Karşılaştırmalı edebiyat nedir?
Sanatta etkileşim denen olgu vardır ve yazar için, sanatı için bir artı puandır. Şu şartla ki etkilendiği, esinlendiği örneğin kopyasını değil, özgün yanı ağır basan bir başkasını üretmiş olsun. Edebiyat eserlerini inceleyen, araştıran edebiyat biliminin bir dalı da “Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimidir.” Görevi, işlevi, farklı dillerde yazılmış veya aynı dilde yazılmış iki eseri konu, düşünce ya da biçim bakımından incelemek, ortak, benzer ve farklı yanlarını saptamak, nedenleri üzerine yorumlar getirmektir. Karşılaştırmalı edebiyat biliminin temelinde öteki karşılaştırmalı bilim dallarında olduğu gibi “karşılaştırma” yöntemi vardır. Bu yöntem bilimde kullanılmadan önce de insanın düşünce tarzında vardı. Örneğin atasözleri, insanlığın karşılaştırmaya ne kadar yatkın olduğunu gösteren örneklerle doludur.
Karşılaştırma, bilimsel bir metot niteliğine yükseldiğinde, sosyal bilimlerde, ulusal olanla, yabancı ülkedeki durumu karşılaştırma anlamında Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi ( komparatistik ) çalışmalarında, uygulama alanı bulmuştur. Komparatistik, bilim tarihinde 18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyıl başı dönemde çeşitli alanlarda peş peşe ortaya çıkar. 1795 yılında, Goethe’nin, Karşılaştırmalı Anatomi yazısı yayımlanır. Eser şu sözlerle başlar: “Tabiat tarihi zaten karşılaştırmaya dayanır.” 1816 yılında Berlin profesörlerinden FransBopp’un “Karşılaştırmalı Dilbilim” ve 1826 yılında Sarbonne profesörlerinden François Villemain’in “Karşılaştırmalı Edebiyat Üzerine” adlı eseri yayımlanır. Görüleceği gibi karşılaştırma yöntemi, karşılaştırmalı bilime götüren bir yol olarak 18. Yüzyılın sonlarına doğru kendini gösterir.
Karşılaştırmalı Edebiyat çalışmaları genellikle “Söz konusu bilim dalının dış ülkelerdeki durumu nasıl?.” Sorusuna yanıt aramakla başlar. Böylece kendi ülkesindekinden farklı olanı tanımak, kişide belli bir eleştiri ruhu geliştirir; kendinden olana yabancıyı tanıttıktan sonra, başka gözle bakmayı öğretir. Bilindiği gibi henüz var olamayan ve özlemi duyulan şeylerin, başka bir ülkede var olduğu düşüncesi ütopya romanlarının konusudur. Örneğin Jules Verne’nin romanlarında olduğu gibi. Ütopyadan gerçeğe dönecek olursak; karşılaştırma, ulusal üstü değerlendirme, Karşılaştırmalı Edebiyatın temel ilkesidir.
Öte yandan bakışlarını yalnızca bir esere çevirmek, onu tek olarak algılamak gibi bir dar açıyı pekiştirir. Oysa incelemeyi iki kitaba yöneltmek, geniş bir açıdan bakmayı gerektirir. Ayrıca yabancı bir eseri de inceleme alanına almak, kendimize daha birikimli, daha donanımlı bir araştırma yapmamızı sağlayacağı için ulusal yararlar da sağlar. Özetle Karşılaştırmalı Edebiyat bir bilim dalıdır; malzemesi de edebiyat ürünleridir.
Karşılaştırmalı edebiyatın önemi
Kendisinden zengin kültür ve uygarlıklarla karşılaşmayan ve bunlardan yararlanmayan uygarlıkların gelişmesi mümkün değildir. Sümer, Mısır, Yunan, Latin ve İslâm uygarlıkları gibi büyük uygarlıklar da bir öncekilerden bir şeyler alarak ve kendisinden sonra gelenlere bir şeyler vererek devam etmişlerdir. Birçok büyük yazar da eserlerini yazarken karşılaştığı çeşitli dil ve kültürlerden yararlanarak dünya görüşünü zenginleştirir. Farklı dil ve kültürlerin eserleri ile beslenen yazar ve şairler, bu farklı kültürleri karşılaştırma olanağına sahip olurlar. Karşılaştırmak bir bakıma kişinin öteki ile karşı karşıya gelmesi ve onu keşfetmesi demektir. Bunu yaparken kişinin önce kendisi ile sonra da öteki ile sürekli bir iletişim halinde olması gerekir. Kişi ötekini tanımaya çalışırken kendisini de keşfeder. Fransız yazarı AndréGide’in “Tesir Altında Deneme” adlı eserinde de belirttiği gibi gerçek yaratış, bütün etkilere kapılarını en geniş biçimde tutmakla mümkün olur.
Tercüme, imaj araştırmaları, tipoloji (insan tiplerini belirleme ve ayırt etme yöntemi) çalışmaları, yazarların farklı kültür ve edebiyatlar ile ilişkileri, yabancı kaynaklarda ulusal kültürün izlerinin araştırılması gibi temel hareket noktaları saptanan karşılaştırmalı edebiyat araştırmaları son derece hassas ve araştırmacının kesin yargılar vermesini önleyen, tuzaklarla dolu kaygan bir zemindir. Bu tür araştırmalar edebiyat tarihine bir katkı olduğu kadar, edebî eserin yaratılış sürecine de ışık tutarlar.
