Yrd.Doç.Dr.Erdoğan Saraçoğlu

Halk kültürü ve turizm ilişkileri üzerine






Halk Kültürü ve Turizm İlişkilerini irdeleyeceğimiz bu makalemizde öncelikle, Halk Kültürü değerlerini araştırıp gün ışığına çıkaran Folklor’un toplumsal yapısı üzerinde durmalıyız.

Bilindiği gibi Folklor, halk kültürünü araştırıp değerlendirmekle, ulusun kültür birliğini sağlayıp, yerel kültürü önce ulusal kültür, daha sonra da evrensel kültür haline getirmektedir. Toplumun sosyo- ekonomik dinamikleri, folklorik araştırmalarla aydınlığa kavuşmaktadır. İlerlemek, refaha kavuşmak isteğinde olan toplumlar, kültürel yapılarını ve bu yapı içindeki sosyo-ekonomik dinamiklerini çok iyi tahlil edip değerlendirmek zorundadırlar.

Bu nedenle folklorun sorunları, günümüzde giderek daha büyük bir önem kazanıyor. Etnografya, tarih, dilbilim, edebiyat tarihi gibi beşeri bilimlerin hiçbiri folklorsuz yapamıyor. Yavaş yavaş manevî kültürün çeşitli fenomenlerine (yani bilincimizle, duygularımızla kavradığımız her şeye) ilişkin çözümün, folklorda gizli olduğunu anlıyoruz.

Bununla beraber folklor, henüz nesnelerini, malzemesini veya bir bilgi alanı olarak kendi özel karakterini tanımlayamamış durumda. Elimizde genel teoriye uyan bazı çalışmalar var, fakat yaşam öylesine hızlı adımlarla ilerliyor ki, bu çalışmalarda ortaya konan varsayımlar, güncel araştırmalardan çıkan aşırı kompleks tabloya uyum göstermiyor. Disiplinimizin konusu ve özünü tanımlamak, diğer ilgili disiplinler arasındaki yerini belirlemek ve malzemesinin özel karakterini tanımlamak, hayatî önem taşıyan bir konu haline gelmiştir. Kullanılan yöntemlerin ve buna bağlı olarak alınan sonuçların doğruluğu, araştırmanın özü ve konusunun doğru anlaşılmasına bağlıdır.

Örneğin Folklor, Batılı ülkelerde uzun yıllar, bir halkın, çoğunlukla araştırmacının kendi halkının, köylü kültürü anlamına gelmekteydi. Bu görüşe göre ilkel halklar dahil, diğer bütün halkların kültürü ile ilgilenmek antropoloji, etnografya ve etnoloji gibi disiplinlerin konusuydu. Yani bir Fransız uzman, Fransız şarkılarını incelerse, folklor yapmış olacak; aynı kişi Arnavutluk şarkılarını incelerse, yaptığı iş etnografya olacak.

Oysa bugünkü çağdaş anlayışa göre folklor, gelişmişlik dereceleri hesaba katılmaksızın, var olan bütün halkların alt toplumsal tabakalarının sanatıdır. Sınıfların oluşumundan önceki topluluklarda ise, birlikte üretilen bütün sanatsal ürünler folklordur.

Folklorun toplumsal yapısına kısaca değindikten sonra, şimdi de Folklor çalışmalarında önemli bir yer tutan anonim halk edebiyatı ürünlerimiz arasındaki iki türe; mani ve halk masallarına değinelim. Kuşkusuz şimdi sizler, Halk kültürü içerisinde incelenen bur türlerin turizmle ne ilgisi var diyeceksiniz. Çünkü çoğumuza göre, yabancı bir ülkeye gelen turistin temel beklentileri, ülkenin doğal güzellikleri yanında, temiz ve sakin bir ortam, bol güneş, pırıl pırıl bir deniz, iyi bir servis, güler yüz ve konukseverliktir.

Oysa Folklor, bir ucuyla geçmişe, bir ucuyla günümüze uzanan halk kültürü değerlerimizi araştırıp gün ışığına çıkarırken, bu değerlerin toplum içindeki rollerini de ortaya koymakta, toplumu ayakta tutan dinamikleri belirlemekte ve çağdaş yaratmalara temel olacak estetik odakları harekete geçirmektedir. Böylece folklor ürünleri çağdaş kültür içinde de varlığını sürdürmekte, çağdaş kültüre ulusallık rengini vermektedir.

Folklor, yalnızca ulusal kültürün özünü oluşturan halk kültürünü araştırıp sonuçlar çıkararak, diğer bilimlerin yararına sunmakla kalmaz, birçok yönden hizmette bulunur. Örneğin ulusal birlik ve beraberliği sağlamada, folklor değerlerimiz birinci derecede rol oynamaktadır.

