Cefayı adil paylaştık, sıra sefaya gelince, adalet terazisi yan çizdi.
Gelişmiş Batı ülkelerinde ekonomik gücü elinde tutanların belirli kültürel ve sosyal doyumları vardır.
Kültür ve sosyal gelişmişlik, parayla pazardan alınacak değerler değildir. Ancak özümseye özümseye, rengi beyaz kalarak kazanılan paranın paralelinde sosyal ve kültürel gelişim de gelir.
Çeşitli nedenlerle 1974’e gelene dek Kıbrıs Türkü’nde elle tutulur, gözle görülür bir özel sektör, bir Kıbrıs Türk sermayesi oluşmamıştı.
1974’te önce Yunan darbesi, ardından da Türkiye’nin garanti anlaşmasından kaynaklanan hakkını kullanarak adaya müdahalesi ve Kıbrıslı Türklerin Kuzey’e yerleşmesi, yaşamımızda her bakımdan değişikliklere neden oldu.
Güney’den, Kuzey’e geçerken Kıbrıslı Türklerin bıraktığı değerler saklı kalmak koşuluyla, adı ne olursa olsun “ganimet” yedik.
Kişisel olarak önemli bir katkı koymadan, insanların yaşamlarını değiştirecek değerlere sahip olmasının olumsuz etkilerinin, olumlu yanlarından fazla olduğunu yaşayarak gördük.
***
Kimse aksini inkar etmesin, bu ülkede büyük servet yapanların büyük çoğunluğu ödemesi gereken yasal vergi sorumluluğunu yerine getirmedi.
Etrafınıza bir bakınız, uzun yıllara uzanan ekonomik aktivitesi olan aile işletmelerinin bugün geldiği düzey ne olursa olsun, bu gruptaki işadamlarını tepeden inme, kolay ve hızlı yoldan para kazananlardan ayrıt etmek hiç de zor değildir.
Boş veren şaşaalı görüntülerini… Ferrari, Lamborgini sürmelerini. Kestirme yoldan, kolay ve hızlı para kazananlar, bardak bardak su içmek yerine, bir kova suyu içmeye kalkıp, sırtını başını ıslatan bir görünüm yansıtırlar.
Bu tür insanlar, toplumda her şeyi para ile satın alabilecekleri gibi bir yanlış tavra kilitlenip kalırlar.
Farkında olmadan kendi kişiliklerinin önüne parasal güçlerini koyup kendi kendilerine hakaret etmektedirler. Ve ne acıdır ki çıkar dağılımıyla çevrelerinde yarattıkları toplulukların yapay ve gerçek dost kitlelerinden farklı olduklarını ya görmüyorlar, ya da görmezlikten gelerek kendi kendilerini kandırıyorlar.
***
“10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan.” 10’uncu Yıl Marşı’nda böyle deniyor.
Biz, 1974’ten bugüne dek 50 yılda, milyonları, yüz binleri, on binleri bir yana bırakın, binlerce genç yaratamadık her yaştan. Ancak sterlin, Euro ve dolar milyonerleri, milyarderleri yarattık.
Sporda, toplumsal gelişmede, çok örnek isimlerle rekorlar kıramadık, ama kolay köşe dönerek, bir Batı ülkesinde yasal yollardan kolay elde edilemeyecek servetlere rekor süratle, rekor oranda sahip olan insanlar yarattık.
Şimdi bu insanların toplumda yarattıkları sosyal ve öteki sorunlarla yüzleşiyoruz.
Bunlar kaç kişidir? Toplumda yarattıkları sorunların boyutu ciddi midir?
Sayılarının, ülke nüfusu ile orantılandığı zaman ne kadar olduğu bir yana, toplumda yarattıkları sorunun, verdikleri zararın boyutu kesinlikle ciddidir.
***
Kıbrıs’ın özgün olumsuz koşulları ve bir oranda siyasi tanınmamışlığının yarattığı içe kapalılık, bu ülkede çok kolay ve çok hızlı para sahibi olanların davranış ve ilişkilerine olumsuz etki yapmıştır.
Aslında bu insanlar, günlük yaşamımızda en yakınlarımızdadırlar. Kahvede, kulüpte, lokantada, partide hep görürüz. Bu satırları okurken yakınlarınızdan başlayarak örnekler bulacağınızdan kuşkum yok. Üzerlerine kırmızı çizgi çekmeyi aklımdan bile geçirmiyorum. Ancak uygun bir dil ve yaklaşım bütünüyle, bu insanların yanlışları anımsatılmalı, anlatılmalı ve toplum içinde daha sağlıklı yer almaları sağlanmalıdır.
***
Sistem, bu insanları yarattı. Bu ülkede hazmederek bulundukları noktaya gelmedikleri bir yana, çeşitli çıkar beklentileri bu insanların yanlışını körükledi.
Halbuki yanlışa verilen her taviz, bir sonraki yanlışın davetiyesidir. Çevremizde bu türden insanlar, işadamları varsa, dostları olarak onlara yapılacak en önemli iyilik, öfkeli tepkisel yaklaşımları olsa bile doğruyu onlara ısrarla anlatmaktır.
Ve paranın sahibine yönelik, büyük bir iğfal aracı olduğunu anımsatmaktır.
Paradan hamile kalanların kendileri, acayip bir yaratığa dönüşür… Bu da söylenmeli.
Yorumlar kapalı.