
Yazıbaşlığı, KKTC’nin 2018 yılı başından itibaren içinde olduğu ekonomik durum ve gelecekteki trendi yansıtmaktadır. Halklar için yaşamın güzelliği umut dolu yaşamaktır. Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan insanlar için de bu geçerlidir. Her birey günlük yaşamının sıkıntısız geçmesini arzularken,geleceğinin de güvencesini de düşünmektedir. KKTC’de yaşayanlar için yıllardır süren siyasi belirsizlik ile birlikte zaman zaman ortaya çıkan ekonomik sıkıntılar umutları alıp götürmektedir.Bu nedenle toplumun içindeki depresif havayı gözlemleyememiş olamayız.
Döviz kurları altı ay içerisinde yüzde yirmi ( ) civarında artmıştır. Bu artışın toplumda yarattığı telaş hayatın her bölümünde kendini göstermiş ve gazete manşetlerinin en önemli konusu olmuştur. Aslında toplumun siyasi geleceği ile ilgili ümitsizliği varken döviz kurlarının artışı da bu ümitsizliği artırmıştır. Gözlemlediğim kadarı ile toplumun büyük bir bölümü bu artışlar karşısında ne yapacağı konusunda merak içinde olmuştur. Gazetelerde bu konunun bu kadar yer bulması da toplumun hassasiyetine dayalıdır.
Döviz kurlarındaki artış maalesef haatımızı büyük ölçüde etkilemiştir. Bu konuda hükümetin elinde çok fazla ekonomik çözüm enstrümanları olmadığını da bu süre içinde gözlemledik.Yapılması gereken döviz kurlarındaki artışı ve bunun yarattığı diğer ekonomik etkileri kısaca analiz edip kişisel olarak bir yol haritası çizmektir. Biraz önce de belirttiğim gibi döviz kur artışları ile mücadelede hükümetin elinde gerekli malzeme yoksa,iş kişilerin bireysel çabalarına kalmaktadır. Buna bakarak mevcut durumu ve geleceği bir gözden geçirelim.
Döviz kurlarındaki artış Türkiye’nin son altı ayda yaşadığı veya etkilendiği iç ve dış etkenlere dayalı olarak oluşmuştur. Türkiye’nin Afrin harekatı ve bunun arkasından seçime gitmesi doğal olarak döviz kurlarının artışını sağlamıştır. Ülkelerin giriştiği bir sınır ötesi operasyonun yaratacağı uluslararası tepki daima merakla beklenir. Ayrıca seçim sonuçlarının ne olacağı ile ilgili beklenti de bir belirsizlik yaratır. Bu da döviz kurları üzerinde olumsuz etki yapar. Ayrıca, dışta ABD de Fed’in aldığı kararlar da ABD Dolarını ve dolayısıyla diğer para birimlerinin paritelerini belirler. İşte bu ortamda döviz kurlarının artışı kaçınılmazdır.
Bir taraftan döviz kurları artarken diğer taraftan girdi maliyetlerinin artması da beklenir.Eğer ülkenin ürün fiyatlarına en çok etki eden petrol dışarıdan ithal ediliyorsa, petrol fiyatlarının TL bazında artması kaçınılmazdır. Bu da başta elektrik olmak üzere birçok maddenin fiyatının artması demektir. Fiyat artışlarının ekonomideki adı da enflasyondur. Enflasyon oranları ile ilgili Haziran sonunda Türkiyede yapılan açıklama, oranın yüzde onbeş () olduğunu belirtmektedir. KKTC nde bu oran yüzde oniki () olarak görülmekte bu da çok inandırıcı olmamaktadır. Vatandaş açısından bu oran yılın başı ile karşılaşıldığında, aldığı mal veya hizmetin bugün oranında daha fazla olduğu manası ortaya çıkmaktadır. Sabit gelirli vatandaşın bugün aldığı ücret yılbaşına aldığı ücretin sinden yukarıda değilse satın alma gücü azalmış demektir.
Bu nedenledir ki herkes döviz kurlarını konuşurken esas olan en büyük tehlikenin enflasyon olduğu unutulmaktadır. Bana göre döviz kurları ile mücadelede uygulanan çok fazla önlem olmasa da enflasyon ile mücadelede alınacak önlemlerin toplumu daha fazla etkileyeceği ortadadır.
Enflasyon ile mücadelede döviz kurlarındaki artış ile mücadelede olduğu gibi faiz oranlarının artırılması gereklidir. Ekonomideki uygulamalar bunu gerektirir. Faiz oranlarının artırılması, döviz kurlarının ve enflasyonun düşmesini sağlasa da,bunun ekonomik hayata canlılık değil durgunluk getireceğini de bilmek gerekir.
Faiz oranlarındaki artışın kredi almayı daha da zorlaştırmasına bağlı olarakyatırımları olumsuz etkileyeceği ve bunun da istihdama yansıyacağı ortadadır.
Hükümetler bir taraftan enflasyon ile mücadele edip vatandaşın satın alma gücü üzerindeki olumsuz etkileri azaltmaya çalışırken, istihdama direk etki eden ve yatırım ortamına biraz da ters gelen faiz oranlarını artırmaktadır. Bu önlemlerin etkili bir şekilde alınması ile birlikte piyasadaki talepte oluşacak düşüş fiyatların artmasını azaltacak vatandaşın satın alma gücündeki kayıp azalacaktır. Ekonomi dilinde uygulanacak önlem bunu göstermektedir.
Burada dikkat edilecek olan vatandaş rahatlatılırken piyasadaki durgunluğun süresinin en kısa zaman dilimine çekilmesidir. Bu da KKTC gibi ülkelerde piyasayı derin bir durgunluğa götürmeyecek önlemlerin alınması ilemümkündür.
Yukarıda anlattıklarıma dayalı olarak kişilerin geçmişinanalizi ve gelecek planlamasını beraber yapmaları gerekmektedir. Öncelikle gazetelerde çıkan döviz kur artışlarının olumsuz etkilerine dayanarak vatandaşların döviz kredi almaktan kaçınmalarının önüne geçilmesiönemlidir.Bana göre vatandaşlar gelir ve giderlerine ayrıca TL kredilerdeki faiz oranlarına bakarak döviz kredi kullanımı ile ilgili kararları kendileri vermelidirler. Bunun dışında faiz oranlarının artmasına dayalı olarak oluşacak ekonomik yavaşlama sırasında gelir gider dengesini iyi ayarlamak gerekir. Bu aynı şekilde ticari işletmelerin de takip edecekleri bir yöntemdir.
Önümüzdeki aylarda gerek Türkiye’de gerekse KKTC’de ekonomide bir kemer sıkma dönemine girilecektir. Ancak bu kemer sıkmanın çok uzun bir süreç olmayacağı görüşündeyim. Gerek ticari işletmeler gerekse kişiler bu dönemde gelir ve giderlerini ve finansman ihtiyaçlarını bu beklentilere dayalı olarak yapmalıdırlar. Ümit ederim yaşanan sıkıntılar kısa zamanda sona erer ve siyasi çözümsüzlüğün getirdiği umutsuzluğa eklenen ekonomik sıkıntılar ortadan kalkar ve insanlarımızın moralleri biraz daha iyiye gider
Yorumlar kapalı.