Gökhan Güler

Uluslararası sistem ve KKTC üzerinden oynanmak istenen satranç






Daha önce de yazılarımda belirttiğim üzere, uluslararası alanda tek kutuplu dünya düzeninden, çok kutuplu dünya düzenine geçişin etkileri iyiden iyiye kendisini hissettirmektedir.
Günümüzde çok parçalı olarak şekillenmeye başlayan çok kutuplu uluslararası sistem ile tek kutuplu sistem arasında yaşanmakta olan güç mücadelelerine şahit olmaktayız.
8 Milyara ulaşan dünya nüfusu içerisinde, tek kutuplu dünya düzeninin temsilcisi olan Batı nüfusu(ABD+AB) 800 milyondur. Artık uluslararası sistem çok kutuplu bir hal almak suretiyle Doğu’ya kaymıştır.
Tek Kutuplu Atlantik Merkezli Dünya Düzeni/Uluslararası Sistemi meydana getiren ülkeler için hem Çin’in çok yönlü yükselişi, hem de Türk Dünyası ile Doğu Akdeniz’in stratejik önemi büyük önem taşımaktadır.
Bu arada Tek Kutuplu Atlantik Merkezli Dünya Düzeni/Uluslararası Sistemi meydana getiren ülkeler (ABD ile AB) arasında da gerek ekonomik alanda, gerekse güvenlik alanında çeşitli görüş ayrılıkları ve kırılmalar yaşanmaya başladığı da görülmektedir.
Bu bağlamda, Çin’in çok yönlü yükselişi ve Türk Dünyası ile Doğu Akdeniz’in stratejik önemi nedeniyle, Küreselci Batılı ülkelerin, süreç içerisinde çeşitli hamleleri olmuştur!
Örneğin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 1 Mayıs 2004 tarihinde AB üyesi yapılması hamlesi ile hem Rusyahem de Türkiye adadan dışlanmaya kalkılmıştır!
Avrupa Birliği, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni, Doğu Akdeniz ile Ortadoğu’daki çıkar ve menfaatlerini ileriye taşıyabilmek adına birliğe üye yapmıştır.  Avrupa Birliği, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gibi Kıbrıs Türk Halkının özden gelen tarihsel haklarını görmezlikten gelerek Kıbrıs Ada’sının tamamının Rumlara ait olduğunu ve bu yolla da AB’nin Kıbrıs Ada’sının tüm topraklarına, deniz sahaları ile hava sahasına da sahip olduğunu ileri sürmektedir! Dolayısıyla KKTC Devletinin varlığı ve iki devletli çözüm vizyonu AB ile Rum yönetiminin hedefindedir!
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Devlet Başkanları Konseyi 11 Kasım 2022 günü Özbekistan’ın Semerkant kentinde gerçekleştirdikleri 9. Zirve toplantısında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin TDT’ye Gözlemci Üye olmasına ilişkin müracaatını tarihi bir karara imza atarak oy birliği ile kabul etmiştir. Bu gelişmenin ardından KKTC, Türk Devletleri Teşkilatı’nın düzenlediği Devlet Başkanları Zirveleri başta olmak üzere birçok organizasyona katılmaktadır…
Geçtiğimiz Nisan ayı başında yani KKTC’nin TDT’ye gözlemci üye olmasının üstünden yaklaşık 3 yıl geçmesinin ardından yine Kazakistan’ın Semerkant şehrinde düzenlenen Avrupa Birliği – Orta Asya Zirvesi’nde, AB ile Orta Asya ülkelerinden; Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın da içerisinde yer aldığı bazı ülkeler arasında “stratejik ortaklık” anlaşması imzalandı…
AB’nin günümüzde, TDT üyelerinin peşine düşmesi hem KKTC’nin uluslararası görünürlüğünü engelleyebilmek hem de Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı “Kuşak ve Yol Girişiminin” doğal bir parçasını kapsayan Orta Koridor projesini engellemek içindir. AB Orta Koridor projesi yerine Hazar ile Karadeniz üzerinden Avrupa’ya uzanan stratejik ‘yeşil koridor’ oluşturulmasını hedeflemektedir.
Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları, Budapeşte Bildirisi’nin 38. Maddesinde; “Üye Devletlerin TDT Üyeleri ve Gözlemcileri arasında ticareti, transit geçişi ve ekonomik iş birliğini kolaylaştırmak için, bölgesel bağlantısallığın güçlendirilmesi ve ulaştırma altyapısının iyileştirilmesi ve Trans Hazar Uluslararası Doğu-Batı Orta Koridoru boyunca entegre dijitalleşmenin ve aynı zamanda daha fazla verimlilik ve rekabet gücü için uyumlaştırılmış ulaştırma düzenlemelerinin ve modernize edilmiş lojistik ağların teşvik edilmesi konusundaki kararlılıklarını teyit ettiklerini“ ifade etmiştir.
