Bülent Fevzioğlu

Pankartlar – Büyükelçiler Başbakanlar ve Öfkeler…






Uzatmaya gerek yok…

Konu, malûm…

Son bir aydır, ülkemizde, hiç başka sosyal, siyasal ve kültürel sorunlarımız yokmuş gibi, ortaya, Kıbrıs Türk halkını bölen ve ayrıştıran bir türban konusu atıldı…

Her kafadan bir ses çıktı ve nihayetinde özlenen ve düşlenen buymuş gibi, toplumsal çekirdekte ezilme, kırılma, parçalanma yaşandı, yaşatıldı…

Arada, “nedendi niçindi?” sorularıyla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’a atadığı Lefkoşa Büyükelçiliği’nde de hızlı bir gel – git oldu; Lefkoşa’ya geleli henüz altı ay bile olmayanı görevinden alındı, yerine, geçmiş yıldan tanıdığımız Sn. Büyükelçi ikinci kez yeniden, eski görevine atandı…

Kendi adıma, bu büyükelçi konusu beni hiç ilgilendirmedi, ilgilendirmiyor da.

Neden ilgilendirsin ki?

Bir ülke yöneticisi, kendi elçisini ister üç gün tutar atadığı yerde ister üç yıl…

Bu; ö ülke yöneticisinin tasarrufunda ve kararında olan bir konu…

 

* * *

Gelelim, iki gün önceki konumuza…

Ne dedi; Sn. Erdoğan’ın danışmanlarından biri, Başbakanımız Sn. Üstel’e yönelik olarak yaptığı sosyal paylaşım mesajında?

   – “Şu Kıbrıs’ı bir türlü Rumluktan kurtaramadık.”

Bu kadarla da kalmadı danışman, dahasını da yazdı…

Tekrara gerek yok, hepsi daha taptaze! iki gün önceye ait, kolayca bulunup okunabilir…

Ve elbette karşıt yanıtlar, tepkiler de verilmeye başlandı…

Peki bu, ilk kez mi oluyor?

Hayır…

Benim üzerinde durduğum, hafızamı yokladığım zaman karşıma çıkan örneği de aynıyla vak-i, tam da bu işte…

Hadi buyurunuz lütfen, sizi, 14 yıl önceye davet edeyim…

Üstelik, tam da bu aylar yine…

Yalnızca isimler değişiyor, konular aynı!

Görevden alınan ve atanan elçiler…

Pankartlar, öfkeler, sloganlar, başbakanlar…

Dedim ya…

Buyurunuz 14 yıl önceye gidelim…

Hiç yorum yapmayacak, yalnızca ülkemizde 14 yıl önce yaşananları belge değeri taşıyan gazete haberlerinden paylaşacak ve yapmadığım yorumu, yorum yapmak isteyenlere bırakacağım…

 

*      *      *

   Yıl, 2011…

Aylardan Şubat…

Bu günün Başbakanı Sn. Üstel’se o günün Başbakanı da Sn. Eroğlu idi.

Peki, Ankara’nın Lefkoşa Büyükelçisi kimdi?

Sn. Kaya Türkmen…

Ne kadar kaldı bu görevinde?

   Tam altı ay…

Altı ay sonra ne oldu?

Görevinden alındı ve yerine, aynı günlerde, Ada’daki Yardım Heyeti Başkanı olan Sn. Halil İbrahim Akça atandı.

Konusu farklıydı fakat, o günlerde de yollarda eylemler, pankartlar, öfkeler ve daha da önemlisi “Haddini aşan!” küfürlü sözler vardı…

Ve şimdi, dikkatle okuyunuz lütfen.

11 Şubat 2011 tarihli HaberKıbrıs.com, şu bilgiyi paylaşır:

 

*      *      *

   – “KKTC’de geçen hafta sendikaların düzenlediği Toplumsal Varoluş Mitingi’nde Türkiye karşıtı açılan, ‘Ne memurunu, ne paranı, ne askerini istiyoruz’ ve ‘Bizi mi kurtardınız? Has…tir’ yazılı pankartlar iki ülke arasında gerginliğe neden olmuştu.

   Pankartlarda yer alan hakaret içerikli ifadelere Başbakan Tayyip Erdoğan, “Güney’le beraber provokatif eylemler yapıyorlar. Türkiye’ye karşı böyle bir eyleme hakları yoktur. En düşük memurları 10 bin liraya yakın para alıyor. Üstelik yılda 13 maaş alıyorlar” sözleriyle tepki verdi.

