
Ulusalcılar, klasik anlamdaki güçlü/merkezi devlet yapılarını, küreselciler ise dünyayı sınırların olmadığı global bir pazar olarak gören devlet dışı sermaye yapılarını ifade etmektedir. Küresel sermayenin ortaya çıkışına dair farklı görüşler söz konusudur.
Birinci görüşe göre; 16./17. yüzyıl aralığında Amerika kıtasını kimin sömüreceğine dair İngiltere’ye karşı Fransız ve Almanların mücadelesiyle küresel sermaye mücadelesinin başladığı söylenebilir. Bu süreçte Alman ve Fransızlar, Amerikalılarla el ele vererek İngilizleri Amerika kıtasından dışlamıştır. Bu sürecin devamında İngilizlerin de Fransız Kralı’na karşı 1789’da Fransız İhtilalini örtülü olarak desteklediği ileri sürülmektedir.
Fransız İhtilali süreç içerisinde imparatorlukların hızla yıkılıp ya da şekil değiştirmesi neticesinde ulus devletlerin oluşmasına vesile olduğu görülmüştür. Buna göre 1905’de Rus, 1911’de Çin Devrimi gerçekleşmiştir. 1905’deki devrimin ardından 1917’de Bolşevik Devrimi gerçekleşmiş ve Rusya’da Komünizm ilan edilmiştir. 1908 II. Abdülhamit II. Meşrutiyet’i ittihatçıların zoruyla ilan etmiş ve Osmanlı imparatorluğunun dağılma süreci başlayarak içerisinden birçok ulus devlet çıkmıştır. 1911 Çin Devriminin ardından ise 1945’de MAO üzerinden Çin’e Komünizm gelmiştir. Burada en dikkat çekici ayrıntı 1905 Rus, 1908 Abdülhamit ve 1911 Çin Devrimindeki tüm finansör ve organizatörlerin aynı kişiler olduğu görülmektedir…
İkinci görüşe göre; küresel sermayenin temelleri sanayi devrimi ve 2. Dünya Savaşı sonrasındaki dönemde atılmaya başlamıştır. Bu dönemde uluslararası alanda Batı tarafından ABD ile Sovyetler Birliği arasında iki kutuplu dünya düzeni şekillendirilmiştir.
Üçüncü görüşe göre ise; küresel sermayenin 1980’lerin başında İngiltere’de Margaret Thatcher, ABD’de ise Ronald Reagan döneminden itibaren küresel bir güç haline gelmeye başlamıştır.
Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılması ile Soğuk Savaş sona ermiştir. Ardından ABD’deki küreselcilerin başını çektiği tek kutuplu batı/Atlantik merkezli uluslararası sistem inşa edilmiştir.
Tek kutuplu dünya düzenine dönüşen uluslararası sistemde Birleşmiş Milletler başta olmak üzere pek çok aksaklıklar yaşanmıştır. Söz konusu durum 8 milyar nüfusa sahip dünyanın, yaklaşık 800 milyon nüfusa sahip Batı ülkeleri dışında geri kalan yani dünya nüfusunun yüzde 90’ına denk gelen ve 7 milyarın üzerindeki insanı kapsayan ülkeleri (Çin, Hindistan, Rusya, Türkiye, Brezilya, İran, Asya ülkeleri vb.) ciddi anlamda rahatsız ve huzursuz etmiştir…
2008’de; ABD’de başlayan Mortgage Krizi ile küresel sistem derinden sarsılmıştır. 2008 sonrası dönemde Çin’in, Hindistan’ın, Rusya’nın, Brezilya’nın, Asya/Orta Asya ülkelerinin, Türkiye’nin, İran’ın, Ortadoğu ülkelerinin vb. ekonomilerinin ve güçlü askeri yapıları artmıştır. Bu ülkelerin tek kutuplu dünya düzeni dayatması ile karşılarında olan küreselciler uluslararası alanda çok kutuplu dünya düzeni ile karşı karşıya kalmıştır…
Netice itibarıyla her ülke içerisinde değişen oranlarda güçlere sahip olan küreselciler ile ulusalcılar bulunmaktadır. Son ABD seçimlerinde küreselcilerin temsilcisi Demokrat Pati adayı Biden seçimi kaybetmiş. Buna karşın ulusalcı Cumhuriyetçi Parti adayı Trump seçimi kazanmıştır. Dolayısıyla içerisinde olduğumuz dönemde ulusalcılar kazanmış ve küreselciler kaybetmiştir…
***
Yeni dönem ve KKTC
Küreselcilerin kaybetmesinin en bariz göstergesi önümüzdeki dönemde yaşanmakta olan vekâlet savaşlarının ve fiili savaşların finans kaynaklarının kesilmesi, duraksaması ve sonlandırılması şeklinde görülecektir. Örnek olarak Suriye’de ve Ukrayna’da yakın geçmişte yaşananlara ve Trump’un seçimi kazanmasının ardından yaşanan sürece bakıldığında görülmektedir. Ulusalcıların, küreselcilere göre sıcak savaşa gereksinim duymadan realist, akılcı yöntemlerle ve diyalogla gündemde olan sorunlara çözümler arayacakları düşünülmektedir.
