Turizm sektöründe öyle isimler, öyle değerler, elini taşın altında tutan öyle insanlarımız var ki, turizm teşkilatı diye tanımlayabileceğimiz, devletin kurumsal yapılarını tartarlar.
Dimağ Çağıner de bu isimlerin önde gelenlerindendir.
Çekirdekten turizmcidir.
Kuyunun dibinden çok erken çıktı.
Toplumsal yapımızı kirleten alışkanların, kendisine bulaşmasına izin vermedi.
Dimağ Çağıner’i dinlerim…
Bu satırların yazarı olarak, insanları, başardıklarını bakarak dinlerim ya da dinlemem.
Hayatta hiçbir şey başarmamış insanları niye dinleyeyim ki?
Onları dinleyip, bir işin nasıl başarısız yapıldığını mı öğreneyim?
Yarası olanlar gocunsun.
Bizim geleneksel kültürümüzdeki bakkallar da, alınmasın.
Küçük bir bakkal dükkanını yönetemeyenlerin, devletin yönetim kadrolarında olmayı istemeye hakkı olmamalı.
Böyle insanlar iş yapamadığı için, lafla iş yaparmış gibi görünmeye çalışırlar.
KKTC tanınsın ya da tanınmasın.
Turizmde uluslararası platformda oynamak zorundasınız.
Kimse size, tolerans gösterip, turizmdeki pasta payından pay vermez. Buna Türkiye’deki turizm yatırımcıları da dahildir.
Turizmde ekmek, aslanın, midesinin ulaşımı en zor köşesindedir.
Ülke olarak o ekmeğe takım ruhuyla çalışarak ulaşabilirsiniz.
Futboldan bir benzetme yapayım, her 10 numara giyen Messi değildir. Turizm yapımızın önemli görev noktalarında olan isimler, turizm yapımızın Messileri değildir.
Bir dönem gözlemek ve bilgi sahibi olmak için dünyanın önemli turizm fuarlarına gittim.
Lokomotif diye tanımlanan sektörün, lokomotif başı, turizm yatırımcılarıdır.
Devletin turizm bakanlığı üzerinden, tanıtım ve pazarlamaya ayırdığı kaynak, otellerin, tanıtım ve pazarlama gider toplamının onda biri kadar bile değildir.
Turizmde iddialı olan ülkeler, pazarlamada yaklaşık iki yıl önde giderler. Bizde maliyeti etkileyecek veriler bilinmediği için, son anda can havliyle pazarlama çabasına giriliyor.
Turizmin siyasi patronları da, kalıplaşmış beş on cümleyle nutuk atar.
Davul turizm yatırımcısının, otelcilerin omuzunda tokmak ise karar vericilerin elinde.
Dimağ Çağıner’in KIBRIS Gazetesine yaptığı açıklamalar, nokta atışı saptamaların yansıtılmasıdır.
‘Rekabette olduğumuz Güney Kıbrıs ve Avrupa ülkelerinden daha pahalı bir hale geliyoruz. Turistler de doğal olarak gelmek istemiyorlar. Küçük otellerin ana piyasası olan İngiltere ve Avrupalı turist sayısında ciddi bir düşüş yaşanıyor.
Turist sayısını artırmak için girdi maliyetlerinin astronomik artışının önüne geçmemiz gerekiyor ki satılabilir paket fiyatlar oluşturabilelim. 2025 için girdi maliyetleri ucuzlatılmalı, pazarlamaya, ulaşıma teşvik ve destek verilmesi gerekmektedir.
Ulaşım ucuzlamalı, ulaşım ucuzlatılırken destinasyonun bilinirliğinin artırılması, farklı turizm segmentlerinin doğru bir şekilde hedef destinasyonlarda reklamlarının yapılarak, pazarlaması ile birlikte tanıtılması gerekiyor.”
Ve çok önemli bir vurgu: ‘Turizm fonunda biriken paraların turizm amaçlı kullanılmasını sağlamak gerekiyor.’
Belki de en can alıcı konulardan biri bu. Turizm fonunun siyasi amaçla kullanılma olasılığı kesin.
Hiç kuşkusuz, her harcamaya, kılıf giydirilmiştir.
Turizm bu anlayış ve yapıyla bir yere gidemez. Yatırımcı rüzgara değil, fırtınaya karşı yürüyerek varlığını sürdürmeye çalışıyor.
Turizmin sorunu çok.
Altın yumurtlayan tavuğun, bu şartlarda hayata tutunması zor.
En başta Kıbrıs Türk Otelciler Birliği yönetimi olmak üzere, turizmle ilgili örgüt yönetimlerinin protesto ve dikkat çekme amaçlı toplu istifa ederse kimse sürpriz olarak nitelemesin.
Yorumlar kapalı.