Görüldüğü üzere, Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları, Budapeşte Bildirisi’nde 3-4 Nisan 2025 tarihleri arasında Avrupa Birliği ile bazı Orta Asya bazı ülkeleri arasında imzalanan “stratejik ortaklık” anlaşmasına cevap niteliğinde maddeler bulunmaktadır.
AB ile bazı Orta Asya ülkeleri arasında “stratejik ortaklık” anlaşmasında ayrıca ismi anılmadan Kıbrıs konusuna atıf vardır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Avrupa Birliği ile bazı Orta Asya ülkeleri arasında imzaladıkları “stratejik ortaklık” belgesine veto tehdidiyle baskı ve şantajla Birleşmiş Milletlerin 541 ve 550 sayılı kararlarına bağlılıklarını belirten tek satırlık bir ekleme yapılmasını sağlamıştır.
Her şeyden önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin almış olduğu kararlar tavsiye kararı niteliğindendir. Dolayısıyla Türk Devletleri Teşkilatı üye ve gözlemci üyelerinden Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın Avrupa Birliği ile“stratejik ortaklık” belgesini imzalamaları ve söz konusu belgede, BM’nin 541 ve 550 sayılı kararlarına atıfta bulunulması, ilgili devletlerin süreç içerisinde KKTC ile olan ilişkilerini ileriye taşımalarına engel taşıyacak bir durum değildir. Çünkü 2020 yılında KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs konusunda iki devletli çözüm vizyonunu gündeme getirip BM’ye ileterek kayıt altına alınmasını sağlamıştır.
Her ülke için, kendi ulusal çıkarları önemlidir. Dünya siyasetinde ülkelerin hem ikili düzeyde, hem de örgütler seviyesinde birbirleriyle işbirliği yapmaları anlaşılabilir bir durumdur. Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın da hem ülkelerinin sahip oldukları gaz, değerli madenler ve çeşitli ihraç ürünlerini Çin ve Rusya arasında sıkışıp kalmaktan kurtulmak suretiyle AB ülkelerine pazarlama isteklerinin olması hem de vatandaşlarının AB ülkeleri ile olan çeşitli ilişkilerini geliştirmek istemeleri anlaşılabilir.
Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’ın Güney Kıbrıs’ta bulunan vatandaşlarının diplomatik ilişkilerini korumak adına yaklaşık 30 yıl önce attıkları adımlara yenilerini eklemelerini de kendi açılarından anlayabilmek mümkün.
TDT Üye ve gözlemci üyelerinden Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan, KKTC’nin 11 Kasım 2022 tarihinde Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak alınması kararını onaylayan devletlerdir.
Bakınız Soğuk Savaş’ın sona erip SSCB’nin dağılmasının ardından bağımsızlıklarını elde eden Türk Devletleri, Güney Kıbrıs’ı yaklaşık 30 yılı aşkın süre öncesinden resmi olarak tanımalarına karşın, çok uzun yıllar boyunca diplomatik bir ilişki kurmamıştır. Dolayısıyla söz konusu TDT üye ve gözlemci üyeleri 3-4 Nisan 2025 tarihlerinde düzenlenen, Avrupa Birliği – Orta Asya Zirvesi’nden sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımamışlardır.
Sonuç olarak Türk Devletleri Teşkilatı(TDT) Devlet Başkanları, 21 Mayıs 2025 tarihinde Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de düzenlenen gayriresmi Devlet Başkanları Zirvesi’nde birbirinden önemli kararlar alarak BUDAPEŞTE BİLDİRİSİ olarak yayımlamışlardır.

TDT Devlet Başkanları, Budapeşte Bildirisi’nin 6. maddesinde; Kıbrıs sorununu, Adadaki mevcut gerçeklere dayanarak, müzakere etmişlerdir. Karşılıklı olarak kabul edilebilir ve uygulanabilir bir çözüme ulaştırılması ihtiyacını vurguladıklarını; TÜRK DÜNYASININ AYRILMAZ BİR PARÇASI OLAN KIBRIS TÜRK HALKIYLA, EŞİT ÖZDEN GELEN HAKLARINI GÜVENCE ALTINA ALMA ARZULARINDA DAYANIŞMA İÇİNDE OLDUKLARINI İFADE ETMİŞLERDİR.
Görüldüğü üzere, TDT Devlet Başkanları Kıbrıs Türk Halkının özden gelen eşit haklarını güvence altına alma yönündeki meşru arzusuna dayanışma gösterdiğini ifade ederken, bunun sadece bir destek beyanı olmayıp, Kıbrıs Türk Halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsüne dayalı çözüm vizyonunun desteklendiğinin de açık bir göstergesidir.

Uluslararası sistem ve KKTC üzerinden oynanmak istenen satranç
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.