Crans Montana’da 7 Temmuz 2017 tarihinde Rum tarafının değişmeyen katı ve uzlaşmaz tavırları ile görüşme masasını terk ederek gizlice oradan kaçmaları neticesinde federasyon temelinde sürdürülen Kıbrıs müzakere süreci çökerek sonlanmıştır.
Yaşanan bu gelişme Kıbrıs müzakere tarihi açısından son derece önemli bir milat olmuş ve Kıbrıs konusunda kritik bir paradigma değişikliği yaşanarak İki Devletli Çözüm Vizyonu gündeme gelmiştir…
İki Devletli Çözüm Vizyonu gündeme getiren KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Nisan 2021’de BM Genel Sekreteri Sayın Antonio Guterres’in gözetiminde Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum taraflarının yanı sıra, Garantör ülkeler, Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanları’nın katılımıyla Cenevre’de gerçekleşen 5 + BM toplantısında ‘egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü’ temelinde ‘iki devletin iş birliğine dayalı yeni uzlaşı vizyonunu’ tüm taraflara sunarak kayda geçirmiştir.
Görüldüğü üzere KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs konusunda ‘egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü’ temelinde gündeme getirdiği ‘iki devletli çözüm vizyonu’, ‘İKİ DEVLETİN İŞ BİRLİĞİNE dayalı UZLAŞI VİZYONU’ dur.’
***
Kıbrıs müzakere tarihi boyunca 1968’den7 Temmuz 2017’ya kadar olan yaklaşık 50 yıllık süre zarfında BM iyi niyet misyonu çerçevesinde Türk ve Rum tarafları federal bir çözüm kurulabilmesine yönelik her ayrıntıyı müzakere ederek defalarca konuşmuş ve süreç Rum tarafının değişmeyen katı ve uzlaşmaz tavırları neticesinde sonlanmıştır.
Kıbrıs konusunda federasyon temelinde bir anlaşmaya varılamayacağı defalarca denenmiş ve her defasında başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Daha önce birçok kez ifade ettiğim üzere, bataklık/sazlık alan üzerine bina kurulmaz. Ayrıca bir bina inşa edileceği zaman ilk olarak işe çatının kurulması ile de başlanmaz…
Çünkü bataklık/sazlık alanlar bina yapımına uygun değildir. Eğer böyle bir alana bina yapılmaya kalkışılırsa; söz konusu binanın oturacağı zemin ilgili binanın yükünü taşıyamaz ve çöker!
Kıbrıs konusunda elli yılı aşkın bir süre federal zeminde çözüm denendi. Ancak arzu edilen netice elde edilemedi…
Kıbrıs konusunda çok uzun vadede ulaşılabilecek veya ulaşılamayacak nihai netice federasyondur, o da binanın çatısını ifade eder. Zemini olmayan ya da zemini sazlık/bataklık bir yere bina yapılmaz, hele hele böyle bir alana ilk olarak binanın çatısı yapılmaya kalkışılamaz!
İşte uzun yıllar boyunca zemini olmayan bir proje üzerinden sadece çatı inşa edilmeye çalışıldı ve 50 yılı aşkın bir süre heba edildi…
Kıbrıs Türk Halkı, Kıbrıs Rum Halkına güvenmiyor. Kıbrıs Türk Halkının bu konuda haklı gerekçeleri var. Rumların bu anlamda sicili kötü!
Kıbrıs konusunda Rum tarafı kaynaklı olarak ortaya çıkan güvensizlik ortamı aslında sazlık zemini ifade etmektedir. Dolayısıyla bugüne kadar karşılıklı güven tesis edilmeden federal zeminde bir sonuca ulaşılamadı. Defalarca güveni sarsılan Kıbrıs Türk Halkının güvenin bir anda sağlanması mümkün değil. Kaldı ki Rum tarafında da zaten herhangi bir zihinsel değişim durumu da söz konusu değildir…
Toparlayacak olursak sazlık alan kurutulmadan, yani karşılıklı güven tam anlamı ile tesis edilmeden bu zemin üzerine bir bina inşa edilemez. Daha önce de yazdım bir kere daha yazayım inşa edilecek binaya da çatıdan başlanmaz!
Güney Kıbrıs’ta zihniyet değişikliği olması ise çok ama çok uzun bir süreç gerektirir. Kilisenin, Rum devletinin, Rum Ailelerin, güneydeki sosyal yapının, medyanın bakış açısının köklü şekilde değişmesi gerekmektedir. İşte böyle bir durum da takdir edersiniz ki bir anda olabilecek bir şey değil. Kaldı ki yıl 2024 aylardan Ekim. Güney Kıbrıs’ta zihin değişikliği olduğu ve olacağına yönelik en küçük bir emare de söz konusu değil…
***
Konu güvensizliğe gelmişken gelin bunun nedenlerine hep birlikte bakalım…
Öncelikle Rumlarının kilisenin de etkisiyle Kıbrıs Türk Halkına karşı, uzun yıllardır yapıkları ortadadır. Kıbrıs Rumlarının, Kıbrıs Türk Halkına karşı yapmış olduğu en büyük eylemlere bakıldığında öncülüğünü din adamlarının yaptığı görülmektedir.
Özellikle ifade etmek gerekir ki, kilise, Kıbrıs Rumları arasında bireyin doğumundan başlayarak, ailede, okulda, iş hayatında ve sosyal hayatın büyük bir bölümünde çok etkili bir konumdadır. Bu kapsamda kilisenin Kıbrıs Rum Halkı üzerindeki yönlendirici etkisi yadsınamaz…
Bakınız Yunanlar bağımsızlık sürecinde 17 Mart 1821 tarihinde Osmanlı Devleti’ne karşı Mora’da ayaklanmıştır.
Ada’da da Rumlar, Haziran 1821’deYunanlılarla eş zamanlı bir şekilde Osmanlı Devleti’ne karşı Kıbrıs Başpiskoposu Kipriaynos önderliğinde ayaklanma girişiminde bulunmuştur.
1878’de İngiltere’nin Adaya gelmesiyle birlikte Kıbrıs Rumlarının kilisenin de desteğiyle Kıbrıs Türk Halkına karşı, süreç içerisinde baskı, sindirme, tehdit, şiddet ve silahlı saldırılarında ciddi bir artış olmuştur.
Rumlar, 1931’de İngiliz döneminde de Papaz Nikodimus’un başkanlığında ve Yunan Konsolosu Kiru’nun çeşitli kışkırtma ve destekleriyle Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması (Enosis) için ayaklanmışlardır.
1950 yılında Kıbrıs Rum Komünist Partisi(AKEL) ile Rum Ortodoks Kilisesi iş birliği içerisinde Rum kiliselerine konulan “ENOSİS istiyorum” halk oylamaları yapılmıştır. Söz konusu halk oylamalarının mimarı ve öncüsü Makarios’un ta kendisidir.
Makarios, söz konusu halk oylamaları öncesinde Kıbrıs’taki Ortodoks Kilisesi’ne Başpiskopos seçilmiş ve Enosis yemini etmiştir. Söz Makarios, Enosis yemini olarak “Ulusal Bağımsızlığımızın doğuşu için çalışacağıma ve Kıbrıs’ı anavatan Yunanistan’a ilhak etme siyasetimizden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim üzerine ant içerim” metnini okumuştur…
16 Ağustos 1960 tarihinde ortak Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk Halkı ile Kıbrıs Rum Halkı arasında egemen eşitlik temelinde kurulmuş ve Cumhurbaşkanı Enosis yemini eden Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Makarios olmuştur…
Gökhan Güler
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı
Yorumlar kapalı.