Bülent Fevzioğlu

Mustafa AYNALI ve Açgözlü Destanı… (1)






İçerisinde bulunduğumuz bu Ramazan ayı günlerinde, en az 60 – 80 yıl önceye giderek, Kıbrıs Türk edebiyatında Hüseyin AYNALI ve onun yollarda – sokaklarda okumuş olduğu destanlarımızdan biri olan “Açgözlü Destanı”nı sözel ve yazınsal kültür tarihimiz adına, paylaşmak istiyorum…

   Hüseyin AYNALI, Emekli Edebiyat Öğretmeni Sn. Hasan Şefik Altay’ın 1965 yılında yayımladığı “Kıbrıs Türk Şiiri Antolojisi”nin 23’üncü sayfasında, “Destan yazmaya 25-30 yaşlarında başladım” demekte ve kendisi hakkında şu bilgileri vermektedir:

 

*     *     *

“İngiliz geldiğinde (12 Temmuz 1878) 3-4 yaşında idim; annem, babam öyle diyor. Mağusa kazasına bağlı Istroncilo köyünde doğdum.

Hayatta iki defa evlendim.

İlk karımın adı Nazime idi ve ondan bir çocuğum olmuştu.

Ben Baf’ta polisken ayrıldık ve daha sonra Nazime Hanım öldü.

İkinci karımın adı, Melek’tir. Yaşı 70’in üzerindedir.

İkisi oğlan dördü kız olmak üzere, altı çocuğum vardır.

Büyük oğlum 64, küçük oğlum ise 20 yaşındadır.

Hayatta çeşitli işler yaptım. Şekercilik, aşçılık, köftecilik, helvacılık, tellâllık, İngiliz Sarayı’nda işçilik, Baf kasabasında 5 sene polislik v.s…

Babam Kıbrıslı’dır.

Kendisine, İncirlili Hüseyin derlerdi. Tabaklık yapıyordu. Ben de tabaklık yaptım. Babam bir ara Şam’a gitmiş ve orda 6 sene tahsildarlık yapmıştı. Bu müddet esnasında ben de Arap mektebinde okuyordum.

Destan yazmaya 25-30 yaşlarında başladım.

Başlıca destanlarım“Hasan Bulliler”,“Halit Arap”, “Adem ile Havva”,“Açgözlü” ve “Polis” destanlarıdır.

Bunlardan“Halit Arap Destanı”o zaman (eski yazı ile) 500 tane basılıp tanesi 2 kuruştan satıldı. Devrin komiseri de bu destanımı beğenmiş ve yayınlanmasını uygun görmüştü.

   “Açgözlü Destanı” Ramazan yemekleri üzerinedir. Bu destanlarımı birçok defa değişik şahıslara okudum. Hepsini de ezbere bilirim. İsterseniz size de günde bir tane okuyabilirim. Artık destan yazamıyor ve devamlı okuyamıyorum. Nefesim tükendi, beynim sulandı…”

 

*     *     *

   AYNALI’nın,“destan yazmaya 25-30 yaşlarında başladım” sözlerine karşıt olarak, Araştırmacı- Yazarlarımızdan Sn.Oğuz Yorgancıoğlu[Kıbrıs Folkloru, Mağusa 1970, s. 91]şunları yazar:

 

*     *     *

“… Asıl adı Mustafa’dır.

   Şiirlerinde Aşık Hüseyin mahlasını kullanır.

   1958 yılında yayınlanmış ”Sesimiz” Gazetesi’nde Ali M. Şenol imzalı, Aynalı’nın kendisiyle yapıldığı bildirilen bir röportajda doğum tarihi kesinlikle 1873 olarak verilmiştir… ”Sesimiz” Gazetesi’nde Ali M. Şenol onu şöyle tanıtıyor:

– “Keskin bir zekâya, sağlam bir bünyeye sahip olan halk şairi Aynalı, yazdığı bütün destanlarını 85 yaşında olduğu halde kahve kahve, ev ev dolaşıp terennüm etmekte, bir delikanlı gibi yorulmadan, dinlenmeden nefes tüketmektedir. Aksakallı, beyaz saçlı, kısa boylu; altında şalvarı, başında fesi ihtiyar Aynalı, alâka çekici destanlarını 35 sene evvel kitap halinde çıkarmış ve şiirleri halk tarafından hararetle okunmuştur…”

 

*     *     *

Bu alıntıdan sonra Araştırmacı-Yazar Sn. Yorgancıoğlu kendi saptamalarını da şöyle ifade eder:

