Bülent Fevzioğlu

SULAR ÇEKTİ ONLARI -Bereketçiler… – (2)






(Perşembe günkü köşe yazımızdan, devamla)

*     *     *

1955-58 yılları arasında genç, yaşlı, çocuk, kadın ayrımı yapılmaksızın, adanın her köşesinde yaşam süren yüzlerce insan, yalnızca ‘Türk’ oldukları ve Enosis’e ‘hayır’ dedikleri için fanatik Rum milliyetçilerinin silâhlı – silâhsız saldırılarına uğramış, katledilmiş, çok yönlü tecavüzlerinin mağduru olmuşlardır.

Türkler, yaşam haklarını korumak yönünde çaresiz ve silâhsızdılar.

Silâh, yaşam haklarının korunması için, en acil ihtiyaçları idi…

Ancak… Bu ihtiyacı ada içerisinden elde etmek, mümkün değildi.

Sonraki yıllarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kurucu Cumhurbaşkanı olan Sn. Rauf Denktaş, 1957 yılında, “Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu” Başkanlığına seçilir…

Aynı yılın sonunda, “Türk Mukavemet Teşkilâtı” kurulur…

Araştırmacı yazar Sn. Sabahattin İsmail, “Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu”nu şöyle anlatır: (3)

 

*     *     *

“Kıbrıs Türk Kurumları Birliği’nin dağılmasından sonra, Enosis’e karşı verilen mücadele bir süre dağınık şekilde sürdürüldü.

Ancak her geçen gün artan Enosis faaliyetleri, dağınık çalışmanın Türk halkını bir sonuca götürmeyeceğini ortaya koyuyordu.

Bu amaçla bir araya gelen tüm kurum ve kuruluşlar bir üst örgüt kurma yönünde karar alırlar.

Bu birlik; “Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu” adı ile 1949 yılında kurulur ve başkanlığına da Faiz Kaymak getirilir.

Bu arada mevcut partiler de “Kıbrıs Türk Birliği” adı altında birleşirler.

Böylece, birbiri ile koordine içindeki iki merkezi örgüt, 1949 yılından itibaren Türk halkının nabzını eline alarak, Enosis’e karşı mücadeleyi tırmandırır.

 

*     *     *

“Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu” ve “Türk Milli Birliği” heyetleri ardı ardına Türkiye’ye ve dünyanın belli başlı merkezlerine ziyaretler yaparak, Türk halkının görüşlerini etkin bir biçimde anlatmaya başlarlar.

Bu arada Türkiye’deki siyasi partiler, politikacılar, hükümet, basın kurum ve kuruluşları da sürekli olarak uyarılarak, Türk kamuoyunun Kıbrıs’a sahip çıkması sağlanır.

İngiltere, Birleşmiş Milletler ve tüm dünya ülkeleri telgraflarla, mitinglerle Kıbrıs Türkü’nün sesine kulak vermeye çağrılarak, büyük bir mücadele başlatılır.

Bu arada Savcı olarak çalışmakta olan Rauf Denktaş da bu görevinden 1957 yılında istifa ederek, “Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu” Başkanlığına seçilir.

Denktaş’ın Federasyon başkanlığına seçilmesinden sonra, bu örgütün çalışmaları yeni bir ivme kazanır.”

 

*     *     *

Sn. Denktaş’ın ‘Federasyon Başkanı’ seçilmesinden kısa bir süre sonra, Kıbrıs Türkleri arasında bir söylenti yayılır:

– “Federasyon Başkanı Denktaş, silâh dağıtmaktadır!”

Söylentiye kananlar Sn. Denktaş’a akın etmeye, silâh istemeye başlarlar…

Sn. Denktaş, şöyle anlatır: (4)

 

*     *     *

“Kim yaymış, nasıl yaymışsa etrafta bir söylenti dolaşmaya başlar…

– “Denktaş silâh dağıtıyor!”…

Böyle bir durum yok, çünkü zaten elde ne silâh var ne kurşun.

Fakat halk çaresiz, umutsuz, ne duysa hemen inanıp koşuyor.

Federasyona gelen gelene…

– “Biz de geldik, bize de silâh ver”

Şimdi öyle bir dönem yaşıyoruz ki, halkın morali çökmüş, perişan.

