Derviş Kemal Deniz

Kötümser olalım mı?






Toplumda son aylarda hissedilen ruh hali bizleri iyimser bir havaya sokmamaktadır. Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan insanların refah düzeylerinin tehdit altında olması da iyimserlik yerine kötümserliği çağrıştırmaktadır.

Ben KKTC’de henüz bir panik havası görmüyorum. Yıllarca her türlü ekonomik baskıya ve ablukalara direnen toplumun bugün yaşananlar karşısında pes etmesi pek de olası değildir. Kıbrıs Türk toplumu kökeninden gelen var olma ve direnme duygusu ile bu olumsuzlukları da atlatacaktır.

Kıbrıs Türk toplumunun hak ettiği övgüyü bir tarafa bırakarak ekonomik yönden yaşayabileceğimiz olumsuzluklara bir göz atalım.

Ülkemizde en büyük sorunun döviz kurlarındaki artış olduğu söylense de aslında en büyük sorunun enflasyon olduğunu da bilmemiz gerekir. Kısmen içten kısmen dıştan kaynaklanan etkilerle mal ve hizmetlerin pahalı olması sabit gelirliler için büyük bir sorundur. Hele de özel sektörde çalışanlar için. Devlette çalışanlar enflasyona göre artış alabildiğinden onlar açısından bu sorun o kadar da panik yaratacak bir şey değildir.

Geçen gün bir gazeteye verdiğim beyanatta toplumumuz için zorunlu bir tasarruf döneminin başladığından söz etmiştim.

Yapılacak tasarruf kişilerin harcama trendlerini de değiştireceğinden çarşının bu trend değişikliğinden olumsuz etkilenmesi olasıdır. Çarşının olumsuz etkilenmesi direk olarak iş insanlarını etkilese de esas olarak özel sektörde çalışan kesimi etkileyecektir. Bırakın maaş sıkıntısını istihdam da bir sorun olarak karşımıza çıkabilir.   Bu da gösteriyor ki KKTC’de yüksek enflasyonun etkisi ile yaşanacak bir ekonomik daralma özel sektör çalışanları ve bu sektörde iş yapanları etkileyecektir. Böyle olunca da devlet esas beslendiği kaynaktan daha az gelir alacaktır. Daha az geliri olan devletin de tasarrufa gitmesi zorunlu olacaktır.

Geçen günkü basın toplantısında yarı şaka yarı ciddi olarak Maliye Bakanı’nın söylemi de bu konuya dolaylı olarak atıf yapılmasıydı.

Gidilmekte olan yolda göstergeler duraklamayı işaret etmektedir. Geçen günkü basın toplantısında hükümet yapılanları ve yapılacakları sıralarken mevcut şartlarda olabilecekleri dile getirmiştir. Sayın Başbakanın yapılanlar ve yapılacaklarla ilgili söylemi tamamı ile mevcut imkanlar dahilinde yapılıp yapılamayacakları içermektedir. Maalesef KKTC’de yapılacaklar çok da fazla değildir. İmkanlar birçok yönden yapılması gerekenleri önlemektedir.

İşte bu noktada imkanları kısıtlı bir ülkede önce halkın refah düzeyini koruyacak sonra da bu refahı artıracak olağanüstü önlemlerin düşünülmesi gerekir. Nasıl aç kalmış bir kişi yemek bulmak için her yolu denerse, refah kaybına uğrama riski olan bir ülke de her türlü girişimi yapmalıdır.

 

İşportacı mantığı

 

Ekonomik açıdan gittikçe zor günler yaşayan bir toplumun ekonomik yönden bir şeyler yapması için uluslararası toplumdan kabul görmeyen işleri yapması gerekmez. Uluslararası toplumun kabul edemeyeceği faaliyetlere girmek çok kısa vadeli ve tehlikeli bir yöntemdir. Eminim ki kafası para kazanmaya çok meyilli birkaç kişi çıkıp toplumun ekonomik durumunu düzeltecek önlemlerden bahsedebilir, ancak unutulmamalıdır ki kişilerin yaptığı usulsüz işlerin bedelini kişiler öderken, devleti yönetenlerin yaptığı hataların bedelini halk öder.   Bu nedenle devlet yönetmek işporta yapmaya benzemez.

KKTC, gelmiş geçmiş tüm hükümetlerin zaman zaman bir işportacı mantığı ile yaptığı veya yapmadığı icraatlerın bedelini ödemeye başlamıştır.

Yıllardır casinolar yasasını uluslararası kabul görmüş normlara bağlayamayan bir KKTC, uluslararası bankacılık sisteminden dışlanma noktasına gelmiştir.

Son aylarda uluslararası ortaklıkları olan Türkiye Cumhuriyeti Bankaları KKTC’de başta casinolar olmak üzere iş yapan şirketlerin hesaplarını kapatma yönüne gitmiştir. Bir yandan Kıbrıs Rumlarının yıpratıcı propagandaları diğer taraftan uluslararası camianın bizleri dışlamaya kalkması KKTC’de yaşayan insanları ve bilhassa iş insanlarını uluslararası ticaretin dışına itecektir.

KKTC her türlü engele rağmen yoluna davam edecektir. Bunun da başarı ile yürütülmesi hükümetin olağanüstü bir çaba göstermesine bağlıdır. Uluslararası normlardan sapmayan ancak hukuk düzeni içerisinde hesap verilebilirliği olan bir ekonomik aktivitenin geliştirilmesi gerekmektedir. KKTC’de bunun yapılmasının zor olduğunu çok iyi biliyorum. Ancak, devlet ciddiyeti ile özel sektör mantığını birleştirerek bir aşama kaydedilebilir. Devletten beslenerek hayat sürdürmek modeli artık son zamanlarını yaşamaktadır. Çok kısa bir zaman sonra bu eğilimde olanların daha fazla sıkışacağını göreceğiz. Hükümetimiz biraz daha olağandışı düşünmelidir.

Kötümser olalım mı?
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.