
Kıbrıssorununa kısa sürede çözüm bulunacağına dair herhangi bir umut ışığı olmadığı bu dönemde, ekonomik değerlerin paylaşımı ve birlikte iş yapmanın ne kadar zor olduğugün gibi ortadadır. Bu durumda bulunulmasına neden olan, Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğü kadar tarafların birbirlerini ortak yerine rakip olarak görmeleridir.
Maalesef çok eski yıllardan gelen bir alışkanlık ile sadece bireyler arasında değil toplumlar arasında da ekonomik hayatta daima bir rekabet sözkonusu olmuştur. Zaman zaman çok eskilerde iki toplum arasındaki ticari ilişkilerde etnik köken ayrımı yapılmadığı söylense de her zaman gizliden gizliye toplumlar arasında bir çekingenlik mevcuttu.
Kıbrıs’ta siyasi bir çözüm olmasını her zaman istemişimdir. Bu konudaki inancım Kıbrıs sorununa çözüm bulunmadan Kıbrıs Türk toplumunun hak ettiği sosyal ve ekonomik gelişimi tamamlayamayacağı yönündedir.
Son zamanlarda gerek Türk gerekse Rum tarafından gelen mesajlarda çözüm olasılığının zayıflığına yapılan vurgular,her iki taraftaki toplum bireylerini çözüm yolunda umutsuzluğa itse de çözümü zorlama ile ilgili yapılması gerekenlerden vazgeçmenin Kıbrıslı Türklerin faydasına olmayacağını da burada belirtmek isterim.
Bugünkü yazımda ele aldığım konu Kıbrıslı Türkler ve Rumların ortak ekonomik değerleri paylaşmada ve birlikte iş yapmada neden başarılı olamadıkları ile ilgilidir. Her ne kadar siyasi çözüm olmayan bir yerde bu gibi işbirliklerinin olmadığı söylense de bu olasılıkları düşünmemenin de çözümsüzlüğe katkı yaptığı da bilinmelidir.
Halbuki çözümün hızlanmasını ekonomik çıkarların sağlayacağı da ortadadır. Ekonomik açıdan herkesin kazanacağı bir durumun oluşması çözüm açısından önemli bir gelişme olacaktır.
Kıbrıslı Rumlar 1964 yılında Birleşmiş Milletler’de alınan karar sonrasında kendilerini Kıbrıs’ın tek sahibi olarak görmeye başlamışlardır. Buinanç sadece hükümet etmek alanında değil ticaret alanında da çok etkili bir şekilde günümüze kadar gelmiştir. Kıbrıslı Rumlar Kıbrıslı Türkleri sadece siyasi olarak değil ekonomik olarak de eşit görmemektedir.Küçük bir Yunan devletine dönüştürdükleri Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Kıbrıslı Türklerin sadece Kıbrıslı Rumlarınyönetici olduğu bir ortamda yaşaması gerektiğine inandıkları gibi, ekonomik olarak da Kıbrıslı Rumların elindeki bir ekonomik yapıda bayi gibi faaliyet göstermelerini arzu etmektedirler. 1974 sonrası oluşan duruma rağmen, Kıbrıslı Rumların bütün ada üzerinde tek başlarına ekonomik hak talep etmeleri siyasi yönden gelinen durumun bir yansımasıdır. Bu duruma ne kadar kızarsak kızalım, dünyada yaşanan gerçekler sadece Rumların değil tüm dünyanın bizi siyasi olduğu kadar ekonomik olarak nasıl değerlendirdiğini göstermektedir.
Kıbrıslı Rumların yıllardır Kıbrıs çevresindeki hidrokarbon yataklarının işletilmesi ile ilgili göstermekte oldukları tavır yukarıda belirttiğim siyasi gelişmeler temelinde aynı düşünce doğrultusunda devam etmektedir.
1960 anlaşmalarında eşit siyasi haklara sahip bir topluluğun dışlandığı bu devletinAvrupa Birliği üyesi olması veBirleşmiş Milletler’de sorunsuz bir devlet gibi kabul görmesi, bu devleti tek başına yöneten Kıbrıslı Rumlara uluslararası alanda da tek başlarına karar verme hakkı vermektedir. Bu konuda etkin bir muhalefet yapılacaksa önce 1960 da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki temele bakmak gerekir. Ben hukukçu değilim. Ancak, 1960 anlaşmaları Kıbrıs üzerindeki hakları,Kıbrıslı Türk ve Rumlara ayrı ayrı vermemiştir. 1960 anlaşmaları Kıbrıs adası üzerindeki hakları Kıbrıs Cumhuriyeti’ne vermiştir. Bu durumda Kıbrıs Cumhuriyeti’ni elinde tutan otomatik olarak Kıbrıs’a ait tüm varlıklara da sahiptir anlamı ortaya çıkmaktadır.