– “Duyduğunuz yalandır, bende silâh milâh yok” da diyemezsin, çünkü o zaman moralleri daha da çökecek…

Bunun üzerine ben de;

– “Silâhlar geldi ama gömülüdür. Gömdüğümüz yerde de İngiliz askerleri dolaşıp durmaktadır. Silâhları şimdi çıkaramayız, uygun zaman bekleriz” demeye başladım.

Fakat giden, üç gün sonra, beş gün sonra yine gelir, sorar:

– “Denktaş Bey, ne oldu, silâhları çıkardınız mı?”

Bu kez homurdanmalar, sitemler başlar…

– “Silâh yok, bizi kandırıyorlar…”

 

*     *     *

Bir yanda; Türk Mukavemet Teşkilâtı’nın kurulmuş olduğunun Kıbrıs Türk halkı arasında gizliden gizliye duyulmaya başlanması, diğer yanda, kişisel ve bölgesel savunma için ‘bir an önce’ silâh bulma ihtiyacı ada Türklerine heyecan katmış, harekete geçirmişti.

– “Bu direniş baltayla bıçakla olmaz, bize silâh gerek” diyenlerden biri de, Dillirga’dan (Erenköy) Sn. Vehbi Mahmutoğlu idi.(5)

Sn. Mahmutoğlu, şöyle anlatır: (6)

 

*     *     *

– “BRT’nin gelip de bizi ziyaret etmesine çok memnunuz ama geç kaldığını söyleyebilirim…

Biz, “Bereketçi” ismini sonra aldık.

‘Bereketçi’ olmak için, bizim işte, Türk tarafında Rumlarla aramızda bir kavga başladı. Ve biz gençler, hakikaten, hele hele Volkan dediler, 9 Eylül dediler başladık sarılmaya… Çünkü birkaç mermi yedik, birkaç defa basıldık… Dağlara koştuk ama maalesef hiçbir şeyimiz yoktu… Neyimiz vardı? Birkaç tane av tüfeği, şiş, nacak, bıçacık… Çoğumuz da taş tutardı, çakı tutardı… Rumlar gelirlerse çakılarla vuralım kendilerine…

 

*     *     *

Böyle birkaç olay olduktan sonra, benim içimde, böyle gece gündüz… Bu İstiklâl Savaş’ı, Atatürk, Asya Türklerinin nereden nereye geldikleri, güzel bir Türkiye kurdukları… ‘Biz Türküz’ falan… İçimden hep bunlar gelip geçer, bir kaynama, bir ateşlenme…

Dedim ben, “bu TMT’yi kim kurdu, nerde, ben arayıp bulacağım ve gidip silâh isteyeceğim”… Denedik, başaramadık… Bizden silâh istedi arkadaşlar…

Bir arkadaşımız vardı Allah rahmet eylesin…

1963’te, Pirgo’da yolunu kestiler ve bir daha ondan haber alamadık. (7)

Bir tabancası vardı o kaldı bize, onunla korunacağız…”

 

*     *     *

Cumartesi günkü köşe yazımızda, devam etmek üzere…

 

*     *     *

NOTLAR:

3)Sabahattin İsmail, 100 Soruda Kıbrıs Sorunu, Lefkoşa 1992, s.40

4)Bülent Fevzioğlu ile yapılan özel söyleşiden – 2010.

5) 1935 – Erenköy doğumlu Sn. Vehbi Mahmutoğlu, 14 Ekim 2013 günü, 76 yaşında hayata veda etti.

6) “Sular Çekti Onları” adlı BRT Tv. Belgeselinden. Yapım – Yönetmen: İsmet Özgüren, Araştırma ve Senaryo: Bülent Fevzioğlu, 1996.

7) Lütfi Celül (Karabardak). 1 Ocak 1964 günü, arkadaşı Saydam Hüsnü ile birlikte Erenköy’den Lefke’ye (Lütfi Celül’un kullandığı TBKO48 plâkalı otobüsü ile un ve bazı gıda maddeleri almak üzere) giderlerken, Rum köyü Pirgo girişinde esir alınarak, ortadan kaybedildiler. Halâ kayıptırlar.

SULAR ÇEKTİ ONLARI -Bereketçiler… – (2)
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.