
Çiçek lahanasının, havucun, pırasanın, bezelyenin, zeytinin, portakalın, patatesin ve bunlara benzer daha birçok gıda maddesinin girmediği ev var mı?
Yok!
Fakat hiçbir zaman ne coğrafi kökenlerini ne de ilk tanımlandıkları tarihleri merak etmemekte çoğumuz.
Etmek de istemedi.
Çünkü bizi, hiç mi hiç, ilgilendirmiyor…
Ne lüzum eder?
* * *
Dies Solis, Dies Lunae, Dies Martis, Dies Mercurii, Dies Jovis, Dies Saturni…
Hiçbir şey anlamadık değil mi, bu sözcüklerden?
Anlamadık çünkü Dies Solis’in Latince’de Pazar, Die sLunae’nin Pazartesi, Dies Martis’in Salı olması, bizi hiç mi hiç, ilgilendirmiyor…
İlgilendirmediği cihetledir ki, araştırma gereğini de duymuyoruz hiç.
Ne lüzum eder?
* * *
Asya Fili 89, Sibirya Beyaz Turnaşı 64, Kör Yılan 54, Avrupa Kedibalığı 60, Deniz Lâlesi 80-90, Marion Kaplumbağası 152, At 62, Evcil Domuz 27, Kese Ağlı Örümcek yaklaşık 9 yıl yaşıyormuş…
Yaşasın…
Bizi, hiç mi hiç ilgilendirmiyor…
– “Ben ne kadar yaşayacağım, onu bileyim, yeter!”
Ötesi, ne lüzum eder?
* * *
Tarih Öncesi Sanat, Mezopotamya Sanatı, Gotik Sanatı, Manyerizm, Barok Sanatı, Simgecilik, Noktacılık, İzlenimcilik, Dışavurumculuk, Dada, Yeni Klasizim, Rokoko…
Nerede başlayıp nerede bitti bütün hep bunlar?
Saysan, bir elin parmak sayısını geçmiyor ilgilileri…
Ne lüzum eder?
* * *
Abakus, Apsid, Kampanil, Payanda, Friz, Karyatif, Rustika, Timpanum, Tonoz, Arsitrav…
Bütün bunlar, mimarlıkta kullanılan terimler.
Biz mimar değiliz ya, bizi hiç mi hiç, ilgilendirmiyor…
Bizi; hiç mi hiç ilgilendirmiyor, çünkü…
Çoklarımız, konak yavrusu evlerde, otursa bile…
Sen büyüklüğüne, havuzuna, debdemesine bak.
Gayrısı, ne lüzum eder?
* * *
Romantizm’le Narsizm, Fütürizm’le Leninizm, Budizm’le Nazizm, Şovenizmle Hümanizm, Kapitalizm’le Kübizm, Sosyalizm’le Militarizm, Eklektizm’le Plüralizm arasında bir bağ var mıdır?
Varsa nedir, ne değildir?
Doğrusunu isterseniz eğer, ne bağı ilgilendirir bizi, ne bağsızlığı…
Ne lüzum eder?
* * *
İlk Nobel Ödülünü, 1950 yılında İngiliz Bertrand Russel kazanmış, kazansın..
Rus Alfabesi Cyril harfleriyle yazılıyormuş, yazılsın…
Danimarka Kraliyet Balesi, 1748 yılında kurulmuş, kurulsun…
Bütün zamanların en büyük yolcu gemisi, İngilizlerin, “Queen Elizabeth” gemisiymiş, olsun…
Bizi, hiç mi hiç ilgilendirmiyor…
Ne lüzum eder?
* * *
Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı, yönettiği ve oynadığı “Umut” filmi, Türk sinema tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul görüyor, neden?
Nazım Hikmet, “Kurtuluş Savaşı”na dair en mükemmel destan şiiri yazmasına karşın, Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır, neden?
Türk Tiyatrosuna emek veren günümüz sanatçıları,“Muhsin Ertuğrul”u usta diyerek anmaktadırlar, neden?
Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu” su ile Fakir Baykurt’un “Keklik”i aynı coğrafyanın kanatlıları olmakla beraber, birinin uçuşu diğerinin uçuşu kadar özgürlükler içerisinde olmamış, yasaklara uğramıştır, neden?
Edip Akbayram, o sular seller gibi berrak sesi ile “Türküler Yanmaz” dedi bir şarkısında; bir müzik sanatçısı olmamakla beraber İlyas Salman da“İnadına Türküler” adını verdi ilk kasetine…
Ve Şarkışlalı Aşık Veysel, kaç yıllar öncesinden çığırdı “Türküz Türkü Çağırırız” dediği türküsünü, neden?
Bizi, hiç mi hiç ilgilendirmiyor değil mi?
İlgilendirmiyor türküler…
Ne lüzum eder?
* * *
Tarihler ve tanımlar ilgilendirmiyor bizi…
Kurtlar, kuşlar, çiçekler ve böcekler de ilgilendirmiyor…
Hafta sonları oynanacak bir maça, ava veya iki paket kömür, üç kilo yağlı etle bir piknik yerine de gitmeyeceksek eğer, meteorolojinin hava tahmin raporları da umurumuzda olmaz hiç…
Yeryüzünden, her geçen gün biraz daha yok olması Kızılderili kabilelerinin neyimizedir… Neyimizedir, ünlü bir fizik bilgininin son laboratuvar sonuçları…
Bilsek ne bilmesek ne…
Ne lüzum eder?
* * *
Kim delmişse ozonu, varsın o diksin, o tehellesin!
Yayına hazır mı son kitabı bir yazarın, otursun da okusun!
Nemize gerek Türk sinemasının büyük krizi…
Banyoya, tuvalete kadar girmiş televizyonlar ve de o televizyonlardaki incir ipi diziler var ya…
Ne Hacı Bektaş-i Veli umurumuzda ne Pir Sultan Abdal ne Şeyh Bedreddin ne Yunus Emre…
Ne lüzum eder?
* * *
Aslolan bizde, ay kapının ardında!
Allah’tan sağlık, hükümetten aylık…
Bir ferahlık bir rahatlık her bir söze, amenna…
Yaşasın, bana dokunmayan yılan…
Ötesine kafa yormak, ne lüzum eder…
Gül gibi yaşayıp gitmiyor muyuz yine, a iki gözüm…
Yorumlar kapalı.