
KKTC’de yıllardır devam eden KÖTÜ YÖNETİM var. Bir dönem CTP’den Birikim Özgür’ün Maliye Bakanı olduğu dönemde, maaşların ödenmesinde zorluğu seslendirmesi, şehir efsanesi gibi yıllarca kulaktan kulağa iletildi.
Şimdi de Maliye’nin borçlanma limitini doldurduğu yorumları var.
Maliye’nin maaş ödeme ayrıntısı açıklandı… Haksız kazançla servet biriktirenlere gözleri kapalı olanlar, ayağa fırladı.
Birileri çok zengin oldu. Devlet iki yakasını zor bir araya getiriyorsa, sorun var demektir. Maliye maaşları şöyle ya da böyle öder. Maaşların ödenmesi, sorun yok demek değildir.
Biraz ağır olacak ama sıkıntı KKTC devletinin fakirliğinde… Korunan bir grup insan devletin kanatları altında, dünya ölçeklerinde zengin oldu. Servetlere servet katılması devam ediyor. Bu yıllardır devam eden yanlışlara, göz yummaların sonucu.
Bu noktada düzeltme olmadan kalıcı iyileşme olmaz. Pansumanla ekonomi iyileşmesi hiç olmaz.
Bu konuyu yıllardır yazarım. Yazmaya da devam edeceğiz. Sorunun kökünü bilmezsek, tanı koymakta zorlanırız, tanı konulamazsa da tedavi olmaz.
1974 öncesinde ekonomimiz yoktu. Sorgulanacak sistemden bahsetmek zordu.
1974 dönüm noktası oldu. 1974’e gelirken bugünün büyük iş adamlarının bir–ikisi hariç geriye kalanlar ya iş dünyasında yoktu ya da olanlar küçük dükkan sahibiydi.
Üretici olanların işyeri taş çatlasa 100-150 metrekare, çalışan sayısı da ona göreydi.
Çarşının, Büyük Han çevresinin, keşke ağzı dili olsa ve bizi yıllar öncesine götürüp getirseler.
Türkiye’nin Özal dönemine kadar kapalı bir ekonomik yapısı söz konusuydu.
Rum’un ganimetiyle palazlanmaya başlayan iş dünyası, Türkiye’nin kapalı ekonomisine kocaman bir deliği Mersin Limanı’ndan açtı.
İspanya’nın Mora battaniye, Fransa’nın Pyrex fabrikası üretimlerinin önemli bir bölümünü Kuzey Kıbrıs üzerinden BAVUL TURİZMİ operasyonuyla Türkiye’ye pazarladı.
Battaniye üreticileri, Kuzey Kıbrıs’tan talebe akıl erdirememiş o zaman. Herkes üçer beşer alsa bile talep edilen miktar yine akıl almazdı. Hatta tümü yayılsa KKTC’nin tümünü kapsayacağı hesabı yapıldı.
Rahmetli Turgut Özal’ın ekonomik reformlarına kadar bu devam etti.
Bavul ticaretinin adı bavul turizmi oldu. Başka bir ülkede asla görülmeyecek kocaman tekerlekli valizler üretildi.
Onlar taşıdı. Kuzey Kıbrıs ekonomisinde palazlanma hız kazandı. Gün geldi o kapı kapandı.
Kapanana kadar da atı alanlar Üsküdar’ı çoktan geçmişti.
Lefkoşa’da ya da taşrada küçücük bir dükkanda üç beş televizyon satanlar sihirli dokunuşun, “YÜRÜ YA KULUM” demesiyle yürümeyi boş verin şaha kalktılar!!!
“Sular, şarıl şarıl akarken” bazıları havuzlarını taşacak kadar doldururken hükümet edenlerin iş birlikçi politikalarıyla devlet, günlük yaşadı.
Ülkede gelir dağılımında adalet hiç düşünülmedi.
Kamu çalışanlarının ve emeklilerin kazançlarını, günün sonunda, taş çatlasa on işadamına taşıdığı görmezlikten gelindi. İş dünyasında namusuyla vergisini verenlerin sayısı bir elin parmaklarını bulmadı.
Sanayileşmeden uzak duranlar, bu düzenin “akıllıları” oldu.
Parayı çok kazananlar kendilerini en akıllı zannetti.
Hiç risk almadan dünya ölçeklerinde zengin olanlar oldu.
Gün geldi parasının çokluğunu akıl göstergesi olarak algılayanlarla yüzleştik. Önce aynaları kırdılar, sonra vicdanlarını parçaladılar… Bu durum acımasızlığı da beraber getirdi.
Kuzey Kıbrıs’ta hükümet edenler devletin kendi ayakları üzerinde durmasını hep lafta bıraktı.
İmkan olduğu zaman, kendi ayakları üzerinde duran bir yapı oluşumu için hiçbir şey yapılmadı. Bizim Maliyemiz, mutemetlik yaptı. Torbayı dolduranların geliri için gözler kapatıldı.
Dar ve sabit gelirlilerle uğraşıldı.
Memur ve emeklinin sağ eliyle aldığını sol eliyle çarşının beş on ismine verdiğini görmezlikten geldiler.
Türkiye’nin aktardığı paralar yolun sonunda yine beş on kişinin banka hesaplarını şişirdi.
Bir ülkede devlet zenginken, iş dünyası dahil, vatandaşlar fakirse, yoksulsa orada demokrasi sorunu ve adaletsizlik var demektir.
Bunun tam tersi bir ülkede devlet, çalışanlar fakirken, küçük bir grup zenginse, orada adaletsizlik ve bu adaletsizliği besleyen sistemde de önemli bir sorun var demektir.
Yorumlar kapalı.