Bülent Fevzioğlu

‘‘Koç Burcu’’ Ya da; ‘‘Selâm olsun, can-ı gönül ülkeme…’’






Aylar öncesinden bu köşede yazmış ve demiştim ki;

– ‘‘Günlük, basılı gazetelerimiz gazete olmaktan çıktı, ‘‘Polis Basın Bülteni’’ne döndü…

Her geçen gün bu fikrimde daha da inançlı ve daha da kabul eder oluyorum kendimi…

Meselâ bizim, Kıbrıs gazetesi…

Birinci sayfadan başlamak üzere, beşinci sayfaya kadar verilen haberlere, bakınız lütfen…

Her sayfa, ülkemizin şu son yıllardaki en büyük en acı en hüzzamkâr fotoğrafı…

Hırsızlık, saldırganlık, mahkeme, tutuklama, uyuşturucu, kurşunlama…

Say, sayabildiğin kadar…

40 yıllık bir gazeteci yazar olarak, gazete almaktan ve okumaktan, ülkem adına utanıyorum artık…

Yalnızca gazetelerimiz mi?

Televizyon izlemekten de boğuluyorum artık…

O kadar rezillik o kadar kepazelik o kadar utanç duyulacak günlerden geçeriz ki…

Zihnimizin, yüreğimizin ve ruhumuzun küçücük sandallarını hangi kuytu limanlara ve kıyılara çekip demir atacağımızı, bilemiyoruz artık…

Utanıyoruz, utanıyoruz yalnızca, yaşanılan ve yaşatılan(!) günlerden…

 

*     *     *

Çok değil, daha birkaç yıl öncesine kadar, kaliteli televizyon dizileri vardı…

Yayın gecesini ve saatini merakla bekler, oturup izlerdim…

Artık, televizyonlardaki dizileri de izlemiyorum…

Hep aynı terane…

Kimin kiminle yattığı ve de kimin kimi nasıl aldattığı bir yana; mafyasız, silahsız, içerisinde üçkâğıtların döndüğü holdingsiz dizi de kalmadı…

Hangi TV. kanallarında izliyoruz bunları?

Yüzyıllardan beri ‘‘Anavatan’’ dediğimiz, Türkiye kanallarında!

Ben, dört dörtlük bir Müslüman değilim…

Namazım, zekâtım, orucum, beş vakit abdest almam hiç yoktur, olmadı benim…

Ve lâkin…

Lâkin ‘‘Allah’’ dediğim bir inanca sımsıkı sarılır, başımı yastığıma bıraktığım her gece ‘‘Şükreder’’, kırık dökük de olsa bildiğim üç beş duaya sığınır, öyle uyurum…

Ve merak ediyorum…

‘‘Anavatan’’ dediğim Türkiye, bu mudur yani?

Ben söylemiyorum! Kendi televizyon dizileri söylüyor…

Oturun ve birkaç bölüm de olsa izleyiniz TV. dizilerini lütfen…

İnsana yönelik şiddetin, ahlâksızlığın, mafyasızlığın ve tabancasızlığın olmadığı bir dizi, var mı ‘‘Allah aşkına…’’

Ve nedense de o kendine, DEVLET adına RÜTÜK diyen ‘‘Radyo Televizyon Üst Kurumu’’ izlemiyor mu bu bunları?

Mantık çok sarih, açık ve basit…

İzliyorsa, ya…

– ‘‘Doğrudur, Türkiye budur’’ diyerek onaylıyordur…

Ya da izlemiyorsa ‘‘Denetim ve kontrol görevini’’ yapmıyordur…

İkisinden biri, hangisi sizce?

 

*     *     *

Uzatmayacağım…

Çookk uzun zaman oldu, ben, Türkiye çıkışlı TV. dizilerini izlemiyorum artık…

Ülkemin günlük haberlerine, gazetelerine gelince…

Üzülerek söylüyorum, maalesef, 40 yıllık bir gazeteci olmam bir yana, doğma büyüme bu ülkenin – ülkemin bir vatandaşı olarak, canım yana yana, başta, köşe yazarı olduğum Kıbrıs gazetesi olmak üzere, mümkün olduğunca, basılı (dijitaller sonra!) tüm gazetelerimizi satın alamazsam da…

Köşe yazarı olduğum Kıbrıs gazetesini almak için gittiğim mahalle bayiimde, diğer basılı gazetelerimize de ayaküstü bakıyor, sevdiğim yazarların köşe yazıları ile genel haberlerini orada okumaya, takip etmeye özen gösteriyorum…

Neyse…

Ol ahvali, izah ettiğim, kanısındayım…

Diyeceğim o ki…

Ben; çok uzun zamanlardan sonra, dijital platformlarda, çok büyük bir merakla! gayrı, 12 Nisan 1959’dan başlamak üzere, mensubu olduğum ‘‘Koç Burcu’’ fallarını izliyor ve takip ediyorum, çok büyük bir disipline…

Tarot mu istersin, kitap mı, kahve falı fincanı ya da tabağı mı?

