Hasan Hastürer

Anılarda yolculuk… Atina Olimpiyatları’ndan, Kostas’ın buzukisine…





Paris Olimpiyat Oyunları’nın alışılmışın dışındaki açılışının ardından dün müsabakalar başladı.  Ben de bugün 20 yıl önceye gidip, 2004 Atina Olimpiyat Oyunlarının açılış günü yazdığım, “Atina Olimpiyatları’ndan, Kostas’ın buzukisine” başlıklı yazımı sizlerle buluşturmak istedim:

***

“28. Yaz Olimpiyat Oyunları bugün yapılacak açılış töreni ile resmen başlayacak.

Dünya hangi olayı yaşarsa yaşasın, olimpiyatlar gündemde yerini koruyacak.

Spor barış, dostluk ve kardeşlik köprüsüdür. Olimpizm ise çok daha derin anlamı olan bir sözcüktür.

 “Olimpizm sözü, ilk defa olimpik hareketin atası Fransız Baron Pierre de Coubertin tarafından kullanıldı. Ancak Baron Pierre de Coubertin, yarattığı bu terim için hiçbir zaman doğrudan, açık ve kesin bir tanımlama yapmadı. Coubertin, farklı zaman ve yerlerde “olimpizm” için değişik ifadeler kullandı. 1896 yılında “Dünya barışını koruyan güçlü bir faktör”, 1908 yılında “Güç beden kültürü”, 1929 yılında “Felsefe ve din öğretisi bazında kurulan bir kuram” ve 1931 yılında “Yücelik, saflık, dayanıklılık ve fiziksel takviye gücü okulu” gibi tanımlamalarla olimpik düşünceyi tarif etti.. Coubertin, ayrıca olimpizm düşüncesini “Manevi bir vaziyet”, “İtikat” ve “Gençlerin taptığı hedef” olarak da tanımlamıştır. Kısacası, Coubertin olimpizmi mücadelenin kabul edilmesi, tehlikenin küçük görülmesi, evrensel değerlerle çatışmayan vatan sevgisi, özgürlük, silahşorluk ruhu olarak bilinen kavramlar üzerine oturtmuştur.

Herkesin olimpizm düşüncesi için farklı bir yorumu vardır. Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) Romanyalı üyesi Alexandru Siperco 1974 yılında “olimpizm düşüncesi” için belli bir terim getirilerek, Olimpiyat Tüzüğü’ne yazılmasını önerdi.

 10 yıldan fazla süren tartışmalardan sonra, “olimpizm düşüncesi” sözü nihayet 16 Haziran 1991 yılında yürürlüğe giren “Olimpiyat Tüzüğü”nde yer aldı. Bu, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) tarafından “olimpizm düşüncesi” için yapılan ilk açıklamadır. Olimpizm düşüncesi vücut, zihin ve ruh niteliklerini dengeli bir şekilde birleştirerek, insanın bir yaşam felsefesine girmesi demektir. Olimpizm düşüncesinin amacı, fiziksel sportif oyunların kültür ve eğitimle kaynaştırılarak mücadeleden zevk alma, üstün örneklerin eğitici değerini çıkarma ve genel ahlak kurallarına saygı gösterme temellerinde insana, hayatının yolunu açmaktır.”

Tarihin derinliklerinden gelen olimpiyat heyecanı bugün doğduğu kentte bir kez yaşanmaya başlayacak.

Olimpiyatlar Antik Çağ’da her türlü savaşın, çatışmanın durması için bir vesileyken bugün olimpiyatlar, terörist saldırıların baş hedefi olarak görülüyor. Atina Olimpiyatları’nın güvenlik bütçesi 1 miyar 200 milyon EURO. Bu bütçe terör korkusunun boyutunun bir göstergesidir.

Peki dünya olimpizm heyecanını yaşarken biz bu küçük adada ne yapıyoruz?

Halk değil, halk adına siyaset yaptığını söyleyenlerin demeç düellosu içinde barış ideali her gün tokatlanıyor.

Her zaman söylerim. Büyük ya da önemli yargılar için ille de çok çok önemli veri gerekmez. Küçük verilerden büyük sonuçlar elde etmek olasıdır.

Girne’nin batısındaki Kervansaray’da bir balıkçı lokantası. İsmi Sezai & Yelken.

Sıcak bir yaz akşamı kapıdan içeri giriyorum. Sahnede bir üçlü. Baflı Rum Kostas buzuki çalıyor, Marnoit Julia ve restoranın sahibi Kıbrıslı Türk Larnakalı Sezai Kıraçoğlu söylüyor. Pencere kenarında bir masaya oturdum, hem dinledim hem de gözledim. Kostas ve Julia karı koca. Yaklaşık altı aydır Kuzey Kıbrıs’ta o lokantada haftanın dört gecesi, çarşamba, perşembe, cuma ve cumartesi sahne alıp Rumca, Türkçe, İngilizce, Arapça şarkılar söylüyorlar. Program akışında Sezai Kıraçoğlu buzukiyi tutuyor, Kostas tabak ve bardak kullanarak buzukiyi konuşturuyor… Bir yanda içeriği ne olursa olsun yakınlaşmaya katkı koymayan nutuklar, sınırlarda eylemler, öte yanda üç farklı kimlikten insanın notaları nağmeye dönüştürürkenki nefis birliktelikleri.

Bazı olaylar vardır, yaşanır ama anlatılmaz. Sezai Kıraçoğlu’nun yerinde yaşanan, bana göre anlatılması çok zor bir olaydır. Dünyanın her köşesinde tüm şarkılar aynı notalarla kalıcılaşır. Yani müzik, kültürlerin aynalarından biri olsa bile, dili ortaktır. O ortak dilde buluşulduğu oranda, çatışma kültürü gerilere gider.

Spor, kültür ve sanat doğru zeminde değerlendirilirse, barışın, dostluğun, kardeşliğin en güçlü aracıdır.

Kıbrıs özelinde yaşamın her alanında bu araçları her zaman kullanma konusunda sonuna kadar ısrarcı olmamız gerekiyor.” (13 Ağustos 2004–KIBRIS)

Anılarda yolculuk… Atina Olimpiyatları’ndan, Kostas’ın buzukisine…
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.