Yrd.Doç.Dr.Erdoğan Saraçoğlu

Yaşadığı çağa tanıklık etme amacıyla şiir yazan Kemal Özer






Yaşam öyküsü

Kemal Özer, 9 Mart 1935’te İstanbul’da doğdu. Bir demiryolu makinistinin oğlu olarak dünyaya geldi. Asıl adı Özer Özler’dir. Kumkapı Ortaokulunu (1950) ve İstanbul Erkek Lisesi’ni (1955) bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ndeki öğrenimini yarıda bıraktı. Yazıları henüz öğrenciyken yayımlanmaya başladı. Üniversiteden arkadaşları ile birlikte 1956-1960 yılları arasında A Dergisi’ni çıkarttı. Daha sonra Varlık Yayınları, haftalık haber ve yorum dergisi Kim, Cumhuriyet Gazetesi, Karacan Yayınları (1981-1983) ve Cem Yayınevi’nde çalıştı.

Moda’da Uğrak Kitabevi’ni işletti. Cumhuriyet Gazetesi’nden emekliye ayrıldıktan sonra Varlık Dergisi’ni yönetti (1983-1990). 1956’da A, 1972’de Yeni A dergilerinin yönetimine katıldı; ‘yalnız şiire ve şiirin sorunlarına yer vermek’ amacıyla G. Özler ile birlikte Şiir Sanatı Dergisini çıkardı (20 sayı, 1965-1967). Kendi kurduğu Yordam Yayınları’nı yönetti. Türkiye Yazarlar Sendikası ve Edebiyatçılar Derneği üyeliği de yapan Kemal Özer, evli ve iki çocuk babasıydı.

Kemal Özer, Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya ile 1976 TDK Şiir Ödülü; Kimlikleriniz Lütfen ile 1982 Toprak Şiir Ödülü; İnsan Yüzünün Tarihinden Bir Cümle ile 1991 Yunus Nadi Şiir Armağanı; Bir Adı Gurbet ile 1993 Ferit Oğuz Bayır Ödülü, 1999 Damar Dergisi Edebiyat Emek Ödülü,2000 Truva Kültür Sanat Ödülü, 2001 Dionysos Şiir Ödülü, 2008’de Dünya Kitap Ödülü, 2009 Altın Portakal Şiir Ödülü, 2009 PEN Türkiye Şiir Ödülü, 2010 Homeros Onur Ödülü ve 2011 Yılın En İyi Çocuk Öyküleri Kitabı Ödülü sahibidir.

Kemal Özer, 30 Haziran 2009 tarihinde 74 yaşındayken İstanbul’da hayata gözlerini yumdu.

 

Sanat anlayışı

 

Kemal Özer ilk şiirlerini, Ankara’da yayımlanan Harika Dergisi’nde yayımladı (1951). Onları Kaynak, İstanbul, Türk Sanatı, Onüç, Şairler Yaprağı, Salkım ve Yenilik dergilerindeki şiirleri izledi. Şair bu dönemi ‘içgüdüsel dönem’ olarak niteler. Bu bireyci şiir döneminden sonra, II. Yeni akımına bağlı şiirler yazdı. Bu akımın biçimci ustalarından biri olarak kabul gördü. Zengin çağrışımlara dayanan, betimleyici ve soyut imgelerle süslenmiş şiirleriyle dikkat çekti. Bu ustalığına rağmen II. Yeniciler arasında ikinci planda kaldı. İlk üç şiir kitabını bu akımın rüzgârında oluşturdu. Daha sonra bir süre şiir yayımlamadı.

Kemal Özer 1965’ten sonra toplumcu gerçekçi sanat anlayışını benimsedi. O, ‘sınıfsal kavganın içerisinde, şiirin de etkin bir yeri vardır’ düşüncesiyle sanatına yeni bir istikamet verdi. Somut imgeli, anlatımcı bir şiirdir bu. 1971’li yıllarda yükselen sınıfsal kavganın heyecanı şairi de sardı. Bu dönemde şiirini daha da zenginleştirerek hem içerik hem de biçim yönünden yeni arayışlara girdi. Ayrıntı ve ince duyarlılık ve her imkânı araştırmak şiirinin yol haritası oldu. Aktüele saplanmadan güncele açıldı ve toplumsal olaylarla genel temaları birleştirme yoluna gitti. Kemal Özer, yaşadığı çağa tanıklık etme temel duygusuyla hareket eder. Araya Giren Görüntüler adlı şiir kitabı, 12 Eylül’ün psikolojik tanıklığı sorgulamasıdır.

Oysa ilk şiirlerinde, II. Yeni akımının anlayışına uygun olarak sözcüklerin alışılmış sıralanışından, dilbilgisi kurallarından uzaklaştığı oldu. Doğa, cinsellik, aşk, yalnızlık ve ölüm gibi temaları işledi. Kullandığı imgeler zaman zaman kent uygarlığının ve çağdaş yaşamın dışında kalıyordu.

