
Türkiye medyasından, gazeteci – yazar Sn. Yılmaz ÖZDİL, mesleki anlamda benim, idollerimden biri…
Araştırmacı emeği; yazdığı ya da konuk olduğu TV. programlarında konuştuğu konu üzerine tarihi sorgulaması, iğneden ipliğe didik didik etmesi, konuşur veya yazarken masaya serdiği bilgi, birikim, belge ve tüm bunlar sonucunda kendi analizini – fikrini aleni bir şekilde söylemesi, hayranlığımdır…
Kendisi ile ilk kez; bir gazeteci, yazar ve TV. yorumcusu olarak nerede ve ne zaman buluştuğumu ve tanıştığımı, hiç anımsamıyorum…
Kaç yıl geriden ya da kaç yıl eski mevsimden, anımsamıyorum hiç…
Bildiğim ve anımsadığım, yalnızca; kendisinden bir gazeteci, yazar, analist ve TV. Program konukluğu söyleşilerinden hiç vaz geçmediğim, vazgeçmeyeceğimdir de…
Dedim ya…
Naçizane…
Aklımın kestiği, fikrimin yettiği, elimden geldiğince…
Kendi adıma bir gazeteci, yazar ve araştırmacı olarak, ‘‘idol’’ ümdür, kendileri…
‘‘İdol’’ dedim de…
Yanlış da anlaşılmasın lütfen…
Bilimsel sözlükler karşılığında ‘‘Tanrı’’m değil, elbette…
Biz buna; araştırmacılık ve yazarlık adına, mesleki yolculuğumda yol gösteren bir abi, rehber, öncül, deniz feneri diyelim meselâ…
* * *
‘‘İdol’’üm; geçtiğimiz hafta içerisinde bir TV. programına konuk oldu; konu, Kuzey Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs’ta son dönem tartışılan – yazılan – kendi basınımızda da uzun uzun yer alan, bir konu idi…
Neydi?
Ülkemizden; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden, bir akşam vakti evine giderken, silâhlı bir çete saldırısında sokakta vurularak katledilen, rahmetlik Halil Falyalı; kadın ticareti, uyuşturucu, kara para aklama, kumarhane ve de bilimum her ne varsa yasa dışı, cümlesi…
Dön dolaş; sohbeti içerisinde ne dedi mesleksel anlamda ve de yıllar yılıdır benim idolüm olan Sn. Yılmaz ÖZDİL?
Lütfen dikkat:
– ‘‘Rauf DENKTAŞ’ın mezarını, Anıt Kabir’e taşıyalım…’’
Şimdi burada, çok önemli iki konu var, bana göre:
1) Kurucu Cumhurbaşkanımız Sn. Rauf DENKTAŞ’ın, manevi bedeninin, ATATÜRK’ün yattığı yer olan ANITKABİR’e değer görülmesi…
2) Kıbrıslı Türklerin; bu manevi bedene ve onun koca bir ömür harcadığı ilke, inanç ve milli değerlerine, toplum bütünlüğünde sahip çıkmaması – çıkamaması (iddiası)…
* * *
Hemen ve hemen, Sn. Yılmaz ÖZDİL’in, biz Kıbrıslı Türkler üzerinden getirmiş olduğu kimi eleştirilerine (çoklarımızın hoşuna gitmese bile!), aynen, katılıyorum…
Ve kendisine; kurucu cumhurbaşkanımızın sonsuza değin ANITKABİR’de, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ATATÜRK’ün hemen yanı başında yatması önerisine teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum…
Ve gelelim, bize…
Yani; Sn. ÖZDİL’in; biz Kıbrıslı Türklere yönelik eleştirilerine ve nihayetinde yapmış olduğu önerisine…
Aradan, yaklaşık 8 – 10 gün geçti…
Başta; Kurucu Cumhurbaşkanımızın oğlu, Sayın Serdar DENKTAŞ olmak üzere…
Kızları; Sayın Ender ve Sayın Değer Hanım’lar, Sayın ÖZDİL’in bu önerisini nasıl yorumladılar, ne yanıt verdiler acaba?
Bu sorudan hareketle; yaşadığımız genel hayata ve de kişisel hayatlarımıza dair her ne var ise o çok bilen Google sordum, soruşturdum, araştırdım…
Sayın Yılmaz ÖZDİL’in TV. sohbeti ve önerisi üzerinden, 8 – 10 gün geçti…
Çokça araştırdım…
Kurucu Cumhurbaşkanımızın Sayın DENKTAŞ’ın bir oğlu ve iki kızından, bu ANITKABİR’e nakil konusunda hiçbir düşünce, görüş, eleştiri ya da onay, ben bulamadım…
Varsa, yapılmışsa ve ben yine de bulamamışsam; bu da benim araştırmamdaki yetersizliğim, cahilliğim ve de ayıbımdır; kendilerinden özür dilerim…
* * *
Sayın Yılmaz ÖZDİL’in bu teklifine ilişkin olarak, kendimce, naçizane, benim fikrim mi?
