
(Cumartesi günkü köşe yazımızdan, devamla)
* * *
Hem de çok çürük bir tekne…
Yani doğru dürüst bir şey verilsin bize ve salimen gidilip salimen gelinsin diye bir şey yok… Onu anlatmak isterim…
Hep derme çatma şeyler…
Öyle olmasına rağmen, biz hep ‘tamam’ diyoruz, yapıyoruz…
Tabii bu arada, bu gemiyle olmadı… Yola çıkamadık…
Başka bir gemi kiraladık ve başladık…
1974’e kadar ben, şahsen, kılavuz kaptan olarak silâh taşıdım…’’
* * *
1958 – 1974 yılları arasında, bir avuç vatansever insanın ‘canları pahasına’ Türkiye’den Kıbrıs’a taşıdıkları kaçak silâh ve cephane, Kıbrıs Türklerinin milli mücadele yıllarında kullandığı silâh ve cephane idi…
Bu silâh ve cephane, önceleri, yalnızca Erenköy’e, sonraki yıllarda ise Erenköy’le birlikte Karpaz Yarımadası’nın Balalan (blâdanisso) köyü sahillerinde kıyıya çıkarılarak çeşitli yerlerde toprağa gömülmekte ve uygun zamanlarda oradan alınarak ada genelindeki diğer Türk yerleşim birimlerindeki TMT üyelerine dağıtılmaktaydı…
Kıbrıs Türkleri, 1963 – 74 yılları arasında yaşanan soykırıma, bu silâhlarla direndi…
Direniş yıllarında hayatta kalan Kıbrıs Türklerinin, başta Sn. Vehbi ve Sn. Celal Mahmutoğlu kardeşler olmak üzere, ‘‘Bereketçiler’’ denildiği zaman adları sayılan Asaf Elmas, Lütfü Celul, Hikmet Rıdvan, Cevdet Remzi, Nevzat Nasır, Feridun Hamza, Bahattin Sarı, Hüseyin Hikmet ve AhmetCemal’a (48), tarih önünde yalnızca bir teşekkür ve bir vefa değil, teşekkür ve vefadan çok daha öte, ‘Can’ borçları vardır…
* * *
Bu ağıt türkü(49), onlar için…
* * *
SULAR ÇEKTİ ONLARI
(Bereketçilere Ağıt)
Beş arkadaş bir gece asıldı küreklere
Cevdet, Vehbi, Feridun, Asaf, Hikmet birlikte
İki sandal yanyana kürekler hisa hisa;
Yol aldı Erenköy’den, pusulası Türkiye…
Katran karası gece denizi örtüyordu
Denizin ortasında göz gözü görmüyordu
Akdeniz’in suları çarparken yüzlerine;
Her kalp atışlarından, bin öfke doğuyordu…
Sanki iki çöp idi denizde sandalları
Görmemişlerdi böyle kopan bir fırtınayı
Çalkalanıp durdular suların kucağında;
Düğüm düğüm bağlandı kurtuluş umutları…
Gece yamandı yaman, yok mu kurtaran, anam
Sanki kudurmuş deniz, gök yarılmış ortadan
Hürriyet kavgasına ulaşmalı silâhlar;
Hak yardım eyle bize, al bizi bu tufandan…
Karışmıştı çığlıklar, fırtınanın sesine
Fırtına geçiyordu, seslerinin önüne
Sonra duruldu deniz, gökyüzü toparlandı;
Arkadaş arkadaşı aradı gözleriyle…
Sular çekti onları, karıştılar maviye
Cevdet, Vehbi, Feridun, döndüler Erenköy’e
Bir dal çiçek koymaya yok bile mezarları;
Hikmet’ler Asaf’larla, vardık cumhuriyete…
Söz: Bülent FEVZİOĞLU
Müzik-Yorum: Turgay Salim HOŞSÖZ
* * *
Bir Yeni Belge
ve Anlayamadığım…
Bu yazı dizisi Kıbrıs gazetesinde Pazartesi, Perşembe, Cumartesi günleri olmak üzere ve 12 köşe yazısı süresince yayınlanırken, geçtiğimiz gün hiç bilmediğim ve benim için gerçekten de sürpriz olan bir yeni bilgi – belgeye ulaştım.
Bu bilgi – belge, günümüzden 65 yıl önce, 7 Nisan 1959 günü Bozkurt Gazetesi’nde yayınlanan ve beni gerçekten hayrete düşüren, üzerinde düşündükçe de zihnimi darmadağın eden bir ‘‘ARANIYOR’’duyurusundan ibaret…
* * *
‘‘ARANIYOR’’duyurusunun altındaki imza ise‘‘Melek ASAF’’ Hanım’a ait…
‘‘Melek ASAF’’ Hanım kim?