Behçet Necatigil Kemal Özer’i 1977’de şöyle değerlendirdi: “II. Yeninin en çok sözü edilen Kemal Özer şiirlerinde, uzak çağrışımların izinde yürümekle çözülebilecek gizli bir bütünlük kaygısı seziliyordu. Şairliği, yeni aşamalarda toplumsal eylemlerle, yurdun ve dünyanın politik – güncel olaylarını şiirleştirmeye yöneldi.”

Attila İlhan gibi öteki toplumcu gerçekçilerden farklı bir biçim arayışına girdi. Resim okumaları, gözlem, gazete haberleri, toplumu sarsan büyük olaylar ve bunların sonuçları, Kemal Özer’in şiir çalışmalarının başlıca konuları oldu. ‘Sınırlamıyor Beni Sevda’ şiir kitabı, bir ideolojiye dönüştürme yani sevdanın toplumsal yorumudur.

 

Kemal Özer’in eserleri

 

Kemal Özer edebiyatımızda sadece şiirleriyle tanınan bir sanatçı değildir. O’nun şiir kitapları yanında yayımlanmış değişik türde eserleri de vardır. Bunlar arasında deneme, anı-gezi, öykü, çocuk kitabı, derleme ve çeviri kitaplarını da sayabiliriz. Ancak biz bu makalemizde onun şairlik yönünü irdelediğimiz için sadece onun şiir sanatıyla ilgili görüşlerine yer vereceğiz.

 

 

Kemal Özer’in Deniz Orakçısı Adlı Şiiri’nin Çözümlemesi

 

DENİZ ORAKÇISI

 

Sor kendi kendine bir sabah,

av hazırlığına başlarken;

sulara kim salar ilk güneşi

sen kayığına binmesen,

orağını almasan eline

ilk ürünü kim biçer denizden?

 

Kent niye bir büyük gergeftir,

geçirmiş ilmiğini alın terine?

Niye aç ağızlardan örülü

bir martı çığlığıdır gök;

iner kalkar başının üzerinde,

küçük dalışlarla yoklar tekneni?

 

Bir başınasın yaşamı üretirken

zıpkın çizer, kürek acıtır, ağ yorar.

Neden elleri bulunmaz elinin yanında,

yorgunluğu neden paylaşmazlar

sofrasına çökerken yeryüzünün,

sor kendi kendine bir sabah.

 

Deniz Orakçısı şiiri, emeği üretenle onu paylaşan ve sömüren arasındaki ters orantıyı irdeleyen toplumcu gerçekçi sanat anlayışına uygun bir söylemle kurgulanan bir manzumedir. Şair, emeğin üretim alanı olarak denizi seçmiştir. Balıkçı bir emekçidir. Deniz onun tarlasıdır. Tıpkı tarlasına ekin biçmeye giden bir çiftçi gibi, deniz orakçısı balıkçı da denizin ilk ürünlerini almak için, sulara açılmaktadır. Şair dünya nizamının işleyişinde en büyük payı emeğe, dolayısıyla çalışan sınıfa çıkarır. İşgücünü üreten onlardır. Ürettikleri, insanların gereksinimlerini karşılamaktadır. Onlar olmazsa dünyanın düzeni bozulacaktır.

Şiirin ikinci öbeğinde şair, kenti kapitalist bir alan olarak tanımlar. Buna göre kent, ilmiğini alın terine geçirmiş büyük bir gergeftir. Orada emekçilerin emeklerini bu büyük güce teslim etmekten başka çareleri yoktur. Denizin, toprağın, makinenin zorluğunu çeken emekçilerdir. Fakat onlar ürettiklerinin pek azının karşılığını alabilmektedirler. Gökyüzü ise aç ağızlardan örülü bir martı çığlığıdır. Bir yanda mal ve üretim, diğer yanda aç mideler vardır. Şair denizde hissesi bulunan martıların aç, onların hakkını sömüren karadakilerin ise bolluk içinde olduğunu vurgular.

Böylece bir sınıf çatışmasının zemini hazırlanır. Mal, üretenin değil sömürenindir. Kapitalist sermaye gücü, böyle bir düzen kurmuştur. Denizde bütün gün elinde zıpkın, kürek ve ağla yaşama savaşı veren deniz emekçisinin yorgunluğu paylaşılmazken, onun ürettikleri bir paylaşım ve sömürü nesnesi olmaktan kurtulamaz. O halde yapılacak şey bilinçli olmaktır. Şair bunu şiirin birinci ve son dizelerindeki “sor kendi kendine bir sabah” dizeleriyle hatırlatır. Bu sorunun yanıtını arayan birey, kendi emeğinin sömürülmesine karşı çıkacaktır. Toplumcu bilinç ardından, hakkını arama ve savunma aşamasına geçecektir. Emekçi sınıf kendi gücünü fark ettiği an dünya eski dünya olmayacaktır.

 

 

Yaşadığı çağa tanıklık etme amacıyla şiir yazan Kemal Özer
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.