   KKTC’den sorumlu Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in, “Bize hakaret ediyorlar, iki gün sonra gönderdiğimiz parayı alıyorlar” sözleri gerginliği tırmandırdı. Türk hükümeti, açılan pankartlar nedeniyle KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Başbakan İrsen Küçük’ü göreve çağırdı.

   Ankara’da bakanlar, “Bu pankartlara bizden önce KKTC Cumhurbaşkanı ve Başbakanı tepki göstermeliydi” yorumunu yaptılar. KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ise yaptığı açıklamalarda, “Türkiye’nin bu tavrı Rumların elini güçlendiriyor” dedi.”

 

*      *      *

Ne diyor, dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Eroğlu?

   – “Türkiye’nin bu tavrı Rumların elini güçlendiriyor…”

Ve aradan 14 yıl geçiyor, bu güne geliyoruz.

Gündemimizde, bu gün de RUM sözcüğü var!

Ne diyor, Sn. Erdoğan’ın başdanışmanı, bu günün KKTC Başbakanı, Sn. Üstel için?

   – “Şu Kıbrıs’ı bir türlü Rumluktan kurtaramadık.”

 

*      *      *

Ne kadar üzücü, değil mi?

Kökleri; tarihsel, sosyal ve kültürel anlamda yüzyıllar öncesine uzanan iki ülke kardeşliğini ve toplumsal enerjilerimizi nasıl da bu kadar hoyrat ve bu kadar da acımasız ve cahilce hırpalayıp, duruyoruz ne acı…

Oysa iki adım ötemizde, silahlandıkça silahlanıyor komşumuz…

Oysa iki adım ötemizde; yabancı ülkelerle sürekli savunma antlaşmaları yaparak, onlara, peş peşe deniz ve hava limanlarında kullanmak üzere en teknolojik uzun menzilli saldırı silahları için askeri üsler bağışlıyor! komşumuz…

Ve daha düne kadar; Türkiye’nin, bizatihi kendisinin “can cana yan yana kardeş” dediği, en dar ve en zor zamanlarında el uzattığı Türki devletler, şimdi Türkiye’yi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni reddederek, karşı tarafta…

Ve şimdi; akıl, yürek, vicdan ve sağduyu sahibi bir insan, adanın yarısında yaşanan bu korkunç silahlanmalara ve işbirliklerine bakarak, sormaz mı hiç kendine:

– “Denizden, karadan ve havadan, bunca üstün teknoloji silâhlanmalar, şu bir avuçluk adada, yalnızca, Kıbrıslı Türkler için mi?

Zihinsel ufkunu, öngörü ve sezgilerini buna yorması ve her şeyden önce kendi ülkesini düşünmesi gereken Sn. Başdanışman kalkmış;

   – “Şu Kıbrıs’ı bir türlü Rumluktan kurtaramadık” diyor…

 

*      *      *

Kıssadan hissesi:

Ben yine, günümüzden 14 sene önceye, 2011 yılı Şubat ayına döneceğim…

Dedim ya…

Elçiydi, pankarttı, sokaktaki öfkeydi, Başbakandı derken; 14 yıl önce yaşadığımız yanlışların, kırgınlıkların, hakaretlerin tekrarını yaşıyor, yaşatılıyoruz yeniden…

Sözlerimi; bir kez daha aynı olaylar yaşanır ve yaşatılırken hepimize, bugün Sn. Üstel’e yapılanın çok daha ağırları yaşatılan dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Derviş EROĞLU’nun NTV Televizyonuna yaptığı değerlendirmesi ile noktalıyorum:

 

*      *      *

   – “Aile içinde de kardeşler arasında da kırgınlıklar olur.

   Bunun devam etmemesi ve olayın kardeşler arasındaki dargınlık gibi görülmesini sağlayıp, tepkisel davranışları ortadan kaldırmak mecburiyetindeyiz.

   Burada atılan sloganlar, açılan pankartlar anavatanımızda yaşayan halkı ve yöneticileri üzmüştür, doğrudur.

   Ancak söylenen sözlerin de Kıbrıs Türk halkını üzdüğünü, belirtmek durumundayım.”

Pankartlar – Büyükelçiler Başbakanlar ve Öfkeler…
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.