
Kendi paylaşımlarımda da görüyorum, başkaca sosyal paylaşımlarda da…
O kadar çok zihni ve yüreği kirli, okuduğunu bile anlamayan, sapla samanı karıştıranlar var ki aramızda…
Tek yapabildikleri, aç ve arsız bir mahlûkat gibi saldırmak, parçalamak, küçümsemek ya da…
Kimi paylaşımların altına yazdıkları sözde “yorum”larından anlaşılır ki, yoktur hiçbir konuda, zerre bir fikirleri…
Ve daha da önemlisi, paylaşım yapandan da bi-haberdirler…
Kimdir nedir ne yaptı ne yapıyor konusunda hiç bilmiyor, tanımıyorlar bile…
Lâkin iş “cahil cüreti”ne gelince, işte tam orada, rakipsizdirler!
Mideniz, o kadar çok bulanır ki…
Yanıt vermek bile, gelmiyor içinizden…
Hani “çirkefe taş atma, sana da sıçrar çamuru” diye…
Kendi adıma; okur geçerim yalnızca, kimi sözde yorumları, değil cümle – kelime, tek harflik bile bir yanıt, gerekmiyor onlara…
* * *
Kimi sosyal paylaşımlara yapılan bu sözde “yorum”lardan anlaşılan bir gerçek var ki…
Çok ciddi…
Çok ciddi bir şekilde zihni ve yüreği kirli, alabildiğine cahil ve hasta ruhlu insanlar var aramızda…
Tek bildikleri; aç ve arsız bir mahlûkat gibi içlerini kusmak, kusmuklarıyla birlikte birilerine saldırmak ve bundan da çok büyük, hazlar almak…
Beslendikleri tek yalak, “linç çöplüğü”nden ibaret…
Ve günümüzde, adına, “sosyal medya” denilen bu mecrada, bu türden o kadar çok, mahlûkat var ki…
* * *
Etimolojik kökeni ile dilimize, İngilizceden geçen “Linç” kelimesi, en kısa tanımı ile “yargısız infaz” olarak, karşılık bulur.
İçeriğinde de kin, nefret, kıskançlık, haset, cahillik ve yanlış anlamayı barındırıyor en çok…
Tam bir zihinsel, yüreksel ve ruhsal hastalık hali…
Şöyle bir gezininiz facebookta…
Gezininiz ve bakınız lütfen; her hangi birinin – paylaşım konuşu ne olursa olsun – paylaşımının altına, yazılanlara…
En orta seviyedeki bir zekâ bile şaşırır, ne karar vereceğine…
Gülsün mü ağlasın mı acısın mı o “yorum yaptı!”, sanana – sananlara…
* * *
Herkes; herkesi sevmek, zorunda değildir…
Herkes; herkesle aynı düşünce noktasında buluşmak, zorunda da değildir…
Fakat hiç kimsenin de ötekine saldırmak, aşağılamak, örselemek, hakaret etmek hakkı da yoktur…
Oysa şimdi ve ne acı ki “sosyal medya” dediğimiz bu mecrada, hepsi de vardır!
Bu mecra, tam bir “linç çöplüğü”ne döndü sonuçta…
* * *
TRT Haber’den Sayın Gülçin Sakarya bu çöplüğe dikkat çekerek ve “Sosyal medyanın acımasız yüzü: Linç kültürü” başlığı altında, şöyle yazıyor:
* * *
– “Binlerce kişi karşısındakini tanımadan, ne hissedebileceğini düşünmeden düşmanca yorumlar yapabiliyor. “Dilin kemiği yoktur” derler, sosyal medyaya gelince de bazen, “elin kemiği” de olmuyor.”
Nedir, “elin kemiğinin de” olmaması?
Klavye!
Birkaç yıl önce, bir şiirimde, “klavye kahramanları” diye yazmıştım işte bu “elin kemiğinin de” olmamasını…
Geç klavye karşısına ve hayatın boyunca hiç tanımadığın birilerine, saldır gitsin, hayasızca…
Aslında, “elin kemiği” var…
Ancak; o bile sökülüp atılıyor işte, yazarken kimileri, bu çöplük mecrasında!
Ve devam ediyor, Sn. Sakarya:
* * *
– “Anadolu Üniversitesi Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (SODİGEM) Müdürü Prof. Dr. Levent Eraslan, sosyal medya platformlarında gerçekleştirilen linçlerde; linç edilen paylaşım, kişi ya da kurumlara karşı hakaret, tehdit gibi durumlarla sıklıkla karşılaşıldığını anlatarak, şunları söylüyor:
– “Son dönemde sosyal medyada ve dijital platformlarda çok çeşitli boyutlarda kendini göstermektedir.
Dijital platformlarda karşı tarafı utandırmaya yönelik davranışlar ve kişi ya da karşı tarafı yıpratmaya ve psikolojik olarak zarar vermeye yönelik bu saldırgan davranışı, bir şiddet eğilimi olarak değerlendirmek mümkündür.”
* * *
Ne diyor, Prof. Dr. Levent Eraslan?
– “Bunu, bir şiddet eğilimi olarak değerlendirmek mümkündür.”
Bir de şu değerlendirmesi vardır, Sn. Sakarya’nın:
– “Sosyal medya kullanımının artması sonucu, insanların sosyal medyada daha fazla kişinin yaşantısına tanık olmasıyla kıskançlıklar ve kendini eksik hissetme duygusu bu linç kültürünü daha da artırmaktadır.”
* * *
Özetle; linç kültürü ile beslenenlerde görülen kendini eksik hissetme duygusu, şiddet eğilimlerini, ortaya çıkarıyor!
Kim söylüyor bunu?
– “Anadolu Üniversitesi Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (SODİGEM) Müdürü, Prof. Dr. Levent Eraslan.
Bu arada; tarihçi, Sn. Emrah Safa Gürkan da katıldığı bir programda linç kültürü üzerine konuşurken, şu değerlendirmede bulunur:
– “Sivrilen ve birey olarak öne çıkan kişilerin linç edildiği toplumlarda, bilgili insanlar susturulup, vasıfsız insanlar, öne çıkıyor.”
* * *
Kıssadan hissesi:
Ne demişti bir romanında, büyük yazar, Yaşar Kemal?
– “Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık!”
Kimi insanların çürümüşlüğüne dikkat çeken bu söze, günümüzde, şu cümleyi de ekleyebiliriz kanımca, onlar için:
– “Linç çöplüğünden beslenen, vasıfsız mahlûkatlar!”
Yorumlar kapalı.