Yrd.Doç.Dr.Erdoğan Saraçoğlu

Şiirlerinde lirizm ve samimiyeti ön planda tutan şairimiz Abdurrahim Karakoç






 

Yaşam öyküsü

 

Abdurrahim Karakoç, 7 Nisan 1932’de Kahramanmaraş’ın Ekinözü ilçesinde dünyaya geldi. Çiftçi Ümmet Karakoç ile Fadime Hanım’ın oğludur. Dedesi, babası ve kardeşleri Bahattin ve Ertuğrul Karakoç da şair olduğu için küçük yaşlarda şiire merak saldı. Küçük yaşlarda şiirle tanışan Karakoç, bir açıklamasında şöyle der: “Çocukluğum yoksulluk içinde geçti. Kıt imkânlara, kıtlık yıllarına rağmen hâlâ o günleri özlerim. Birçok kimseye o günleri anlatsam ‘özlenecek nesi var?’ diyebilirler; ama ben hep çocukluk günlerimi sevdim. Şiir yazmaya küçük yaşlarda başladım. Zaten bizim oralarda her genç şiir yazar. Bu tutku, bir meşgalenin veya işin olmayışından kaynaklanıyor gibime geliyor. Ben de avareydim. Boşluğumu şiirle doldurmaya çalıştım.”

İlkokulu Ekinözü ilçesinin Celal köyünde 1944’te bitirdi. Ardından bir süre marangozluk yaptı. 1958 yılında başladığı Belediye muhasebeciliğinden 1984 yılında emekli oldu. Ankara’nın Sincan ilçesinde kurduğu Yeni Ufuk, Yeni Düşünce, Yeni Hafta ve Gündüz gazetelerinde yazdı. Şiirlerinden dolayı hakkında pek çok dava açıldı Yargılanırken hiç avukat tutmadı, hep kendi kendini savundu ve bütün davalarından beraat kararı çıktı. Abdurrahim Karakoç’un ilk şiiri 1955’te Engizek gazetesinde ( Elbistan ) çıktı. Şiirlerini Fedai, Devlet, Töre ve Bizim Ocak dergileriyle çeşitli gazetelerde yayımladı. Yazdığı iki kitap dolusu şiirlerini beğenmeyerek yaktı. Bir ara Büyük Birlik Partisi’nde siyasete atıldı. Sonra siyasi çalışmaları bırakarak yeniden yazılarına döndü.

2012’de ciğerlerindeki enfeksiyon nedeniyle, bir süre Konya’da tedavi gördü. Bu sıralar onun öldüğüne dair Radikal Gazetesi’nde asılsız haberler yayımlandı. Bu esnada dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, sanatçıyı tedavi gördüğü hastanede 25 Nisan 2012 günü ziyaret etti. Daha sonra tedavisine Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde devam edildi. Ancak 7 Haziran 2012’de yoğun bakımdayken vefat etti ve Ankara Keçiören’deki Bağlum Semt Mezarlığı’na defnedildi.

 

Sanat anlayışı

 

Günümüz âşık tarzı şiirinin önemli temsilcileri arasında olan Abdurrahim Karakoç, giderek şiirini geliştirmiş ve bu tarzda özgün bir söyleme ulaşmıştır. Bu bakımdan onu sadece âşık tarzının içinde saymak sanatını sınırlamak anlamına gelir. Sağlam ve akıcı dili, özgün imgeleri ve seçtiği konularla son dönem Türk şiirinde kendine has bir yer elde edinmiştir. Güzellik duygusuna uygun olan bir hiciv anlayışı, toplumsal olayları, kültür ve kimlik erozyonuna uğramış çevreleri, ustaca, sivri diliyle eleştirmiş; yermiştir.

Abdurrahim Karakoç’un şiirlerinde lirizm ön plandadır. Bu Karacaoğlan’dan gelen bir geleneğin etkisidir. Bu lirizm, onun bir bölümü bestelenmiş aşk, gurbet, yabancılaşma, yoksulluk, adalet, din-inanç, ayrılık, vatan konulu şiirlerinde daha belirgindir. İnsanı yaşadığı toplum, tarih ve tabiatla birlikte düşünen şair, bu ilişkilerden doğan ve birçoğu insan elinin eseri olan paradokslar üzerinde düşünür. Tanrı’nın kurduğu ve mükemmel işleyen bir düzenin insan tarafından nasıl tahrip edildiğini şiirlerine taşır.

