadan öldüğünün yazılmasının yetersiz olduğunu bilmediğimi, hatta bekar olarak öldüğünün yazılmasının dahi yetersiz olduğunu bilmediğimi nasıl anlatabilirdim. İnsanın aklına gelmez mi ki, “bu adam bekar öldü ama, bekar iken birisini evlatlık almış olabilir.” Bekar olarak ölmüş olan bir kişinin evlat edinmediğini yazmanın da gerekli olduğunu bilmediğimi onlara nasıl anlatabilirdim. Muhtar şahadeti hazırlamadan önce rahmetliğin, eşine karşı sadakatsızlık yapıp yapmadığının araştırılması gerektiğini ve şahadetnameye bunun da yazılması gerektiğini bilmediğimi ise hiç anlatamazdım. Kime sorabilirim ki, böyle bir şeyi. Rahmetlik erkek olsa hade ne ise. Rahmetlik kadın olduğunda, böyle bir soru sorulabilir mi? Böyle bir araştırma yapılabilir mi? Tereke kurayım derken bir aile dramına da sebebiyet verilebilir.
Sonuçta bu konuda kendimi çok mahcup hissetmekteydim. Geçenlerde bir tereke memuru beni ziyarete geldi ve bana bir şeyler anlattı ve o andan itibaren mahcubiyetim sona erdi. Ona da hatalıdır denerek ayni konuda birçok belge hazırlattırılmış ve o da defalarca, muhtara ve azalara imzaya gitmiş ve gelmiş. Bir defasında bir düzeltme ile ilgili muhtarın mühür basması için belge köye götürülmüş, muhtar mührü, düzeltmenin biraz uzağına basmış diye, belge yeniden köye götürülmüş.
Oh be, kendime güvenim geldi, mahcubiyetim sona erdi. Bu mahcubiyetim bitti ama bir başkası devam ediyor. Çok açık yazamıyorum ama bir anneye özür borcum var. Özür dilerim Sayın anne senden ve çocuklarından özür dilerim. Ben bir an önce yargılanman için yazdım çizdim. Yargılamanın aylarca uzun süreceğini veya yargılamanın böyle uzatılacağını bilseydim inan ki ne yazardım ne de çizerdim. Keşke yıllarca gide geleydin ve çocuklarının başında bulunaydın.
Yorumlar kapalı.