Bülent Fevzioğlu

Kıbrıslılar Evsiz – Yersiz Kimsesizler mi?(2)






8 Temmuz (1968) Pazartesi günü Sn. Klerides, kendi evinde Sn. Denktaş’ı konuk eder.

Bir gün sonraki (9 Temmuz) Bozkurt gazetesi, şu manşeti paylaşır:

– “Denktaş İle Kliridis Birlikte Yılmazköy’ü Ziyaret Ettiler.”

Haber şöyle:

– “Kıbrıs sorununu barışçı bir çözüme vardırmak amacıyla Türk ve Rum Temsilcileri arasında yapılmakta olan görüşmeler devam etmektedir.

Türk Temsilcisi Rauf Denktaş dün sabah saat 08.50’de Ledra Palace Oteli’ne giderek Rum Temsilcisi Glafkos Kliridis ile buluşmuş, daha sonra iki temsilci görüşmenin yapılacağı Kliridis’in Rum kesimindeki evine gitmişlerdir.”

 

*     *     *

İki liderin, “Yılmazköy’ü neden ziyaret ettiler?” sorusuna gelince…

Hatırlanacağı üzere Rum milisleri, bugünkü adı Yılmazköy olan Şillura’ya Ayvasıl köyümüzle birlikte 24 Aralık 1963 günü saldırmış ve bazı vatandaşlarımız şehit edilmişlerdi.

Saldırıdan dört gün sonra, 28 Aralık 1963 günü yayınlanan Halkın Sesi gazetesi “Rumlar katliama devam ediyor” başlığı altında, şöyle yazar:

 

*     *     *

– “Bilindiği gibi iki üç günden beri Rumlar, Türklerin azınlıkta olduğu köylere baskınlar yapmakta, birçoklarını esir alarak kurtulabilenlerin de civardaki Türk köylerine kaçmalarına sebep olmaktadırlar.

Ayvasıl ve Şillura köylerinden kaçamayan Türkler, Rumlar tarafından öldürülmüşlerdir. Ölü sayısının 11- 12 civarında olduğu bildirilmektedir. Rumlar Türklerin terk ettiği evlerini de tahrip etmektedir. Rumların elinde bulunan telefon ve telgraf irtibatının Türklere ve bilhassa gazetelere kesik olması yüzünden diğer köylerden hiçbir haber alınamamakta ve kuvvetle ileri sürülen iddialara göre, Girne kazasındaki karma köylerde bulunan Türklerin akıbeti de karanlık bulunmaktadır.

Bu arada birçok Türk erkeğinin öldürüldüğü ve mallarının da tamamen tahrip edildiği öğrenilmiştir.”

Sn. Denktaş’la Sn. Klerides’in, görüşmelerinin daha ilk günlerinden Yılmazköy’ü (Şillura) ziyaret etmelerinin nedeni bu: Saldırıların ve ölümlerin yaşandığı yeri, birlikte görmek!

 

*     *     *

İki liderin, birbirlerinin evinde konuk olarak yapmış oldukları ilk görüşmelere temmuz ortasında kısa bir süre için ara verildikten sonra, görüşmelerin ikinci bölümü aynı ev sahipliliği ile 29 Ağustos (1968) günü Sn. Denktaş’ın evinde yeniden başlar.

Bu arada Makarios yurtdışında olduğu ve Sn. Klerides’in de Cumhurbaşkanlığı makamına vekâlet etmesinden kaynaklanan yoğunluğu nedeniyle, görüşmeler 9 Eylül gününe ertelenir.

Bu kez ev sahibi, Sn. Klerides’tir.

Bu görüşmede, ilginç bir karar alınır…

Karara göre, haftada iki kez olmak üzere başlayan görüşmeler, bundan sonra haftada bir ve yalnızca pazartesi günleri yapılacaktır…

Hani hep “bu görüşmeler yarım asırdır neden bitmiyor?” sorusu var ya…

İşte bu sorunun cevabı, 9 Eylül 1968 tarihli toplantı ile Sn. Klerides’in evinde başlar…

– “Haftada iki görüşme, çoktur, haftada bir görüşelim!”

Bu kararın alındığı gün, bir gazeteci Sn. Klerides’e şu soruyu yöneltir:

– “Eylül ayı kritik mi?”

Sn. Klerides, yanıt verir:

– “Görüşmeler devam ettiği ve anlaşmaya varılmadığı sürece, bütün aylar, kritiktir!”