Folklorun ülke turizmine olan katkıları ise bugün tüm devletlerce benimsenmiştir.  Turist, değişik bir çevrede kendi ülkesinde göremediği yerel ve folklorik özellikler arar.  Turisti memnun etmesini bilen ülkelerin çoğu, folklorun önemini kavramış ve bu alanda çalışmalar yapmış ülkelerdir.

Bugüne kadar ülkemize gelen turistlere, Folklorun araştırma sahasına giren Türk mutfağıyla, halk oyunlarıyla, halk türküleriyle, el sanatlarıyla, turistik otellerin yerel mimarî özelliklere göre inşasıyla ve içlerinin folklorik özellikler arz eden eşyalarla dekorize edilmesiyle hizmet verilmesi hep düşünülmüştür ama, anonim halk edebiyatımızın bu ürünleri onlara hiç sunulmamıştır.

İşte biz, bu düşünce ışığı altında, önce turistlere hiç sunulmamış bu manilerimizi ve halk masallarımızı kısaca tanıtacak ve sunuluş biçimleri konusunda bazı önerilerde bulunacağız.

Mani, bilindiği gibi anonim halk edebiyatımızın en çok sevilen, yaygın bir nazım türüdür. Manilermiz, İslâmlıktan önceki Türk Edebiyatından başlayarak günümüze kadar, çeşitli Türk katları arasında yaşamını sürdürerek, Türk insanının sosyal yaşamında sevgisini, sevincini, üzüntüsünü, kıvancını, öfkesini yüz yıllar boyunca yansıtmış bir aynadır.

Diğer Türk toplumlarında olduğu gibi,  Kıbrıs Türkleri arasında da mani söyleme geleneği oldukça yaygındır. Bundan 60 yıl öncelerine kadar eğlencelerde, panayırlarda veya düğünlerde mani yarışmaları düzenlemek, çok yaygın bir gelenekti. Bu yarışmaya katılanlar, konudan ayrılmamak koşuluyla birbirlerine maniler söylerler, birbirlerini alt etmeye çalışırlardı. Konudan ayrılan veya söylenen maniye karşılık veremeyen yarışmacı, yarışmayı kaybederdi.

Şimdi Kıbrıs’ta derlediğimiz atışma manilerine bir örnek sunuyorum:

 

Birinci Yarışmacı:

Deñizin dibi mildir

Bizi söyleden dildir

Bir sen söyle bir da ben

Görelim usda kimdir

 

Denizin altı çakıl

Başda galmadı akıl

Señin egran deyilim

Var başgasına dakıl

İkinci Yarışmanın Yanıtı:

Deñizin dibi ayna

Arifsañ sen ağña

Ben yar buldum evlendim

Sen bulgur gibi gayna

 

Deñizin derinine

Oturdum serinine

Beglerim agşam olsun

Yatayım dizlerine

 

ve bu şekilde maniler devam edip giderdi.

Turistler için düzenlenen eğlencelerde veya Turistik ötelerde, belli bir kompozisyon içerisinde mani yarışmaları düzenlenerek, halk kültürümüzün bu ilginç yönü de turistlere tanıtılamaz mı?

Veya bir Kıbrıs Türk Düğünü kompozisyonu içersinde dünürcülükten başlayarak kına gecesine kadar süren olaylar akışında :

 

Havlıñızda var bir padem

Sizde vardır bir adem

Senden bir cevahir isterig

Vereceñ yogsa ne deñ?

 

Diyen dünürcülük manileriyle, kına gecesinde geline kına yakıldıktan sonra, genç kızlar arasında birbirlerini incitmek için özel bir ezgiyle söylenen:

 

Köbrünün altı arpa

Su gelir çarpa çarpa

Yeñile bir yar sevdim

Bubamdan gorka gorka

 

Diyen kına gecesi manileri turistlere sunulamaz mı?

Düğünlerde, bayramlarda, panayırlarda, köy yaşamında mangalbaşı söyleşilerinde, yüzük oyunlarında, ramazan gecelerinde söylenen ve Kıbrıs Türk Halkı’nın yaşam öyküsünü bulduğumuz bu manilerimizi ülkemizi ziyaret eden turistlere değişik bir atmosferde tanıtmak, çağdaş turizm anlayışının bir gereği olduğu kadar, ulusal kültürümüze sahip çıktığımızın da bir göstergesi olacaktır.

Masallar konusuna gelince. Ben okul çağına gelmeden önce, rahmetli ninemden özellikle kış gecelerinde anlattığı masalları büyük bir dikkatle dinlediğimi, hayal meyal hatırlıyorum. Demek ki bizim nesil masallardan yeterince nasibini alabilmiş. Ya bugünkü çocuklar? Acaba onlar masalla hikâye arasındaki farkı biliyorlar mı?

Ne acıdır ki, tüm ulusların sosyal yaşamında önemli bir yer tutan, olağanüstü kişilerin başından geçen, zaman ve yer kavramları belli olmayan o ilgi çekici güzelim masallar, bugün sadece kitaplarda ve anılarda kalmış. Acaba bugün kaçımız, günün yorgunluğundan sonra, anlatacak masal bulsak da çocuklarımızı yanımıza çağırıp onlara masal anlatmak gereğini duyarız?

