Nikos Hristodulidis, önceki akşam AB Zirvesi çerçevesinde, Kıbrıs sorunu ve Türkiye-AB ilişkileri konusunda açıklama yaptı. Hristodulidis bakınız ne demiş?
“Nihayet stratejik bir tartışma yapılacak, bu bizim istediğimiz bir şeydi. BM Genel Sekreteri’nin müzakereleri yeniden başlatma çabaları dikkate alındığında zamanlama önemlidir. Kıbrıs sorunu, Türkiye-AB ilişkilerindeki ilerlemeyle bağlantılıdır. Olumlu tutumumuz tamamen Kıbrıs sorununda ilerleme kaydedilmesine bağlıdır. Taslakta Kıbrıs sorununa özel bir atıfta bulunulmasından memnunum.”
***
Hristodulidis, uzun süre dışişleri bakanlığı yaptı. Dışişleri Bakanlığı, Hristodulidis’i dünyalı yapmadı.
Uzlaşıcı olmadığı nettir ve çok taraflı bir sorunu çözme konusunda kültürel alt yapısının yetersizliğidir.
Bu yeni bir bulgu mu?
Hayır.
Uzlaşı için masayı güçlendirme yerine, masanın devrilmesini başarı sayan biridir.
***
“Kıbrıs sorunu, Türkiye-AB ilişkilerindeki ilerlemeyle bağlantılıdır.”
Böyle diyor Hristodulidis.
Nedir bunun açıkçası.
“Kıbrıs sorununda Hristodulidis ve bariyasının, istediği çizgide bir tutum izlemezse, Türkiye – AB ilişkilerinde ilerleme olmaz.”
Kıbrıs sorununun, Türk tarafıyla uzlaşılarak çözümü Kıbrıslı Türkler ve Türkiye’nin yararınadır. Buna inanıyorum.
Uzlaşmak demek, çözümün yaşayabilir olması demektir, aslında.
***
Ancak tam da bu noktada 10-11 Aralık AB Helsinki zirvesine gitti aklım.
Türkiye, 10-11 Aralık 1999 Helsinki Avrupa Birliği (AB) Zirvesi’nde oybirliğiyle aday ülke olarak kabul edilmişti. Adaylık statüsünün elde edilmesinin sonrasında dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, “Türkiye’nin oy birliği ile AB’ye aday ülke olarak kabul ve ilan edilmiş, başka aday ülkelerle eşit konumda olacağının açık ve kesin bir dille ifade edilmiş olması olumlu bir gelişmedir. Böylelikle Türkiye’ye, AB’de tam üyelik kapısı ön koşulsuz olarak da açılmış olmaktadır”, demişti.
… Ve o zirvenin kararları içeren açıklamanın, Kıbrıs’la ilgili 9 (b) paragrafında şunlar yazıyordu: “Avrupa Konseyi, siyasi bir çözümün Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne katılımını kolaylaştıracağının altını çizer. Üyelik müzakerelerinin tamamlanmasına kadar kapsamlı bir çözüme ulaşılamamış olursa, Konsey’in üyelik konusundaki kararı, yukarıdaki husus bir ön şart olmaksızın verilecektir. Bu konuda Konsey, tüm ilgili faktörleri dikkate alacaktır.”
***
Ecevit’e göre Helsinki’de AB’nin en yetkili organı Devlet veya hükümet başkanlarından oluşan Avrupa Konseyi, kararıyla “Türkiye’ye, AB’de tam üyelik kapısı ön koşulsuz olarak da açılmıştır.”
Kıbrıs’ın, AB üyeliği için Kıbrıs sorununun çözümünün koşul olmamasına da, Türkiye, evet dedi.
***
Helsinki zirvesinden bugüne çeyrek asır geçti.
Bizim Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs sorunu çözülmeden AB üyesi oldu.
… Ve şimdi AB üyesi Kıbrıs’ın Başkanı, “Kıbrıs sorunu, Türkiye-AB ilişkilerindeki ilerlemeyle bağlantılıdır.”
Kıbrıs sorununun çözümü, Kıbrıs’ın üyeliği önünde engel olmadı. Ama şimdi Türkiye – AB ilişkilerinde Kıbrıs sorunu engel.
Böyle diyor Hristodulidis.
Oldu olacak Kıbrıslı Türklere uygulanan ambargoların “Türkiye’ye de uygulanmasını” istesin !!!
***
Geçmişte de yazdım ve söyledim.
Türkiye, AB’ye sırtını dönecek olsa, “Dur gitme” diye arkasından önce Yunanistan ve onun yarım adım gerisinden Güney Kıbrıs koşacak.
Türkiye, AB üyesi olamasa da, Yunanistan ve Kıbrıs’la ilgili sorunlarını ele almada, resmi veya gayri resmi, AB bir buluşma alanıdır.
Bir ekleme daha yapayım.
Türkiye ile sorunlarına köklü, kalıcı çözüm bulmak isteyen Yunanistan, Hristodulidis’in “mızıkçılığına” ortak olmaz, destek vermez.
Bunu Hristodulidis’e hem Yunanistan hem de AB yetkilileri söylemeli.
Yorumlar kapalı.