Kıbrıslı Rumlar uluslararası hukuk temeline dayandırdıklarını iddia ederek tek başlarına sahip oldukları Kıbrıs Cumhuriyeti adına siyasi ve ticari ilişkilere girmektedirler. Aslında işin kökeninde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne verilen hakların Kıbrıslı Türk ve Rumlara ortak kullanım için verildiğidir. Her ikitoplum haklarını ortak olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’ne verdiklerinden Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sahip olduğu haklar ortak haklardır. İşte bu durumda Kıbrıslı Türklerin yıllardır Kıbrıslı Rumların tek başına iddia ettiği hakların kullanımında eşit hakkı olduğunu dünyaya ispat etmesi gerekmektedir. Bu da dünyanın ezberini bozmak ile mümkün olacaktır.
Kıbrıslı Rumların Kıbrıs adası üzerinde tek başlarına ekonomik hak iddia etmeleri ve Kıbrıslı Türkleri yokmuş saymalarının kökeninde bugünkü siyasi durum olduğunu biliyoruz. Bu toplumlar düzeyindeki gerçektir. Olayın bir de bireysel düzeyine bakacak olursak, Kıbrıslı Rum bireylerin toplumsal davranışın dışında hareket etmediğini de görebiliriz. Çok az sayıda Kıbrıslı Rum Kıbrıslı Türkleri iş ortağı olarak görmektedir. Ortalama bir Kıbrıslı Rum’un gözünde Kıbrıslı Türkler iş sahibi olmayı hak etmeyen bir toplumdur. Kurmuş olduğu devleti Türkiye Cumhuriyeti’nin mali katkıları olmadan yürütemeyen bir toplumun ekonomik açıdan Kıbrıslı Rumlarla eşit olması onlar için düşünülemez.
Kıbrıslı Türklerin de bu olgudan kurtulmak için önemli ekonomik bir gelişimden geçmesi gerekliliğiortaya çıkmaktadır. İşte bu nedenledir ki, Kıbrıslı Rumlar Kıbrıs adası üzerinde kendilerinin tek patron olduğu düşüncesinidevam ettirirken, işbirliği yapabileceği kesimin Türkiye iş adamları olduğunu da vurgulamaktadırlar. Ancak bu düşünceyi de savunurken Kıbrıs adası üzerinde Türklere herhangi bir hak vermeden Türkiye’de iş yapma yönünden Türkiyeli işadamları ile işbirliğini düşünmektedir.Bu konuda Kıbrıs adasının tek başına yönetmenin onlara verdiği öz güvenin dev bir ekonomik yapıdaki Türkiye’deki işadamı ile kendilerini eşit görmeye neden olduğu da ortaya çıkmaktadır.
Kıbrıslı Türklerin ekonomik açıdan Kıbrıslı Rumlardan daha az yetenekli olduğu görüşünde değilim. Kıbrıslı Rumların 1914 yılına kadar olan dönemde Kıbrıslı Türklerin ekonomik egemenliği altında olduğunu hepimiz biliyoruz. Yıllarca Kıbrıs’ta Türkler altında çalışmak zorunda kalan Kıbrıslı Rumların 1964 sonrası gelişen durum dolayısıyla eskinin bir egosunu yaşamasını normal karşılamak gerekir. Bu da gösteriyor ki yüz yıl önce yaşanan kompleksler hala devam etmekte. Ancak, Kıbrıslı Türkler de geçmişe değil bugüne bakarak Kıbrıs adasının siyasi ve ekonomik sahibi olduğunu göstermeleri gerekir. Bu da ezber bozma ile mümkün olabilir.
Siyasi açıdan Kıbrıslı Rumların adanın tek sahibi olduğu durumunu değiştirmek veekonomik açıdan da onlar kadar hak sahibi olduğumuzu ortaya koymakla mümkündür. Gelecek yazılarda Kıbrıslı Rumların Kıbrıs adası üzerinde ekonomide tek başlarına söz sahibi olmaya devam etmek ve Kıbrıslı Türklerin ekonomik gelişmesini engellemek için yapmış oldukları icraatları ele alacağım
Yorumlar kapalı.