Hasan Hastürer

KKTC’de sorun; sistemde mi, yoksa uygulayıcıların anlayışında mı?







   KKTC’de, kağıt üzerinde anayasal bir düzen vardır.

   Anayasal düzen de,  kuvvetler ayırımı üzerine kuruludur.

   YASAMA… YÜRÜTME… YARGI…

   Hiç kuşkusuz, temsili demokrasi temelinde, halkın, ulusun egemenliğinin uygulama adresi Cumhuriyet Meclisi’dir.

   Cumhuriyet Meclisinde Başkanlık Divanının hemen arkasında, “EGEMENLİK, KAYITSIZ, ŞARTSIZ ULUSUNDUR”, yazar.

   Ancak..

   “ Egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur. Ulusu da Meclis temsil ettiğine göre, bir seçimden, sonraki genel seçime kadar egemenlik kayıtsız şartsız, meclisindir denilemez.”

   Egemenlik kayıtsız şartsız meclisindir dersek, devamında, egemenlik kayıtsız şartsız, meclis çoğunluğunundur noktasına gelinir.

***

   Anayasal düzende, Anayasa esastır.

   Meclis, yasa yapacaksa, anayasaya uygun olacak, aykırı olmayacak.

   Yasalar, tüzükler, genelgeler kısaca yasal hiyerarşi içinde, hiçbiri öncekine ve en başta anayasaya aykırı olamaz.

   Anayasa, doğrudan demokrasi örneğiyle, halkın oylarıyla kabul edilir.

***

   Bizde, kağıt üzerindeki hukuk düzeni ile uygulamanın uyuşmasında, sıkıntılar yaşanıyor.

   Bile bile, anayasa ve yasaların çiğnenme girişimleri oluyor.

   Bu yeni bir durum değil. Bunu da belirtmiş olayım.

   Anayasa ve yasaların zorlanmasından, siyasilerin zaman zaman ciddi haz aldıklarını söylemek bile mümkündür.

***

   Yürütme, yani hükümet, en yalın tanımlamayla Meclisin altındadır. Ancak pratiğe baktığımız zaman hükümet Meclisin üzerindedir.

   Meclisin, dümeni hükümetin elindedir.

   Aslında bu durum, kuvvetler ayırımına da aykırıdır.

   Başbakanın dışında tüm bakanlar, meclis dışından olabilir. Ancak seçilmiş vekiller buna izin vermiyor. Milletvekilliği için halktan vekalet alanların çoğu, “Halk bizi bakan olalım, diye seçti” diyebiliyor.

   Sonuçta Meclis’in yüzde yirmiden fazlası, hem yasamanın hem de yürütmenin parçasıdır. Bu da kuvvetler ayırımına ters bir durumdur.

***

   Son yıllarda birden fazla, anayasaya aykırı yasal düzenleme ısrarıyla karşılaştık.

   Savcılık var…

   Meclisin hukukçuları var…

   Ancak öyle bir an geliyor ki, hükümet edenler, anayasaya aykırı, adım atıyor… Konu Anayasa Mahkemesine gidince de, son sözü yargı söylemiş oluyor.

   Bu arzu edilen mi?

   Elbette, arzu edilen değildir.

   Eğer, Mecliste var olan partiler ve devamında tek tek vekiller, anayasaya neyin uygun, neyin aykırı olduğunu bilip, ona göre hareket etse, Anayasa Mahkemesine iş düşmez.

***

   Yasama ve yürütmede yer alanlar, anayasayı ve gereksinim duyulduğu zaman yasaları çok iyi bilmelidir.

   Milletvekillerine ve de üst düzey bürokratlara, bütünlüklü bir programla ANAYASA DERSİ VERİLMELİDİR.

   O derslerin bütünlüğü içinde, akıllardan geçen sorular da yanıtlanmalı.

   Geçmişte, yargıdan dönen konuların gerekçeli kararları titiz bir şekilde ele alınmalı.

***

   KKTC’de sorun sistemde mi, yoksa uygulayıcıların anlayışında mı?

   Bu soru, belki de anahtar sorudur.

   Sorun sistemdeyse, sistemin değişimi için bilimsel destek alıp, berrak düşüncelerle yola çıkalım.

   Sorun, bizi yönetenlerin kafa yapısındaysa, o zaman sorun çok daha ciddidir.

   Çünkü mevcut kafalara, en güzel sistemi de emanet etseniz, sonuç üç aşağı beş yukarı, şikayet edilen olacaktır.

   Şahsi görüşümü sorarsanız, sistemin bütünü ve kuvvetler ayırımının her ayağında yaşanılanlar, sistemden çok, toplumcu düşünmeyen kafalardan kaynaklanmaktadır.

KKTC’de sorun; sistemde mi, yoksa uygulayıcıların anlayışında mı?
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.