Gökhan Güler

Uluslararası sistem ve çok kutuplu dünya düzeni







Gazetecilerin halka karşı en temel görevlerinden biri de ülkenin hemen yanı başındaki bölgesinde ve dünyada ne olup bittiği hakkında bilgilendirmek; Bu kapsamda küresel sistemdeki jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik dönüşümleri yakından izleyerek, gelecekte olabilecek gelişmeler hakkında geleceğe yönelik isabetli öngörülerde bulunmaktır. Bu kapsamda kamuoyunu bilgilendirme ve farkındalık yaratma sorumluluğu taşıyan gazeteciler, toplumun küresel seviyede meydana gelen değişimlere uyum sağlamasına ve gerekli önlemleri zamanında almasına katkı sağlamalıdır. Bu açıdan bakıldığında, gazetecilerin bu süreçte oynadığı rol oldukça önemlidir.
Uluslararası alanda tek kutuplu dünya düzeninden, çok kutuplu dünya düzenine geçişin etkileri iyiden iyiye kendisini hissettirmektedir.
Dünya düzeni, tek kutuplu yapıdan çok kutuplu bir yapıya geçiş sürecindedir ve bu dönüşümün etkileri giderek belirginleşmektedir. Çok kutuplu uluslararası sistemin hangi temeller üzerine inşa edileceği sorusu, bu yeni dönemin en kritik meselelerinden biridir.
1946 yılında ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki rekabetin şekillendirdiği iki kutuplu dünya düzeni, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle yerini Atlantik merkezli tek kutuplu bir sisteme bırakmıştır. Ancak son yıllarda bu sistem, Asya ve Doğu merkezli çok kutuplu küresel bir düzene doğru evrilmektedir. Tek kutuplu düzen, zamanla güçlü devletlerin çıkarlarını önceleyen bir yapıya dönüşmüş ve adil bir sistem olmaktan uzaklaşmıştır. Bu durum, uluslararası kamuoyunda mevcut düzenin sorgulanmasına yol açmıştır. Süreç içerisinde uluslararası alanda yaşananlar ise tek kutuplu düzeninin sorgulanmasını getirmiştir.
Tek kutuplu batı merkezli dünya düzenin alternatifi olarak ortaya çıkmaya başlayan çok kutuplu doğu merkezli uluslararası düzenin belli ülkelerin odağında olmasından çok isminden de anlaşıldığı üzere coğrafi, siyasi ve ekonomik alanlar başta olmak üzere birçok alanda çok parçalı olma beklentisi söz konusudur.
Uluslararası küresel sistemde tek kutuplu dünya düzeninden, çok kutuplu dünya düzenine geçişin etkileri iyiden iyiye kendisini hissettirmektedir. Çok kutuplu uluslararası sistemin nasıl ve ne şekilde inşa edileceği büyük önem arz etmektedir.
Bu bağlamda çok kutuplu uluslararası sistemin inşa edilme sürecinde yeni bir güç ve güvenlik mimarisi çerçevesinde küresel siyasetin dinamiklerinin en adil biçimde şekillendirilmesine yönelik beklenti yüksektir.
Çok kutuplu uluslararası sisteme geçiş süreci devam ederken batı da ABD-AB’nin etkili aktörler olarak yer almaya devam edecekleri de unutulmamalıdır.
Sonuç olarak günümüzde çok parçalı olarak şekillenmeye başlayan çok kutuplu uluslararası sistem ile tek kutuplu sistem arasında yaşanmakta olan güç mücadelelerine şahit olmaktayız
8 milyara ulaşan dünya nüfusu içerisinde tek kutuplu dünya düzeni temsilcisi Batı nüfusu 800 milyondur. Artık uluslararası sistem çok kutuplu bir hal almak suretiyle Doğu’ya kaymıştır. Çok kutuplu dünya düzeni günümüzde Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya, ve Türkiye gibi ülkelerin öncülüğünde gelişerek şekillenmeye devam etmektedir…
Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, BRICS’in ekonomik büyüklüğünün yaklaşık 30 trilyon dolar olduğu bunun da küresel ekonomideki payının yüzde 28/29 civarında olduğu açıklanmıştır.
Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) coğrafyası da 4,5 milyon kilometre kare ve nüfusu ise yaklaşık 650 milyon civarındadır. Ayrıca AB, ABD, Kanada, Rusya, Çin Halk Cumhuriyeti, Japonya, Güney Kore, Hindistan, Avustralya ve Yeni Zelanda ASEAN’ın Diyalog Ortaklarıdır.
ASEAN’ın 9 trilyon dolar (PPP), 3,4 milyar dolar (nominal) milli gelire sahip taraf olduğu bölgesel ve küresel anlaşmaları ile bölgenin ve dünyanın önemli işbirliği örgütü haline geldiği ve bu doğrultuda 2050 yılında ABD, Çin ve Avrupa Birliği’nin ardından dünyanın dördüncü ekonomik gücü olmaya doğru mesafe kat ettiği uluslararası verilere yansımaktadır.
Çok kutuplu bir dünya düzeni içerisinde ABD ve Çin’in yanında bölgesel güçler olarak Rusya, Türkiye, Hindistan, Brezilya, Japonya ile Avrupa devletleri ve Türk Devletleri Teşkilatı, gibi aktörlerin aldığı pozisyonlar günümüzde tüm dünya için büyük önem arz etmektedir.
Yenidünya düzeninde ABD ve Çin’in yanında Rusya, Türkiye, Hindistan, Brezilya ve Avrupa Birliği gibi bölgesel güçlerin pozisyonları da büyük önem taşımaktadır. Bu güç mücadelesi, uluslararası sistemin yeniden yapılandırılmasında kritik bir rol oynamaktadır. Ancak ABD’nin bu dönüşüme direnç göstermesi ve hatta konvansiyonel bir savaş riskini gündeme getirme olasılığı, endişe verici bir senaryodur.
Çok kutuplu dünya düzenine geçişin yarattığı bazı riskli durumlar ve krizler söz konusudur. Ancak bazı risk ve kriz ortamları kendi içerisinde bir takım fırsatları da barındırabilmektedir. İşte böyle bir dönemdeyiz…
Sonuç olarak; Çok kutuplu dünya düzeni süreç içerisinde KKTC’nin doğrudan ve dolaylı olarak tanınmasıyla ilgili bir takım fırsatlar yaratabilme potansiyeline sahiptir…
KKTC, olarak tek kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu küresel sisteme geçiş sürecini oldukça yakından takip ederek, ortaya çıkabilecek olası kriz ortamlarında biranda belirebilecek fırsatları umarım lehimize değerlendirebiliriz…

Uluslararası sistem ve çok kutuplu dünya düzeni
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.