Bizde de karşılaştırmalı edebiyat biliminde araştırmacılarımıza büyük görevler düştüğü göz ardı edilmemelidir. Özellikle üniversitelerimizde, Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde Karşılaştırmalı Edebiyat dersi mutlaka okutulmalıdır. Diğer taraftan yazarlarımız yetişmelerinde ve kendilerini geliştirmede, ulusal edebiyatla yetinemeyeceklerinden, ufuklarını genişletmek için dışa açılmaları da yararlı olacaktır. Bu nedenle edebî çevirilerin önemi büyüktür. Unutmayalım ki çağdaş Türk edebiyatında kalburüstü yazarlar, Avrupa edebiyatını orijinalinden ya da çevirilerinden iyi tanıyan ve yazarlıkları gibi kültür hazinelerini de bu eserlerle besleyen kişilerdir.
Karşılaştırmalı edebiyat biliminin temelinde, Goethe’nin dediği gibi dünya edebiyatı düşüncesi yatar. Bu da her şeyden önce farklı ulusların birinci kalite, yani klasik eserlerinin, insanlığın ortak edebiyat hazinesini yaratması demektir. Bu nedenle Goethe’nin dünya edebiyatında kaliteyi esas alışı önemlidir. Goethe’nin hocası Alman edebiyat tarihinin önemli yazarlarından olan Herder ise, edebiyatın bu anlamda uluslararası bir eğitim zinciri oluşturduğunu söyler. Alman karşılaştırmalı edebiyat bilimcisi Horst Rudiger de karşılaştırmalı edebiyat bilimini, edebiyatın bütünlüğüne dayandırarak şöyle der: “Diller, edebiyatı edebiyatlara ayırır; edebî türler ise edebiyatları edebiyatta birleştirir.”
O halde diyebiliriz ki karşılaştırmalı edebiyat bilimi araştırmalarının temelinde, edebiyatın bir bütün olduğu görüşü vardır. Edebiyat öyle bir bütündür ki içinde, bölümlere, çeşitlemelere tarih boyunca ve günümüzde farklı bölgelere yer verir. İncelemelerde, tarih boyunca değişimleri ortaya çıkarmayı amaçlayan “dikey” çalışmalar olduğu gibi, eşzamanlı “yatay” çalışmalar da yapılmaktadır.
Karşılaştırmalı edebiyat araştırmaları
Karşılaştırmalı edebiyat, benzerlik, etki ve yakınlık sorunlarını inceleyen sistemli bir bilim dalıdır. Diğer sanat dallarına edebiyatı yaklaştıran, farklı ulusların farklı dil ve kültürlerin edebî metinlerini inceleyerek onlar arasındaki paralelliği, benzer ve farklı noktaları saptayan bu bilim dalı, aynı zamanda felsefe, sosyoloji, psikoloji ve sinema gibi alanlarla da edebiyat arasında ilişki kurar. Böylece okuyucunun ve araştırmacının meseleye daha geniş bir bakış açısıyla bakmasını sağlar.
Malzemedeki benzerliklerin ya da farklılıkların tespitinde rol oynayan etmenler ise şunlardır:
Okumalar: Burada söz konusu olan yazarın okuduğu ve beslendiği metinlerin saptanmasıdır.
Çeviriler: Araştırmacı veya yazar tüm dünya dillerini bilemez. Ancak çeviriler aracılığıyla dünya edebiyatının birçok eserine, eserine olmasa bile bu eserlerden çevirisi yapılmış seçme metinlere ulaşabilir. Bu metinler de yazarı imaj açısından besleyecektir.
Seyahatler ve Seyahatnameler: Yabancılarla ilişkiyi dolaysız olarak gerçekleştiren tek yol seyahat etmektir. Bir tarihçi seyahati sever; çünkü bu, ona seyahatlerin tarihçesini yazmayı, teknik ve sosyal gelişmeleri yerinde görüp saptamayı sağlar. Ayrıca gelenek ve görenekleri yerinde görüp incelemesini ve kendi kültür ve yaşam biçimi ile karşılaştırma olanağını verir.
Görsel Sanatlar: Gelişen teknoloji karşısında günümüzde yazarın izlediği bir filim, bir tiyatro ya da opera sahnesi de eserlerde itici bir güç oluşturabileceği gibi,görsel sanatların da saydığımız etmenler içinde bir alt başlık olarak verilmesi gerekir.
Özetle, Çağdaş Türk Edebiyatında kalburüstü yazarların, Avrupa edebiyatını orijinalinden ya da çevirilerinden iyi tanıyan ve yazarlıkları gibi, kültür hazinelerini de onlarla besleyen kimseler olduğunu hatırlayalım. Karşılaştırmalı edebiyat bilimi açısından zengin olanaklarla karşı karşıyayız ve Türkolog meslektaşlarımızla yabancı filoloji kökenli edebiyat bilimcilerini bir araya getiren bu verimli alanda, gençlerimize yol gösterecek olan çalışmaların daha çok yapılması en içten dileğimizdir.
Yorumlar kapalı.