
Bir yeni yıla daha, hazırlanırken…
Beni, en çok şaşırtan konu, ‘‘Makarios’un fotoğrafı’’ haberi oldu…
O Makarios ki…
Kendileri…
‘‘Kıbrıs Sorunu’’ denen ve bu ada coğrafyası üzerinde Türk – Rum ayrımı yapmadan sırtımıza giydirilen, keza, yarım asrı aşkın zamandır üzerimizde taşıdığımız o ‘‘deli gömleği’’nin’’ bizatihi biçicisi – dikicisi olan Makarios…
Hani; iki halkın eşit ortaklığında (16 Ağustos 1960) kurulan ‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti’’nin kuruluş imzaları bile kâğıtlar üzerinde henüz kurumadan, yapmış olduğu ilk açıklamasında;
– ‘‘Antlaşmalar, Enosis’e bir sıçrama tahtasıdır’’, diyen Makarios…
İşte o Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk ve de son! cumhurbaşkanı olan Makarios, daha emekleme sürecini yeni yeni toparlayıp da ayakları üzerine kalkmaya çabalayan ‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti’’ni 21 Aralık 1963 gecesi silâh zoru, tedhiş ve terörle yakar – yıkar, temellerine dinamit yerleştirerek patlatır, darmadağın ederek yerle bir eder ve Adalı Türklerin soykırımını da coşkuyla alkışlayandır ya…
Hani, ‘‘kaderin cilvesine bakınız’’ sözüne tam da biçilmiş kaftan olan o felâketler zincirinin tam da yıl dönümünde, Rum Yönetimi Başkanlık Sarayı’ndaki fotoğrafları yerlerinden alınarak, dışarıya çıkarıldı.
Biz buna, ‘‘çıkarıldı’’ değil de ‘‘atıldı’’ dersek, çok da abartmış olmayız yani…
Konuya ilişkin haber, üç gün önceye ait.
Rum haber kaynaklarında önemli bir yeri olan Philenews, üç gün önce, 24 Aralık (2024) günü ve ‘‘Makarios Artık, Kesin Olarak, Rum Başkanlık Ofisinin Dışında’’ başlığı altında, şu haberi paylaştı:
* * *
– ‘‘Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulidis verdiği kararı yerine getirdi ve Makarios’un fotoğrafını ofisinden kaldırdı.
Makarios’un fotoğrafı, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm Cumhurbaşkanlarının” portre fotoğraflarıyla birlikte, Rum Başkanlık Ofisinin girişindeki koridorda yer almaktaydı.
Makarios’un fotoğrafının bulunduğu yere Kıbrıs oyunlarından esinlenen bir tablo yerleştirildi.
Nikos Hristodulidis’in BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart ile 17 Aralık’ta gerçekleştirdiği görüşmede, arka plânda Makarios’un fotoğrafı yer almaktaydı.
Makarios’un fotoğrafı ilk önce Hristodulidis’in çalıştığı ofisin önündeki şöminenin üzerine, daha sonra oradan alınarak Hristodulidis’in toplantıları sırasında oturduğu koltuğun arkasına yerleştirilmişti.
Makarios’un fotoğrafı şimdi, kalıcı olarak, Rum Başkanlık Ofisi dışına alındı.’’
* * *
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıkılması ve Adalı Türklere yönelik soykırımın günü güne, tam da 61’inci yıl dönümünde, Türk – Rum demeden, tüm adalılar olarak sırtımıza giydirilen ‘‘deli gömleği’’nin biçicisi– dikicisi olan terzi Makarios’un fotoğraflarının (Philenews’in yazdığı gibi) ‘‘kalıcı olarak, Rum Başkanlık Ofisi dışına alınması’’ haberi şaşırtıcı bir durum olurken, çok değil, yine on gün önce, (15 Aralık 2024) bir başka Rum haber kaynağı olan Politisnews’te ve Theodoros Theodoru imzasıyla yayınlanan makalede yapılan özeleştiri de oldukça dikkat çekici idi…
Makalesinde, ne diyor Sn.Theodoros Theodoru?
* * *
– ‘‘Kıbrıs sorununun boyutları incelendiğinde ve önerilen çeşitli çözüm plânlarına, uzun süren görüşmelere ve onlarca başarısızlığa bakıldığında, milli meselemizin bir işgal ve istila meselesi olduğu iddia edilebilir, ancak bu görüşün siyasi olmaktan çok duygusal olduğu anlaşılmaktadır.
Dürüst olalım.
Kıbrıs sorunu 1974’te değil, onlarca yıl önce başladı.
Esasen, uluslararası bir mesele olarak Kıbrıs sorunu, 1954 yılında dönemin Yunan hükümeti Pangalos’un, Başpiskopos Makarios’un dayanılmaz baskısı nedeniyle konuyu BM’ye taşımak zorunda kalması ve böylece Türkiye’yi de sorunun bir parçası haline getirmesiyle başladı.
Acaba 1963 yılı bir işgal ve istila meselesi miydi?
1964 veya 1967 yılları bir işgal ve istila meselesi miydi?
1972 yılında, Rum ve Türk anayasacıların katılımıyla gerçekleşen iki toplumlu görüşmelerde, Kliridis ve Denktaş bir çözüm üzerinde anlaştığında, mesele işgal ve istila meselesi miydi?
Kıbrıs sorununun çözümsüz kalmasının, iki ana nedeni vardır:
Birincisi, devam etmesinin ana nedenlerini içeren pratik yönü, diğeri de iki taraf arasındaki farklılıkların ana yönlerinden oluşan öze ilişkin yönüdür.’’
* * *
Sn. Theodoros Theodoru, Kıbrıs Rum tarafından kolay kolay göremeyeceğimiz bir özeleştiride bulunurken, haklı olarak, geleneksel Rum siyasi yönetim tezlerine de yakın duracak, onların ruhlarını okşamayı da ihmal etmeyecek ve satır aralarında ‘‘Eğer tüm suçları tartarsak, kesinlikle diğer tarafa doğru ağır basar’’ diyerek aforoz edilmemeye! Büyük bir dikkat ve özen gösterecektir!
Ve devam ediyor, Sn. Theodoros Theodoru?
* * *
– ‘‘Pratik açıdan bakıldığında, Kıbrıs sorununun, her iki tarafın uzlaşmazlığı ve bir tarafın diğerine karşı işlediği suçların bir sonucu olarak ortaya çıkan güven eksikliği nedeniyle çözümsüz kaldığına şüphe yoktur.
1963-1964’te biz, 1974’teki işgalle birlikte de kesinlikle çok büyük ölçüde Türk tarafı ilk sıradaydı. Eğer tüm suçları tartarsak, kesinlikle diğer tarafa doğru ağır basar. Ancak uluslararası meseleler terazi ve kantarlarla ölçülerek çözülmez.
İşgal ve istilanın,1963 Makarios ayaklanmasından ve 1964-1974 yıllarında Kıbrıslı Türklere karşı işlediğimiz suçlardan daha büyük bir suç olduğu yadsınamaz bir gerçektir ancak çözüm konusunda bize yardımcı olmamaktadır.
Amacımız, başkalarının bizden daha kötü olduğunu söylemekse, o zaman amaca ulaşılmıştır. O halde onların bizden daha kötü olduğu iddiasıyla yaşayalım ve her türlü çözüm girişimini durduralım.
Ancak aynı zamanda bu iddiaları bizim ortaya attığımızı ve bunlara sadece bizim inandığımızı da anlamalıyız.’’
* * *
Cumartesi günkü köşe yazımızda, devam etmek üzere.
Yorumlar kapalı.