Hasan Hastürer

“Neyin özlemini anlatacağız gelecektekilere?”







Dün sabah, hafta sonu olmasına rağmen telefon trafiğim erken başladı.

Güncel konular, sahte diploma ve paralelinde yaşananlar…

Tutuklanıp, mahkeme huzuruna çıkarılanlar.

   Bir süre önce sahte reçete soruşturması kapsamında yaşananlar ve yansıyanlar da  Kıbrıs Türk toplumunda sarsıntı yaratmıştı.

   Ancak, kesin olarak belirteyim bu defa yaşananların yarattığı sarsıntı, çok daha güçlü.

***

Sahte diplomayla ilgili, önce sayısal çokluk seslendirildi.

Şimdi,  daha pek çok isim konuşuluyor.

   Çelebi Ilık’ın tutuklanmasından sonra da, bazı isimler erken erken kulaklara fısıldanmıştı. Duyduğun isimlerden biri, doğrudan konuyu, kendisine sorduğum zaman yüksek bir özgüvenle, dosyasının tüm ayrıntılarıyla elinin altında olduğunu söyledi.

Sonrasında da o isim gündemden düştü.

***

Dün de konuyla ilgilenirken bir telefon…

   Arayan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk Sağlık Bakanı Niyazi Manyera’nın kızı, rahmetli Ali Gürsoy’un eşi Tulin Manyera Gürsoy.

   Tulin Hanım göğsünü gere gerek 86 yaşında olduğunu söyler.

   Yaşıyla da, yaşamla da barışık.

   Telefonda konuşuruz.

   Çok sık olmasa da, fırsat yaratıp kahvesini de içerim.

   Yaşam yolculuğunu, babasını, annesini, ailesini anlatırken, yüzde yüz doğallığına hayranım. Sahip olduklarını hiçbir zaman öne çıkarmaz.

   İnsani değerleri ve Kıbrıs sevdası hep öndedir. Herhalde bu nedenle yıldızım uyuşur.

   Dün beni aradığında günlük yürüyüşünü yapıyordu.

   “Söyle bana ne olacak bu Kıbrıs’ın hali? Yaşım uygun olsa gidecek bir başka ülke mi arayacaktım?”

   Tulin Hanım’ın sorarak söyledikleri, pek çok insanın aklından geçendir.

Müthiş bir değer erozyonu yaşanıyor.

Saygı ve sevgi, sizler bu yazıyı okurken inanın bir miktar daha erozyon yaşamıştır.

Geçmişe özlem, toplum genelinde her geçen gün artıyorsa, özellikle sorumlu konumda olanlar, ciddi ciddi düşünmelidir.

***

Sibel Siber’in sosyal medya hesabından bir paylaşımını okudum.

Tam da pek çok insanımızın aklından geçenlerdi yazdıkları.

Aynen sizlerle paylaşıyorum:

   “Ayşe Aba, oturduğu hasır iskemlesinden bakıyor geçmişe ve anlatıyor özlemle:

   Daha az paramız vardı; ama daha mutluyduk… Evlerimiz belki daha küçüktü; ama kapılarımız hep açıktı… Kıskanmazdık birbirimizi; severdik, korurduk, destek olurduk… Büyük bir aile gibiydik biz o zamanlar… Sıkıntılarımızı, dertlerimizi, üzüntülerimizi paylaşırdık… Birimizin kaybetmesi, diğerinin kazancı olamazdı… Paramız arttıkça, evlerimiz büyüdükçe, komşularımızdan, mahallelerimizden uzaklaştık; gitgide yalnızlaştık, kaybolduk, mutsuz olduk…”

   Peki ya bizler, acaba neyin özlemini anlatacağız gelecektekilere? Zaman unutturabilecek mi bugünün çirkinliklerini, yalanları, bozulmayı, kaybettiğimiz değerleri?

   Yoksa, yaşananların utancında göçüp gidecek miyiz buralardan sessizce…”

***

Evet… 1980 hade biraz daha yakına geleyim, 1990’lardan sonra anı biriktirenler, Sibel Siber’in dediği gibi, “Neyin özlemini anlatacak gelecektekilere?”

***

Her şeye rağmen, mutlu, güzel bir pazar günü geçirmenizi diliyorum…

“Neyin özlemini anlatacağız gelecektekilere?”
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.