KKTC, tanınıp tanınmaması bir yana, Kıbrıslı Türklerin, kendi kendini yönetmesinin hukuki bütünlüğüdür.
En başta demokrasi ve hukukun üstünlüğüne azami bağlılıkla varlığını sürdürmesinden yana olduğumu, tüm kurumsal yapıların, toplam kaliteye katkı koyucu olmasını isterim.
Seçimler sonrası oluşan devlet yönetimine, eleştiri hakkım saklı kalmak koşuluyla, saygı duyarım.
***
Meclis Başkanlığı seçimi özellikle, Kutlu Evren’in yerine aday gösterilmesinden sonra Zorlu Töre’nin tavrıyla, kendinden öte UBP’ye ve Meclisin bütününe zarar verdi.
Bu noktadan sonra, nasıl bir duruşla aktif siyasete devam eder bilemem.
***
Dünkü yazımdan şu bölümü izninizle yazıma alayım:
“Öteki seçimlerdeki uygulamaları yok saymak olası değil.
Örneğin Yüksek Adliye Kurulu’nda Yüksek Mahkeme Seçimi… Orada Yüksek Mahkeme Başkanlığına aday olan Yüksek Mahkeme Üyesi, bırakın toplantıya katılmayı, oy bile kullanamaz.
Meclis Başkanlığı seçiminin tek adaylı olacağı düşünülmediği için, beşinci turda en çok oy alan seçilir denmiş. Aslında, 26 aranmaz, hayırdan daha fazla oy almak yeter, denildi.
Hukukun temel kurallarından biri, yargıdan üretilen kararların, kamu vicdanı ile örtüşmesidir. Bir başka deyişle yargının kararı, kamuoyu tarafından sahiplenilip, savunulmazsa, alınan kararla yargı, kendi ayağına değil kalbine mermi sıkar.”
***
Başsavcılık, dün aldığı kararla, ne ayağına ne de kalbine mermi sıktı. Doğru karar verip, Zorlu Töre’nin 25 oya karşı 23 oyla kendini başkan ilan etmesinin, meşru olmadığı düşüncesini Meclise ve Hükümete bildirdi.
UBP Parti Meclisi de toplanıp yeni adayla yola devam kararı verdi.
Koalisyonun ufak ortakları DP ve YDP de konuyu değerlendirme konumunda olduklarını açıkladı.
YDP, daha değerlendirme eşiğinde, detayını boş verin, “Hükümetten gideriz ha!!!” içerikli açıklamalar yaptı.
***
“UBP, böyle sorunları çok yaşadı. Bir biçimde aşılır” yaklaşımına zırnık katılmayanlardanım.
Bu süreçte UBP’nin, kendi içinde yaşadıklarının izahı olamaz.
Yaşananlar, kelimenin tam anlamıyla REZALET. Meclis Başkanlığı seçimi, UBP Kurultayından önce olsaydı, bu yaşanan rezillikler yaşanmazdı. Kurultayın, rövanşı Meclis Başkanlığı seçiminde alınmak istendi.
Kendi partisinden vekiller Genel Başkan ve Başbakan Ünal Üstel’e “AL SANA İSTİKRAR DEDİ.”
Faiz Sucuoğlu, UBP Grubundaki oylamada aday olamadı, arkasına bakmadan çekip gitti.
Zorlu Töre de, dört tur seçilmeyip adaylıktan geri çekilince, soluğu hastanede aldı. Anjiyo olacak filan dediler… Pazarlık bitince gayet zinde bir şekilde gelip Meclis Başkanlık koltuğuna oturdu. Dört tur sonuç alınmadı… Beşinci turda, 25 ret oyuna karşılık, 23 oy aldı. “23 oyla seçildim” deyip kürsüyü terk etti.
***
Allah aşkına biri bana söylesin… Ülkücü geçmişi olduğunu, gururla söyleyen, belki de Meclisin, bu bağlamda ülkücü-milliyetçi- dini bütün tek vekili olan Zorlu Töre’ye bunlar yakışır mıydı?
Şimdi hem Zorlu Töre hem de Faiz Sucuoğlu için siyasi etik sınavı var. Eğer bu yaşananlardan sonra, sorunsuz UBP Milletvekilliği yapamayacaklarsa, UBP’den değil milletvekilliğinden istifa edecekler.
Kurultaydan gelen hesabı olanlar da kararlarını verip, özü ve sözü bir politika izleyecekler. Ayrı bir siyasi yürüyüşse, ayrı bir siyasi yürüyüş…
***
Gelelim ufak ortaklara…
Özellikle son yıllarda UBP, küçük ortaklarla koalisyon kurduğunda, ortakların isteklerine değil, kaprislerine boyun eğdi. Sırtına kambur aldı.
Küçük ortaklar, “Kurtarılmış bölge” anlayışıyla bakanlık yönetti, yönetiyor. Çekinilmese bakanlıkların önünde bayrak direklerine KKTC ve TC Bayrakları yanında parti bayrakları da asılacak.
Böyle koalisyon anlayışında, güç sahibi siyasiler her bakımdan memnun ve de mutlu olurken demokrasi, siyaset ve devlet itibarı yara alıyor.
***
Davul, UBP ve Ünal Üstel’in boynunda ama tokmak sadece Üstel’in elinde değil, ortakların da elinde.
Uyumlu tokmak vurma da yok. Herkes keyfine göre vuruyor.
Bu sürdürülebilir değil. Ünal Üstel, güçlü bir genel başkan ve de parti lideri olarak yürümek istiyorsa, vekillerinden ve ortaklardan gelecek her türlü resti görecek. Aksi halde, kendi sonunu hazırlayacak.
Yorumlar kapalı.