İlk deniz şehitlerimizden Sn. Asaf ELMAS’ın eşi!
* * *
Türkiye Cumhuriyeti Genel Kurmay Başkanlığı kayıtlarında geçtiği ve Özel Harp Dairesi subaylarından Sn. İsmail TANSU’nun ‘‘Aslında Hiç Kimse Uyumuyordu’’ adlı kitabında da yazdığı gibi;
– ‘‘Asaf ELMAS: 9 Kasım 1958 tarihindeki seferde fırtınaya tutuldu ve denizde kaybolarak şehit oldu.’’
Kiminle birlikte?
– ‘‘Hikmet REZVAN’’la birlikte!
Tarih ne? 9 Kasım 1958!
Peki, Asaf ELMAS’ın eşi, Melek ASAF Hanım’ın Bozkurt gazetesinde ‘‘ARANIYOR’’ olarak çıkan duyurusunun tarihi ne?
– 7 Nisan 1959!
Yani, eşinin (Asaf ELMAS), denizde kaybolduğu tarihten tam beş ay sonra!
Ne yazıyor bu duyuruda?
Aynen şöyle:
* * *
ARANIYOR
Bundan takriben dört ay evvel kaybolan kocam Asaf Elmas’ın Yunanistanda olduğunu bazı Türk ve Rumlardan işitmiş bulunuyorum.
Gaybubetini (50) merkez polisine ihbar ettikten bu güne kadar polis tarafından bize hiç bir ipucu verilmemiş fakat son günlerde Mofsili Rumları bizzat köyümüze kadar gelip bize Atina radyosundan kocamın arkadaşı Hikmet Rezvan ile birlikte Yunanistan da bulunduklarını ve orada tevkif edildiklerim işittiklerini haber vermişlerdir.
Bu durum karşısında halen kayıp bulunan kocamın hükümetçe araştırılıp nerede, Yunanistanın neresinde bulunduğunu ve eşimin hemen Kıbrısa geri iadesini mümkün kılacak yardımlarda bulunmasını yalvarırım.
Eşi
Melek Asaf’’
* * *
Anlayamadığım, zihnimi kurcalayan sorular, şunlar:
1) Melek Hanım, 7 Nisan 1959 tarihli duyurusunda, ‘‘Bundan takriben dört ay evvel kaybolan kocam’’ diyor… Dört ay evvel, 1959 yılının Ocak ayı oluyor… Oysa eşi, Asaf ELMAS, dört değil, denizde, altı ay önce (9 Kasım 1958), kayboldu! Kim verdi bu bilgiyi? O geceki silâh nakliyatından da sorumlu olan, Özel Harp Dairesi’nden Binbaşı Sn. İsmail TANSU!
* * *
2) Bu altı ay içerisinde, hiç kimse, özellikle o gece birlikte olup da! Köylerine (Erenköy’e) sağ salim geri dönen diğer iki köylüleri – arkadaşları (Cevdet, Vehbi, Feridun)da mı(!)MelekHanım’a ‘‘fırtınaya tutulduk, eşin, Hikmet Rezvan’la birlikte maalesef denizde kayboldular’’ demediler mi?
* * *
3) Melek Hanım, altı ay boyunca eşini hiç mi arayıp sormadı, merak etmedi de altı ay sonra niye ‘‘ARANIYOR’’ diye gazetede duyuru yayınladı?
* * *
Kıssadan hissesi:
Ben; çok kısa süre önce ulaştığım bu yeni bilgi – belgeden hareketle, zihnimi darmadağın eden yukarıdaki sorularıma, sağlıklı – mantıklı bir yanıt bulamadım…
Bugün artık, Melek ASAF Hanımda hayatta değil…
Hepsine, Allah’tan rahmet dilerken, tarihimizle ilgili bildiklerimizin – ya da biliyor sanır olduklarımızın! –aslında, daha ne çok bilmediklerimiz yanında bir‘‘Hiç’’ olduğunu düşünüyorum…
* * *
NOTLAR:
48) ve… Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı’ndan görevli; Ahmet Oğuz Kotoğlu, Kaptan Reşat Yavuz ve telsizci Ali Levent’le birlikte…
49)Turgay Salim – Bülent Fevzioğlu, Gelenekten Geleceğe… Kıbrıs Türk Halkına Yadigâr: AĞITLAR, Kitap-CD, Lefkoşa, Haziran 2010.
50) Kayıp oluşunu.
Yorumlar kapalı.