Gerçek şu ki, bugün teknolojinin ilerlemesi ve toplumun kültür düzeyinin yükselmesi, anonim halk edebiyatımızın sevilen ürünlerine karşı gösterilen ilgiyi gittikçe azalmaktadır. Eskiden kış gecelerinin vazgeçilmez unsuru olan masalların yerini, bugün doğal olarak, televizyondaki dizi filmler almıştır. Çünkü günümüz çocuğu, masaldan çok göze hitap eden televizyona veya bilgisayar oyunlarına ilgi duymaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, bugün elektronik oyuncaklarla oynayan çocuklarımızın, artık masallardaki cin, peri ve devlerle uğraşacak, beyaz atlı şehzadelerin serüvenleriyle hayal alemlerine dalacak zamanlan yoktur.

O halde diyorum ki, biz Kıbrıslı folklor araştırmacılarına, bu aşamada büyük görevler düşmektedir.

Turizm sektöründe maniler için yapmış olduğum öneriyi, masallar konusunda da yinelemek istiyorum.

Turistik bir otelde, acaba bir kış gecesi, mangalbaşı sohbeti kompozisyonu içerisinde, manilerin söylendiği yüzük oyunun ardından, masalcı nineye bir Kıbrıs Türk masalı anlatılmaz mı? Ve eğer gerekiyorsa Kıbrıs ağzının fonektik özelliklerine bağlı kalınarak anlatılacak olan masalın dil sorunu, turistlere anında çeviri yapılarak giderilemez mi?

Ancak hemen akla şu konu geliyor, bugün Çin’e, Japonya’ya, Meksika’ya giden turist, oralardaki folklorik materyeli kendi anadiliyle mi algılıyor? Aslı ne ise turiste o verilmeli. Eğer dil sorunu varsa turist rehberleri buna birtakım çareler üretmelidir.

Unutmayalım ki, bugün turizm alanında ileriye gitmiş birçok ülke, turistik konaklama yerlerinde misafir ettikleri turistlere, kendi öz kültürlerini modernize etmeden, otantik bir şekilde tanıtarak, onları hem memnun etmekte, hem de değişik şeyler sunarak meraklarını uyandırmaya çalışmaktadır.

Bugün bizlere düşen büyük görev, folklor ürünlerimizi derlemek ve gelecek kuşaklara bırakmak olmalıdır. Bu konuda son yıllarda başlatılan bilimsel çalışmalar umut verici bir düzeye ulaşmıştır. Bu vesileyle Kıbrıs Türk Folkorunu araştıran değerli araştırmacılarımıza da çalışmalarında başarılar diliyorum.

Bir kez daha özetle ifade etmek gerekirse, toplumun sosyo-ekonomik dinamikleri ancak ve ancak folkorik araştırmalarla aydınlığa kavuşacaktır. İlerlemek, refaha kavuşmak isteğinde olan toplumlar, kültürel yapılarını ve bu yapı içindeki sosyo-ekonomik dinamikleri, çok iyi tahlil edip değerlendirmek zorundadırlar. Çünkü kalkınma metodumuzu toplumsal yapımıza uygun şekilde seçmedikçe, başarılı olmamız mümkün değildi.

 

Foto: KULTUR

 

**

 

Akademi Sanat Derneği, Nazilli’de

 

Akademi Sanat Derneği, Aydın Nazilli’de düzenlenen festivale katıldı.

5 Eylül Nazilli kurtuluş törenleri kapsamında düzenlenen festivalde gençlerimiz KKTC bayrağını gururla taşıdı.

KKTC’yi başarılı şekilde temsil eden gençler, festivalin ilk günü, kortej yürüyüşüne de katıldı.

Gençler, ülkemizi, kültür sanatımızı tanıtmak amacı ile festivalde muhteşem dans gösterileri de sundu.

 

Foto. NAZILLI

 

**

 

“Telefonunu Bırak,

Kitabını Al”

etkinliği bugün

Girne’de pazar günü “Telefonunu Bırak, Kitabını Al” sloganıyla etkinlik düzenleniyor. Hedef Hizmet Kulübü Başkanı ve üyeleri tarafından, 8 Eylül Dünya Okuma Günü dolayısıyla düzenlenecek etkinlik,  Alsancak Doğa Parkı’nda (Yavuz Çıkarma Plajı karşısı) saat 18.00’de başlayacak.
Verilen bilgiye göre, LAÇ Belediyesi’nin ve kulüp üyelerinin katkılarıyla düzenlenen etkinlikte, katılımcılara (çocuk ve yetişkinlere) kitap bağışı yapılarak, 8 Eylül Dünya Okuma Günü kutlanacak.
 

Halk kültürü ve turizm ilişkileri üzerine
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.