Küreselcilerin kaybetmesi ile uzun yıllardır yazmakta olduğum uluslararası sistemdeki değişim yaşanabilecek ve çok kutuplu dünya düzenine daha hazlı şekilde geçilecektir…
Küreselcilerin kaybetmesi ile önümüzdeki süreçte Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere gibi batılı bazı devletlerde küreselci yöneticilerin görevlerini bırakacakları öngörülmektedir…
Küreselcilerin kaybetmesi ile Orta Asya, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da Türkiye ve KKTC aleyhine yaşanmakta olan küreselci hamlelerin duraksayacağı bir döneme girmiş bulunmaktayız.
Süreç içerisinde Türkiye’nin etrafında yaşanmakta olan savaşları, terör örgütlerinin saldırılarının artmasını da yine bu çerçevede değerlendirmek gerekmektedir.
Türkiye, bölgesinde güçlü bir oyun kurucu ve aktör olarak gerektiği yerde inisiyatifler almakta ve terör örgütlerinin saldırılarına karşı sınır içinde ve sınır dışında kararlılıkla mücadelesini sürdürmektedir…
Bu kapsamda Yunanistan ile GKRY’deki siyasi liderlerin çıkar ve menfaatlerini küreselcilerle örtüştürerek hareket ettikleri sır değildir! Küreselcilerin temsilcilerinin Yunanistan ve GKRY üzerinden Ege ve Doğu Akdeniz’i gerek militarize ederek gerekse birtakım oldubittilerle gasp ederek egemenliklerini yaymaya yönelik girişimleri söz konusu olmuştur…
Bu doğrultuda önümüzdeki günlerde gerek Suriye konusunda gerekse Kıbrıs konusunda küreselci saldırgan girişimlerin durarak her iki konuda daha pozitif süreçlerin yaşanabileceği bir döneme girileceği düşünülmektedir.
Ulusalcı devletlerin kazandığı, küreselcilerin kaybettiği bu dönemde uluslararası alanda çok kutuplu dünya düzenine geçileceği bu süreçte birçok risklerin krizlerin ve fırsatların ortaya çıkacağı göz ardı edilmeyecek bir anlayışla hareket etmeye hazır olunmalıdır.
ABD’de Trump, Rusya’da Putin, Çin’de ŞiÇinping ve Türkiye’de de Erdoğan benzer biçimde küreselciler karşısında devlet organizasyonunu akılcı bicimde yönetip; diğer tüm güçleri bu organizasyonun denetimi altına alma konusunda hareket etmektedirler.
Sonuç olarak; bu dönem Kıbrıs konusu açısından KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, tarafından ortaya konulan ve Türkiye ile tam bir uyum ve eylem birliği içerisinde sürdürülmekte olan EGEMEN EŞİTLİK VE EŞİT ULUSLARARASI STATÜ’ temelinde ‘İKİ DEVLETİN İŞ BİRLİĞİNE DAYALI YENİ UZLAŞI VİZYONUNU ’konusunun daha da pekişerek ilerleyeceği ve hatta pozitif sürpriz gelişmeler yaşanacağı bir sürece girmiştir. Türkiye ile KKTC, tek kutuplu dünya düzeninden, çok kutuplu dünya düzenine geçiş ve inşa sürecini dikkatlice takip etmektedir. Bu konuda önümüzdeki süreçte neler yaşanacağını yakından takip ederek göreceğiz…
Yorumlar kapalı.