Yrd.Doç.Dr.Erdoğan Saraçoğlu

İzlenimci şairimiz Turgut Uyar





Yaşam öyküsü

 

Turgut Uyar, 4 Ağustos 1927’de Ankara’da doğdu. Tam adı Ahmet Turgut Uyar’dır. Fatma Hanım ile harita subayı Hayri Bey’in oğludur. İlkokulu, İstanbul Edirnekapı’daki Hırka-i Şerif İlkokulu ve Molla Aşki’deki 5. İlkokulda okudu. Orta öğrenimini, Konya Askeri Okulu (1941) ve Bursa Işıklar Askeri Lisesi’nde tamamladı (1946). Askeri Memurlar Okulu’nu bitirip (1947) memur subay olarak göreve başladı. Posof ( Kars-Ardahan ), Terme ( Samsun ) ve Ankara’da personel subayı olarak görev yaptı (1947-58). 1958’de askerlikten ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kâğıt Sanayi’nin (SEKA) Ankara şubesinde çalışmaya başladı.

Bu devirde, Dönem Dergisi’nin (1963-65) kurucuları arasında yer aldı. Türkiye Yazarlar Sendikası’nın genel sekreter yardımcılığını üstlendi. 1969 yılında kendi isteğiyle bu görevinden emekli olduktan sonra İstanbul’a yerleşti. İlk eşi Yezdan Şener’den üç, ikinci eşi öykücü Tomris Uyar’dan bir çocuğu vardır. Turgut Uyar, Arz-ı Hal adlı şiiriyle 1948 Kaynak Dergisi Şiir Yarışması’nda ikincilik ödülünü kazanmıştır. Daha sonra, Tütünler Islak ile 1963 Yeditepe Şiir Armağanı ödülünü, Evren’in Yapısı ile 1975 TDK Çeviri Ödülü’nü (Tomris Uyar ile), Kayayı Delen İncir ile 1982 Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü, Büyük Saat ile 1984 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır.

Turgut Uyar, 22 Ağustos 1985’te İstanbul’da yaşama veda etti; Aşiyan Mezarlığı’na gömüldü.

 

Sanat anlayışı

 

İlk şiiri Yad, Yedigün Dergisi’nde çıktı (1947). Kaynak, Varlık, Yeditepe, Pazar Postası, Dost, Değişim, Oluşum, Türk Dili, Papirüs, Gösteri, Yeni Düşün, Yeni Dergi gibi dergilerde şiirlerini yayımladı. İlk kitabı Arz-ı Hal ve ikinci kitabı Türkiyem’dir. Bu kitaplarda, hece ölçüsünü kullandı; hecenin kalıplarını günümüze uyarlayarak yeni deneyimlere girişti.

Dünyanın En Güzel Arabistan’ı adlı şiir kitabıyla II. Yeni’nin üç büyük kurucu şairi arasına katıldı. Anlatım biçimindeki geleneksel tarzları bozan, imge düzenini yeniden kurgulayan her şeyden önemlisi, Türk şiirinin o güne değin yansıtmakta ihmal ettiği çağdaş bireyin sorunlarını, yaşadığı travmaları anlatmaya koyuldu. Turgut Uyar, bireyi toplumun asli ögesi olarak görür. Onun sorunlarını çözmeden toplumun sorunlarının çözülmeyeceği tezini şiirlerinde işledi. Bu toplumsal birey, yani sosyal bir figürdür, toplumcu birey değil. Hem Garip hem de 1940 kuşağı şairlerin benimsedikleri toplumcu gerçekçilikte işlenen bireyden farklıdır bu.

Turgut Uyar, gençlik yıllarında şiirleriyle Nurullah Ataç’ın dikkatini çekmiş, şiirin konusu ve şekli ile uğraşmış ve İkinci Yeni’nin öncü şairleri arasına girmiştir. Türk şiirini yenilik hamleleri açısından gözden geçiren ve bu konuda önemli görüşler ileri sürdüğü, deneme-eleştiri tarzında yazdığı Bir Şiirden (1986) adlı kitabı, onun şiir hakkındaki görüşlerini taşır.