 

*     *     *

   – “Son yaptığım araştırmalara göre Aynalı, okuduğu destanların yazarı değildir. Harid Fedai Bey’in koleksiyonundaki SÖZ Gazetesi nüshalarından okuduğuma göre destanlar (Lokman Hekim) Dr. Hafız Cemal tarafından yazılmış ve satsın diye Aynalı’ya verilmiştir. Dr. Hafız Cemal Türkiye’ye gidip yerleşince halk arasında asıl yazar unutulmuş, destanlar, okuyucu ve satıcı Aynalı’ya mal edilmiştir…”

 

*     *     *

   AYNALI ve destanları hakkında bugüne değin yayımlanan en toplu eser, Araştırmacı-Yazarlarımızdan Sn. Mustafa Gökçeoğlu tarafından (Gökçe Yayınları) 1993 yılında yayımlanan“Aynalı’nın Okuduğu Şiirler”dir.

Sn. Gökçeoğlu, 110 sayfalık bu toplu eserinde, Aynalı’nın okuduğu Polis Destanı, Dolandırıcı İşi, Gülsün Hanım Destanı, Açgözlü Destanı, Hasan Bulli Destanı, Doktor Behiç’in Destanı ve Adem ile Havva Kıssası’na yer verirken; AYNALI’nın önemi konusunda da şöyle yazmaktadır:

 

*     *     *

   “… (s.3) – Ortaöğretime başladığımda çok şaşkınlık geçirmiştim.

   Lefkoşa, köy çocuğu için oldukça büyüktü. Kent yaşamının değişikliği beni çok etkilemişti. Hele kocaman kocaman Camiler, kiliseler, tip tip kişiler! Bugün bile hepsi belleğime kazınmış gibi.

Ahmet Rasim, Çoronik, Karanfilli…

   Daha neler neler? Bunlardan biri de Aynalı’ydı.

   Her sabah okulumuzun kapısına gelir, elmalı şeker satardı.

   Sepetinde, değneklere batırılmış kan kırmızı elma şekerleri, bugün bile gözlerimin önünden gitmiyor. Hele Aynalı’nın kendine özgü ezgisiyle destanları, şiirleri, kıssaları okuyuşu görülmeye değerdi. Gerçekten de okurken yüzüne verdiği biçimle, sesinin tonuyla tek kişilik tiyatro sanatçısı gibiydi. Hepsinin ötesinde sesinin rengiyle tonu, oldukça ilginçti. Dişsiz ağzından yuvarlanarak çıkan sesleri bugün bile dinlediğimde o eski yıllardaymışım gibi bir duyguya kapılıyorum.

   Bilindiği gibi, dört dörtlük bir yazı toplumu sayılmayız.

   Yazmaktan çok, konuşmayı yeğleyen kişileriz.

   Sözel olarak nice ürünler ortaya koymuş olmamıza karşın, yazıya dökmeyi hep savsaklamışız. Üzücüdür ki ürünlerin çoğunu zaman, acımasız değirmeninde öğütmüştür. Geriye yalnızca üretenlerin adlarıyla, ürünlerin adları kalmıştır. Kimilerinde bunlar bile unutulmuştur.

   İşte bu yönümüz, AYNALI’nın yaptığı işin önemini gündeme getirmektedir.

   Belki de “O”, çarşı pazar destanları okurken yaptığı işin bilincinde bile değildi. Farkında olmadan böylesi büyük bir görevi yerine getirmiştir…

   Söylediği şiirlerle, tıpkı bir fotoğraf makinesi örneği zamanı durdurmuştur.

   (s. 8)… Birkaç Aynalı’mız daha olsaydı, kim bilir daha ne kadar çok ürün günümüze kadar ulaşabilecekti?”

 

*     *     *

Araştırmacı-Yazarlarımızdan Sn.Harid Fedai de(a.g.e. s.4) AYNALI’nın önemine dikkat çekerek şöyle yazdı:

 

*     *     *

   – “Bütün ilgisizliğimize karşın halk yazınının birkaç ürünü günümüze dek gelebilmişse, bunu, çoğunlukla Aynalı’nın taşıyıcılığına borçluyuz.

   Uzun yaşamı boyunca onları bıkmadan usanmadan – hatta tat alarak – hep okumuş, halka yaymıştır…”

 

*     *     *

   Perşembe günkü köşe yazımızda, devam etmek üzere…

Mustafa AYNALI ve Açgözlü Destanı… (1)
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.