40 yıldır bu ülkede gazeteciliğe, yazarlığa emek veren bir insan olarak…
Ve de Sayın, Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf DENKTAŞ ile onlarca kez yüz yüze sohbet eden, yaklaşık 12 yıl boyunca bünyesinde çalıştığım Bayrak Radyo Televizyon Kurumu adına kendisi ile görsel kayıtlar yapan ve aramızdan ayrılmasından kısa süre önce de yaşam öyküsünü 55 dakika süresince özetleyen ‘‘Karkot Deresi’nden Silihtar’’a adlı son TV. belgeselini yapan bir insan olarak…
Evet evet, tevazuya, hiç gerek yok!
Tüm bunların sonunda…
Devletimin ve Cumhuriyetimin kurucusu; Sayın Rauf Raif DENKTAŞ’ın, sonsuzluğa değin uzanacak istirahatinin ANITKABİR’de, o çok sevdiği, aklı, yüreği ve olanca ruhuyla inandığı, sımsıkı sarıldığı ve de ömrü boyunca kendisine rehber edindiği ATATÜRK’ün hemen yanında olmasını, tüm kalbimle, temenni ediyorum…
Ne demişti Sayın DENKTAŞ?
Buyurunuz lütfen, birlikte okuyalım:
* * *
‘‘Benim, iki bayrağım var
Biri ana, birisi kız
Benim iki bayrağım var
İkisinin de bağrında;
Namusumdur, ayla yıldız…
Biri, damarlarımda kan
Biri, alnımda aktır
Benim iki bayrağım var
Birisi gönül yarası;
Biri, tükenmeyen aşktır…
Biri, yüreklerde sabır
Biri, yaştır kirpiklerde
Benim iki bayrağım var
Gölgesi, üstüme düşer…
Biri, Anamur’da gurup
Biri, Girne’de şafaktır
Benim iki bayrağım var
Biri, yurdumun tapusu;
Biri, kan bedeli – haktır…
Biri, dudaklarımda dua’m
Biri, gözlerde âmindir
Biri güneş gibi sıcak;
Biri, ay gibi serindir…’’
* * *
Kıssadan hissesi:
Dön dolaş, hep birlikte bakalım lütfen…
Bakalım, ne hallere düştü, şimdi ülkemiz…
O ülkemiz ki…
Yıllar ve yıllar boyu; varmak için bu günlere değin; ne çok acılar ne çok kayıplar yaşadı…
Nice tabutlar kaldırdı her mahalleden, her sokaktan, her evden…
Nice kırık dökük silâhlarla; tel örgülü, kum torbalı, uykusuz ve yorgun, kaç mevzilerden ve nöbetlerden geçti…
Henüz 15, 18, 20 yaşlarda gençleri…
Sevdasız, ıslıksız, türküsüz şehitler oldular…
Peki ya şimdi?
Şimdi ne oldu?
İlkokullarımıza düştü uyuşturucu pazarları…
Her kentte, her beldede bir kerhane, bir kumarhane ve kara para cellatları…
Beli silâhlı tetikçiler; arsızlar, hırsızlar ve yüzsüzler aramızda…
Uzatmıyor, toparlıyorum:
Mesleksel idolüm, Sayın YılmazÖZDİL’e, teşekkürümle…
Kurucu Cumhurbaşkanımız Sayın DENKTAŞ; uğruna bir ömür harcadığı DEVLETİ, MİLLETİ ve VATANI adına bunca rezilliği, kepazeliği, ahlâksızlığı, yüzsüzlüğü ve soysuzluğu hiç mi hiç, hak etmiyor…
Bir referanduma gidilsin lütfen…
Sorulsun halkına…
O yorgun ve o bir DEVLET bir CUMHURİYET bir VATAN sahibi olmaya bağışlanmış – vakfedilmiş manevi bedeninin ATATÜRK’ün yanına, ANITKABRE nakli için, mümkünse ilk imzayı, ben atacağım…
Çünkü öyle; Lefkoşa – Gönyeli – Girne kavşağındaki o atıl(!) yer hiçbir zaman ve hiçbir halde, bu devletin bir vatandaşı olarak, sinmedi ki hiç, içime…
Önemli olan:
Bir yüreğin, bir fikrin, bir idealin ve ruhun sonsuza değin, nerede yattığı yer değil…
Yattığı yeri; ne kadar da çok, hak ettiğidir bence…
Ve bana göre; naçizane fikrimle, ATATÜRK’ün yanını, ANITKABRİ, tepeden tırnağına çoktan, hak etmektedir Sn. DENKTAŞ…
DEVLETİMİZ– CUMHURİYETİMİZ ve YARINLARIMIZ adına gaile çeken kaç Kıbrıslı Türk varsak eğer; böylesi bir referanduma seve seve, koşa koşa, hiç tereddütsüz hemen, onay verecekler, inancındayım.
Yorumlar kapalı.