Bülent Fevzioğlu

Üç İmza Bir Kitap: “Kıbrıs’ta NAMIK KEMAL Efsanesi Mağusa’da Bir Özgürlük Anıtı”






Üç imzalı ortak bir çalışmanın ürünüdür, “Kıbrıs’ta Namık Kemal Efsanesi – Mağusa’da Bir Özgürlük Anıtı” adlı kitap.

Kitaptaki imzalar; Dt. Fehmi TUNCEL, Ali NESİM ve Şevket ÖZNUR’a ait.

   Kıbrıs Türk Yazarlar Birliği tarafından 2014 yılı Eylül ayında yayınlanan 280 sayfalık kitap içerisinde, Vatan Şairi Namık KEMAL’le ilgili araştırma yapacak, bildiri veya makale yayınlayacak olanlar için birçok belge de yer almaktadır.

Kitaba emek verenlerden değerli araştırmacı yazar ve eğitimci Ali NESİM Hoca’ya Tanrı’dan rahmet diler, her üç imzaya da yazınsal arşivlerimize kazandırdıkları bu kitap için teşekkür ederiz.

Ve yine bu üç ortak imza ile yayınlanan Önsöz’de, kitabın içeriği ve yazın sürecine ilişkin olarak şu bilgiler paylaşılır:

 

*     *     *

“Değerli dostlar, elinizdeki bu kitap 20 yıllık bir çalışmanın eseridir. Çok değerli hocamız rahmetli Ali NESİM’le başladığımız kitap, eski fotoğraf arşiviyle ve değerli belgeleriyle aramıza Mağusa’dan katılan, diş doktoru, fotoğraf sanatçısı ve bir Kıbrıs âşığı dostumuz Fehmi TUNCEL’le daha da zenginlemiştir.

   Namık Kemal, Kıbrıs’ta sürgün bulunduğu 38 aylık dönemden bugüne kadar bir efsaneye dönüşmüştür. Eserimizde yazarın, Kıbrıs Türkleri üzerindeki etkisi irdelenirken, Kıbrıs Adası’nın da Namık Kemal’e ne gibi etkileri olduğu ele alınmıştır.

Namık Kemal’in Kıbrıs’taki yaşamı hep bir sürgün olarak daima dillendirilmiştir.

Bunun nedeni ise sürgün fermanı ile Kıbrıs’a kalebent olarak gelmesi ve Mağusa’da bir gece yattığı zindan gösterilerek: “İşte burda kaldı” denmesidir. Gerçekte hakkında yazılanlara bakılırsa ve özellikle eski Mağusalıların anlattıkları bizlere Namık Kemal’in burada çok rahat bir yaşam sürdüğünü gösterir. Yazarın mektuplarından yola çıkanlar ilk başlardaki onun o olumsuz sözlerini hep düşüncelerine yerleştirmişler ama mektuplarının diğerlerini okuduğunuzda özellikle kızı Feride Hanım’a yazdığı 1873 yılı tarihli mektupta şöyle der:

 

*     *     *

   – “Mektubunu aldım. Ben burada o kadar rahattayım ki tarif edemem. Her akşam denize giriyorum; Mağusa’da bir koca liman var; beyaz kum içinde, insan, Unkapanı’ndan Galata’ ya kadar bir gidiyor, yine deniz, boğazına çıkmıyor. . Hele bilsen, o beyaz kum, suyun içinde ne güzel görünüyor. Tıpkı tıpkısına, sizin İstanbul hanımefendilerinin yaşmak altında parlayan çehreleri gibi. Senden başka bir şey düşündüğüm yok; herkes rahat olduğumu biliyor; yalnız sen anlamıyorsun. Ne kadar inkâr etsen inanman…

   Her gece rüyama giriyorsun; “Beybaba, ne vakit geleceksin; niçin gazete yazdın, niçin tiyatro yazdın? Bir daha elime geçersen kalemlerini kırarım; yazdığın kâğıtların hepsini yırlarım!” diye, ağzına gelen gevezeliği ediyorsun. Seni geveze seni! Ben burada birbirinden güzel üç oyun yazdım; kâğıtlarımın ucunu bile yırttırmam.”

 

*     *     *

Görüleceği gibi yazar Mağusa’da çok rahattır çünkü geldiği günün ertesinde, dönemin yöneticileri ona büyük bir ilgi göstermişler, rahat etmesi için ellerinden geleni yapmışlardır. Bugün müze haline dönüştürülen zindanın üst kısmındaki oda bitene kadar kitabın arka sayfalarında göreceğiniz evde onu konuk etmişlerdir. İlerleyen aylarda Namık Kemal’in Lefkoşa’ya, Lârnaka’ya gittiği, yani sadece adı kalebentlik olan bu sürgünde, yazar, Kıbrıs’ı gezmiş önemli kişilerle görüşmüştür.