Abdurrahim Karakoç’un şiirinin niteliklerinden biri de samimiyettir. Sanat yapmak için özel bir çaba harcamaz. Her şiiri doğaçlama söylenmiş gibidir. İmgeleri, âşık tarzının bir tekrarı değil, aksine modern şiirin arzu ettiği özgünlükte renkli olup çağrışım dünyası zengindir. Bu yönüyle halk şiirini dönüştürmüş, onu yüzeysel anlamın yansıtıldığı bir şiir olmaktan kurtarıp derin düşüncelerin işlendiği bir tür haline getirmiştir. Şairin yüze yakın şiiri halk tarafından benimsenmiş ve bestelenmiştir.

 

Abdurrahim Karakoç’un Dağlara Deniz Ektim adlı şiirinin çözümlemesi:

 

DAĞLARA DENİZ EKTİM

 

Uykuları yatağıma bağladım

Geceleri delip çıktım dağlara…

Ormanların kâkülünü taradım

Bulutlardan gömlek diktim dağlara…

 

Ağaran şafakta gördüm yarını

Tuttum nakış nakış ördüm yarını

Yağmur damlasına sardım yarını

Dalga dalga deniz ektim dağlara…

 

Kartal kanadıyla biçtim gökleri

Duru pınarlardan içtim gökleri

Ya Allah! diyerek açtım gökleri

Demet demet ışık döktüm dağlara…

 

Hayal var ki hakikatten evlâdır

Çile var ki çok nimetten evlâdır

Sabır, şükür her ziynetten evlâdır

Üçüncü gözümle baktım dağlara…

 

Dağlara Deniz Ektim şiiri, şairin üçüncü gözüyle yani gönül gözüyle dağlara baktığını ve orada gördüklerini, yaptıklarını anlatan bir şiirdir. Bir yandan alay yollu yazılmış deyişlerle, diğer yandan gerçeküstü metinlerle akrabalığı olan ilginç bir metin görünümündedir. Şairin ilk yaptığı iş, gerçeğin paradigmasını değiştirmesi daha doğrusu ters yüz etmesidir. Bu tarz söylem, masallarda ve gerçeküstücü metinlerde görülür.

Şiirin öznesi şair, nesnesi ise dağlardır. Şimdi öznenin dağlara ne yaptığına ve bunun gerçeklikle olan ilişkisine bakalım: İlk dörtlükte özne, hayata ve dünyaya egemen, hepimizin tabi olduğu ve anlaştığı gerçekliği ters yüz eder. İlk dörtlükte özne bir çeşit miraç olayını yaşar. Uykuları yatağa bağlar, geceleri delip dağlara çıkar. Öznenin miracı bundan sonra yaptığı işlerle anlam kazanmaya başlar. Ormanların kâkülünü tarayıp bulutlardan dağlara gömlek dikmiştir.

İkinci dörtlükte öznenin hayal edilen de olsa yaratıcılığına vurgu yapılır. Yarını yağmur damlasına sarıp dağlara dalga dalga deniz ekmiştir. Aynı bağlam bir sonraki dörtlükte de kurulur. Bu dizelerin öznesi yani konuşan kişi eğer Tanrı olsaydı bu paradigmaya bir itirazımız olmayacaktı. Zira Tanrı’nın kurduğu düzen de doğada buna yakın işlemektedir. Güneşin doğuşu, dünyanın kendi ve güneşin çevresinde dönmesi gibi tanrısal devinimin bir mantığı ve düzeneği söz konusudur. Fakat burada konuşan özne, bütün bunları üçüncü gözüyle görmüştür. Yani tanrısal gerçekle aramızdaki perde açılmış, özne de buradan gerçeğin ta kendisini görmüştür.

Şiirin son dörtlüğü bunu ifade etmesinin yanında, bilgece öğütler vererek şairin hikmet burcunda konuştuğunu ihtar eder gibidir. Bu şiire, şairin ya da öznenin ‘olağanüstü yolculuğu’ ya da ‘miracı’ da demek mümkündür. Gördükleri ve yaptıkları, bizi dünyanın gerçekliğinden uzaklaştırıp tıpkı alay yollu yazılmış deyişlerde olduğu gibi farklı, fakat kendi içinde tutarlı bir gerçekliğe taşır.

Özetle sadece halk şiirinden aldığı unsurları şiirinde kullanmakla yetinmeyen Abdurrahim Karakoç, modern şiirin imkân ve söylemlerini de araştıran bir sanat anlayışı ve duyarlılığına sahiptir.

 

Şiirlerinde lirizm ve samimiyeti ön planda tutan şairimiz Abdurrahim Karakoç
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.