 

*     *     *

Ve sonra; 16 Eylül’den başlamak üzere, her pazartesi günü iki lider, dönüşümlü olarak birbirlerinin evlerinde görüşmelere devam ederler.

Ledra Palas Otel, buluşma noktalarıdır.

Liderler, birbirlerini orada karşılar ve o gün kimin evine gidilecekse, toplantının ev sahibi olan kişi konuğunu yanına alarak, evine davet ederdi.

Yani; ne biri için resmi konuta gidilerek “ayağıma geldin, makamımı tanıdın!” oluyordu, ne de diğeri için…

Kanımca çok güzel ve çok da adildi bu başlangıç…

Ve lâkin; kendi ülkemizde ve evlerimizde bu görüşmeler daha yeni yeni başlar ve eskilerin dediğince “henüz palazlanma” olmadan, birileri bu güzelliği bozmaya, başlamışlardı bile!

Gazetecilerinden biri, New York konusunu ortaya atar.

24 Eylül (1968) tarihli Bozkurt şöyle yazar:

– “Türkiye, Yunanistan ve Rum Yönetimi Dışişleri Bakanları’nın New York’ta Cemaatler arası görüşmeler konusunu ele alıp almayacakları yolundaki bir soruyu cevaplandıran iki lider, Dışişleri Bakanlarının Kıbrıs konusunu ele almalarının gayet tabii olduğunu, ancak cemaatler arası görüşmelerin tafsilatı ile ilgileneceklerini sanmadıklarını bildirmişlerdir.”

 

*     *     *

Hani, New York konusu birden bire gündeme getirildiği gibi, Rum basını “görüşmeler çıkmazda” gibi manşetler atmaya da başlar.

8 Ekim tarihli Bozkurt gazetesi, bir gün önce Sn. Klerides’in evinde yapılan toplantıyı manşetine taşırken, şöyle yazar:

– “Klerides, Rum basınının olumsuz yayınlarından yakındı.”

Bir hafta sonraki toplantılarında ise Sn. Klerides müthiş ve son derece olgun bir adım atarak, tam bir sürpriz yaratır.

Bozkurt, şöyle yazar:

– “Öte yandan dünkü görüşmeyi müteakip, Denktaş ile Klerides, Klerides’in arabasında Türk semtine gelmişler ve Denktaş’ın Türk Cemaat Meclisi’ndeki Dairesi’nde kısa bir süre oturarak, kahve içmişlerdir.”

Bu güzelliğin, daha başka bir izahı, olabilir mi?

Olur! Oldu da…

Bu kahvenin Cemaat Meclisi’nde içilmesinden üç hafta sonra, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlanır.

Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Sn. Ercüment Yavuzalp, elçilik binasında bir kokteyl verir.

Ve bu kokteyle yalnızca Rum Temsilciler Meclisi Başkanı Sn. Klerides değil, beraberinde, Rum Dışişleri Bakanı Sn.Spiros Kiprianu da katılır.

 

*     *     *

Liderlerin birbirlerinin evlerinde yapmış oldukları görüşmeler, Cemaat Meclisi’nde kahve içmeler, Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde birlikte resepsiyona katılmalar derken, kendi ada topraklarımızda yaşanan bütün bu olumlu güzellikler, 20 Eylül 1971 günü, kopar…

Aradan, sekiz ay geçer…

Sn. Denktaş’la Sn. Klerides yeniden bir araya gelirler…

Ancak bu kez, yalnız değillerdir…

8 Haziran 1972 günü yeniden başlayan görüşmeler bu kez 5’li olarak gerçekleşir ve masada Türkiye, Yunanistan ve Birleşmiş Milletler de yer alır.

 

*     *     *

Kıssadan hissesi:

Peki, ya; 8 Haziran 1972 günü ilk kez başlayan 5’li toplantılar, nerede gerçekleşir?

– Kanada kontenjanının işgalinde olan, HINO CLUP’ta!

İşte o gün bugündür, o ülke senin bu ülke benim, dolanıp duruyoruz ‘Soruna Çözüm’ diye…

Bugün, 7 Ekim…

Bir hafta sonra, New York var yine…

Karınca kaderince, özetlemeye çalıştım, müzakereler tarihçemizi.

Yazımın başlığında olduğu gibi, sorum, bakidir hâlâ:

– “Kıbrıslılar; Evsiz – Yersiz, Kimsesizler mi?”

Kıbrıslılar Evsiz – Yersiz Kimsesizler mi?(2)
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.