Özellikle onun Mağusa’da olduğunu duyan edebiyat meraklısı gençlerin onu sık sık ziyaret ettiği bilinmektedir. Hatta gençlerle o kadar sık buluşup yeni düşünceler, edebiyat hakkında söyleşiler yapan Namık Kemal’i birçok kişi yanlış anlamış, hakkında bazı dedikodular çıkarmışlardır çünkü o dönemin insanları böylesi hararetli sohbetlere çok açık değillerdi. Yazar, özellikle başta rahmetli Şeyh Nazım’ın dedesi Kaytazzâde Nazım’ı çok etkilemiştir, bilineceği gibi Kıbrıslı Türklerin ilk romanını bu zat yazmıştı. Nazım Efendi’nin özel arşivinde Namık Kemal’le yazıştığı çok önemli mektupları bulunmuştur.

Yazar, İstanbul’daki gibi belki siyasetin ve gazeteciliğin içinde aktif olarak yer alamamış ama Kıbrıs’ta bulunduğu 38 ay zarfında hemen hemen tüm eserlerini burada yazmıştır. Bu da yazarın Kıbrıs’taki dingin yaşamı ve kafa yapısında olduğunu bizlere gösterir. Yoksa sürgünde rahat olmayan bir kişi, nasıl bu kadar eseri üretebilir?

Bu bağlamda dönemin Kıbrıslı Türk aydınları ve sonradan Jön Türkler olarak adada bilinen bir çok kişiyi özgürlük düşünceleriyle etkilemiştir.

Özellikle İngilizlerin Adayı devralmasından sonra o dönemin aydınları Kemal’i “Zâlim olsa ne rütbe bî-perva, yine bünyâd-ı zulmü biz yıkarız; Merkez-i hâke atsalar bizi, küre-i arzı patlatır çıkarız!”(Zâlim ne kadar pervasız olsa, yine zulmün esasını biz yıkarız; Toprağın dibine atsalar bizi, küre-i arzı patlatır çıkarız!) şiiri kendilerine slogan olarak benimsemiş, toplumu bilinçlendirmenin en önemli ayağının gazete ve tiyatro olduğunu anlamışlardır. Tiyatro alanında başta “Vatan Yahut Silistre” oyunu olmak üzere onun eserleri sürekli oynanmıştır.

Kıbrıslılar Namık Kemal’i o kadar çok benimsemişler ve sevmişler ki Mağusa Türk Gücü kulübü kurulur kurulmaz Mağusa’ya onun büstünü dikmek için büyük uğraşlar vermişler, İngilizlerden çok zor koşullar altından izinler alınmış ve büyük kampanyalar sonucunda 15 Mart 1953 yılında büyük bir tören ve coşkuyla bu büst bugünkü yerine konmuştur. Burada bir konuya dikkat çekmek isteriz! Geçmişte spor kulüplerinin kültür ve sanata ne kadar çok önem verdiği bu olayla görülebilir. Bu kulüpler gençleri bir araya getirip bilinçlendirmek, onlara ulusal duyguları aşılamak, kültürel faaliyetlerde bulundurmak için çaba gösterirken, şimdi kulüplerin tek amacı, futbol…

Mağusalılar sadece 1953 yılında büyük uğraşlar sonucunda Namık Kemâl’in büstünü açmamıştır. 1944 yılında Namık Kemal Ortaokulu’nu da açmış daha sonra 1952 yılında Lise haline dönüştürmüştür. Bu lisenin ilk mezunları arasında Cumhurbaşkanı Sayın Dr. Derviş EROĞLUda vardır.

Kısacası Namık Kemal, Kıbrıslı Türkler için bir özgürlük sembolü olmuş onun düşünceleri ve eserleri aracılığıyla toplumsal bir bilinç ve birliktelik sağlanmıştır. Bu bağlamda toplumun ilerlemesi ve gelişmesi kültür ve sanatla olur, bugünün yöneticileri geçmişimizi iyi bilirler, yazılanları, yapılanları görür ve okursa toplum olarak ileriye atılmamız ve gelişmemiz durdurulamaz, çünkü içimizde birçok Namık Kemaller yaşamaktadır.

Bu kitabı bitirip önsözü yazacağımız günlerde, vefat eden çok değerli hocamız Sayın Ali NESİM’e buradan sonsuz saygı ve sevgilerimizi sunarken, onun adına da böyle bir önsöz yazmak bizim için çok zor olmuştur. Namık Kemal’le ilgili kitap hazırlayacağımızı söylediğimiz zaman çok heyecanlanan ve tezini kitabımıza koymamıza izin veren çok değerli dostumuz olan Nevzat YALÇIN’a ve Ali NESİM’e Allah’tan rahmet diliyoruz, ışıklarıyla bizi her zaman aydınlatacaklardır.

Son olarak Dr. Fazıl Küçük Müzesi Müdürü, rahmetlik, Sayın Altay SAYIL’a ve çalışma arkadaşlarına da ayrıca teşekkür ederiz.”

Üç İmza Bir Kitap: “Kıbrıs’ta NAMIK KEMAL Efsanesi Mağusa’da Bir Özgürlük Anıtı”
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.