Dün akşam Kadın Öyküleri Derneği’nin yaşam belgeselleri serisinden Işın Ramadan Cemil belgeselinin YDÜ’de ilk gösterimi vardı.
Salonda boş bir tek koltuk yoktu.
Hiç kuşkum yok, orada bulunan herkes, Işın Ramadan Cemil’e ya da kısa tanımlamayla Işın Hanım’a duyduğu, içten saygı ve sevgiyle oradaydı.
Belgesel Işın Ramadan Cemil’in yaşam öyküsünü kendi ağzından anlatmasıydı.
Bizim coğrafyada birileri kendini anlatırsa, dinlerken ya da izlerken, doğruluğundan samimiyetinden kuşku duyma olasılığı oldukça yüksektir.
Ancak dün akşam Işın Ramadan Belgeseli’ni, o salonda bulunan herkes, 1948’de Limasol’da başlayan bir yaşam öyküsünü, yaşayanından dinlerken, birlikte zaman tünelinde yolculuk yaparak izledi.
***
Işın Ramadan Cemil, hem varlıklı hem de sosyal kültürel gelişimi, o yıllarda Kıbrıs Türk Toplumunun ortalamasının üzerinde bir anne babanın ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi.
Baba Ramadan Cemil, lider karakterliydi. Girişimci bir iş insanıydı. Anne Havva Hanım, kendini evin dört duvarına hapsetmeyen, sosyal hayatta, yabancılardan yarım adım bile geri kalmayan çağdaş bir kadındı.
Işın Ramadan Cemil anılarını aktarırken, Türk Silahlı Kuvvetleri, polo takımının Ağrotur’daki Happy Valey’de İngilizlere oynayıp, kazandığı maçta kupayı, şapkası ve eldiveniyle, çağdaş Türk Kadınını temsil eden annesinin verdiğini anlattı.
***
Işın Ramadan Cemil Belgeseli sabaha kadar uzayan bir belgesel olsaydı kimse salondan ayrılmaz, duygu yüklü olarak dinlerdi.
Işın Hanım’ı en az otuz yıldır tanıyorum herhalde.
Işın Hanım’ı hiçbir zaman zengin, varlıklı bir iş kadını olarak, tanımlamadım.
Yüzüne baktığım zaman, sohbetlerimizde, şiir gibi konuşurken, neşeli konulardan bahsederken bile, bakışlarında gizli bir hüzün, az öncesinin göz yaşlarının ıslanmışlığını gördüm hep.
Sormadım.
Hüznün zeminin da 21 Aralık 1961’de Ankara’daki uçak kazasında yitirdiği kız kardeşi Ayşen Ramadan Cemil’in olduğunu düşündüm.
Dün akşam belgeseli izlerken çok net olarak anladım ki, Işın Ramadan Cemil’in hayatı, acılara karşı direnip, ayakta durmayı başararak geçti.
Kız kardeşini kaybetti.
1974 sonrası, Kuzeyde ailece yeni bir yaşam inşa ederken babası Ramadan Cemil, onları zamansız yalnız bırakarak yaşama veda etti.
Kendisi 23, kardeşi Hasan 21 yaşındayken, boyutu büyük aile şirketinin tüm sorumluluğu ikisine kaldı. Müthiş bir uyumla çalışırken, 18 Nisan 1999, Hasan Ramadan Cemil’in ölümü Işın Hanım’a hayatının travmasını yaşattı.
Hasan Ramadan Cemil’in ölümünü anlatırken, sadece Işın Hanım değil, herkes ağlamanın eşiğine geldi.
O an, kendi kendime sordum..
“Işın Ramadan Cemil’i nasıl tanımlardın?”
Yanıtım:
“Ateş toprağı, acılar insanı pişirir. Işın Raman Cemil, acıların pişirdiği müstesna bir insanımızdır.”
***
Belgeseli bir kelimesini kaçırmadan izledim.
Işın Hanım, düşmansız biri. Yaşananlardan gelecek için ders çıkarsa da, dünden bugüne yaşam alanında bulunan herkese, anılarında yer verirken, popüler baskı söylemlerini yok saymayı başarmış hep.
***
1974’te yurt dışındaymışlar. 1974 Eylül’ünde deniz yoluyla adaya, Mağusa’ya geldikleri gün, evlerine gidemediklerini, göçmen olduklarını anlamış.
Girne’ye geldiklerinde Dr. Tasos Haralambidis, isimli Girneli bir Rum, babasını bulup, Girne’deki eviyle Ramadan Cemil’in Limasol’daki evini takas etmek istediğini söyleyip, evinin anahtarlarını vermiş. Annesi Havva Hanım, Haralambidis’in evinden ayrılırken ki hüznü nedeniyle eve yerleşmeyi kolay kabul etmemiş.
***
Ailesinden yitirdiklerinin, Işın Ramadan Cemil’in yaşamında derin acılı izleri var. Ancak, annesini, tüm ailevi sevgileri, odaklayarak seviyor…
Belgeselin sonunda şu sözleri bunu çok güzel anlatıyor:
“Lambanın ışığından yararlanırken, arkada tutan eli unutma. Ben de annemi hiç unutmadım, unutmayacağım.”
Yorumlar kapalı.