Ohhhh ne alâ…

Tabanca yok mafya yok holding yok aldatma yok ihanet yok!

Ne demiş eskiler?

– ‘‘Fala inanma, falsız da kalma…’’

Ben ‘‘artık’’ ya da ‘‘gayrı’’ diyelim…

Şu son üç – beş yıldan başlamak üzere; 5 büyük ilgimin, merakımın, telaş ve endişesinin peşindeyim yalnızca…

İşte o 5 ilgim, telaş ve endişelerim:

 

*     *     *

1) Torunum SU Hanım, bugün beni, dünden daha çok, nasıl sevindirecek?

2) Hayattaki tek çocuğum; oğlum Bilgi eşi Pınar kızımız ve onların gencecik ailesi bunca kirin, pasın, rezaletin ve umutsuzluğumun içinden yarına, kendilerini, mümkün olduğunca kirlenmeden, nasıl hazırlayacaklar?

3)Koç burcum bugün, ne halde?

4)Diamond Tema, bugün ne paylaştı?

5)Türküler ikliminde, gündemde olan, hangi türküdür?

 

*     *     *

Benim; doğup büyüdüğüm ve de çokça sevdiğim, üzerine şiirler, şarkılar, türküler yazdığım ve de halâ yazmaya devam ettiğim ülkemde olanca derdim, bunlardan ibarettir yalnızca, bundan öteye…

Not düşünüz mümkünse; Diamond Tema’yı youtube’da takip ediniz, izleyiniz lütfen…

Yüzyıllardan süzülüp gelen türkülerden, kopmayınız, dışlamayınız, zaman buldukça dinleyiniz lütfen…

Ne demişti bozkırın tezenesi, çağımızın filozoflarından, Kırşehir – Çiçekdağlı, ölümsüz Neşet Ertaş?

– ‘‘Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma, yanına otur. Çünkü kötü insanların, türküleri yoktur.”

Ve gelelim benim, Koç Burcu, falıma…

Bilmezdim, öğrendim…

Neymiş?

– ‘‘Beş tane büyük burç var, gökyüzünde… Bunlardan ikisi, Koç Burcu’na geçiyor…

Neptün meselâ… 2012 yılından beri Balık Burcu’nda idi…

Kendisi, 140 senede 1, burç değiştirir…

Ve bu yüzyılda yaşayan her insan, her Koç, Neptün’ün Koç Burcu’nu ilk kez deneyimleyecek…

Ve 2 / Buçuk yılda bir burç değiştiren Satürn, bu bir öğretmen niteliğinde…

İkisi birden, Koç’a geçiyor…’’

 

*     *     *

Kıssadan hissesi…

Şimdi, 2025 yılındayız…

Öyle anladım ki…

Neptün, 140 senede bir Koç Burcu’na geçiyorMUŞ…

Demek ki en son, 1885’te, Koç’la buluştu…

Eeee… Bu kadar zor geldiğine göre, gelmişse gayrı, vardır elbet biz Koçlara dair bir hikmeti, bir müjdesi!

Bekleyip, göreceğiz…

Demem o ki…

Sarılınız evlâtlarınıza, torunlarınıza, sevdalınız olana ve de ‘‘Fallarınıza!’’ sımsıkı, kucak kucak…

Vakit varken, şimdi sarılınız, çünkü…

Kim bilir bu beyin, bu yürek, bu ruh nerede, hangi halde ve nasıl susacak!

Ne fark eder ki Koç’sanız, Akrep’seniz, Terazi ya da İkizler’seniz?

Sarılınız, sarılınız yalnızca, sizi mutlu edene…

Unutmayınız: Ol mezar tek kişilik…

‘‘İkizler’’den, olsak bile!

Hiç kimse, gömülmeye gelmez, öteki ile!

Selâm olsun, can-ı gönül ülkeme…

‘‘Koç Burcu’’ Ya da; ‘‘Selâm olsun, can-ı gönül ülkeme…’’
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.