Divan adını verdiği şiir kitabında, Divan şiiri geleneğine bağlı kalarak gazel, münacat, naat, kaside, rubai gibi formları dönüştürerek kullandı. Aynı şeyi içerik için söylemek mümkün değildir. Attila İlhan’ın serbest gazelleri ve çağdaş kasideleriyle, Turgut Uyar’ın Divan’daki denemeleri bu bakımdan ayrılır. Attila İlhan divan şiirinden form, imge, ses ve anlatım açısından yararlanırken Turgut Uyar dönüştürmenin çağdaş bir söylemle yeniden kullanmanın yolunu seçer. Turgut Uyar şiirinin temel teması birçok türevleriyle birlikte, bireyin toplum içinde bulunduğu büyük yalnızlık duygusudur. Turgut Uyar’ın yaratıcı kabiliyeti Cemal Süreya’dan ve İkinci Yeni akımını benimseyen diğer şairlerden çok daha kuvvetli ve zengindir. O, kolektif gayri şuurun derinliklerine inerek sembolleri büyük bir kolaylıkla yakalamasını bilen izlenimci bir şairdir.

Turgut Uyar’ın Birçok Ölüm İçin Rastlantı şiirinin çözümlemesi:

 

BİRÇOK ÖLÜM İÇİN RASTLANTI

 

I

tam üç gün sırtüstü yattım

ölmeyi düşündüm

ölümü değil ölmeyi

sular kara kara denizler

hiçbir şey olmamanın yeniliği

o arada radyo da dinledim gazete okudum

içki bile içtim bolca bir boşluk gibi

iyi vatandaş iyi bir koca oldum

derken birden bildim

gülü değil ölüyü gözlüyorlar

ilk günden biliyordum ama gene bekledim

gülü değil ölüyü gözlüyorlar

ölümle gül kardeştir çünkü bizim şiirimizde

biri öbürüne kan verir

 

ve ölüm daha büyük ve daha kırmızı olur gülden

ve sığmaz her mezara

bunlar sadece ölüyü gözlüyorlar

gülleri değil

bir kötü mezara konulan gülleri değil

yoksa gülün ne önemi var

bir açlığı koyulaştırmaktan başka

onlar ölüyü gözlüyorlar

çünkü gerçeklik katıyor halkın sözlüğüne

‘eğer yârim ben gider de gelmezsem

kırmızı güllerde ara rengimi’

diyecek kadar

o kadar ki

saçları bile uzamıyor korkudan

 

II

gülü değil ölüyü gözlüyorlar

ölüler gözleniyor.

 

Birçok Ölüm İçin Rastlantı şiiri, Türk hayal gücünün ölümü ve ölmeyi algılayış biçimini irdeleyen bir şiirdir. Şiirin öznesi tam üç gün boyunca ölümü değil ölmeyi düşündüğünü söylemektedir. Bir ölü olarak ya da ölmeye hazırlanan biri olarak ölü(m), kendisini toplumsal ve kültürel kodlar bakımından nasıl niteleyecektir. Ya da bir başka deyişle ölüm, bu kültürde nasıl kodlanmıştır?. Öznenin üç gün boyunca kurguladığı düşüncenin sonucu, gülü değil ölüyü gözledikleri olmuştur. Ölüm bu kültürde gülle kendisini kardeş ilan etmiştir. Bu, bütün bir divan şiirinin retoriğini temsil eden ‘Gül ü Bülbül’ efsanesinin yorumundan başka bir şey değildir.

Şaire göre gülün değil ölünün gözlenmesi, ölümün gülden daha kırmızı ve büyük olmasındandır. Gül bir bakıma ölünün bahanesidir. Bu yapı, gülle ölüm arasındaki bu ilişki, şaire göre halkın sözlüğüne bir gerçeklik katmaktadır. Belki de ölümü güzelleştirmenin ya da öldükten sonra bir başka bedende var olmanın yoludur bu. Şairin dikkatlere sunmak istediği düşünce, farkına vardığı birçok ölüm için rastlantıdır. Ölümü ve ölüyü algılamada, gül gibi bir çiçekten yararlanan bu felsefenin sahipleri doğal olarak gülü değil ölüyü gözleyeceklerdir.

İzlenimci şairimiz Turgut Uyar
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.