Birinci Dünya Savaşı içerisinde en değerli mal varlıklarından eşeğini, katırını satan, evindeki ve elindeki merteklerini mevzi yapımı için bağışlayan, bilgisiz – birikimsiz – deneyimsiz daracık imkân ve yetenekleri ile tüm ada genelinde tiyatro oyunları sahneleyen ve elde edebildiği kadarki maddi geliri eşeğinin, katırının, merteklerinin yanına katarak ‘‘Kurtuluş Savaşı’’ için Anadolu’ya gönderen Kıbrıslı Türkler, tüm bunlar için hiçbir kere yakınmamış, pişmanlık duymamış, söz konusu bile etmemiştir hiç…
Aradan, 20 yıl geçer…
Bu kez eşikte, İkinci Dünya Savaşı durmaktadır…
* * *
Kıbrıslı Türkler; Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi, İkinci Dünya Savaşı yıllarında da yine İngiliz Sömürge Yönetiminin boyunduruğu altındadır.
Yokluk ve yoksunluk, diz boyundadır yine…
Ve İngiliz; iki şilin aylıkla, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlardan ‘‘Katırcı’’lar alır, kendi savaş cephelerinde kullanmak için…
Bu ‘‘Katırcı’’lardan biri de babamdı.
Neydi ‘‘Katırcı’’ olmak?
İngiliz ordusu hizmetinde; cephede olanlara iaşe, mühimmat ve yararlılar için tıbbi malzeme, sedye taşıyıcılar…
Aralarında Kıbrıslı Rumlar da olmak üzere, yüzlerce Kıbrıslı Türk ‘‘Katırcı’’ yazıldı İngiliz ordusuna ve yurtdışındaki cephelere taşındı…
Kimileri dönebildi; esir düştü, kayboldu, ölüp gitti kimileri…
Meselâ; doktorluk mesleği yanında, Kıbrıs Türk siyasetinin son elli yılı içerisinde Milletvekili, Bakan, Parti Genel Başkanı, Başbakan ve nihayetinde de Cumhurbaşkanlığı makamına değin uzanan, Sn. Derviş Eroğlu’nun babası, işte o dönmeyenlerden biri olmuştur.
Çok uzun yıllar ‘‘Kayıp’’ olarak bilinen baba, İzzet Derviş Efendi’nin mezarının, çok sonraları, Polonya’da, Krakow Rakowicki Mezarlığı’ndaki 66 Türk şehidin yanında olduğu öğrenildi…
Neden?
Ayda, 2 Şilin aylık için, mecburiyetten…
* * *
İşte bu İkinci Dünya Savaşı yıllarında, genç Türkiye Cumhuriyeti’nde de peş peşe doğal afetler, depremler yaşanır…
Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi, Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Sosyal BilimlerBölümü’nden Öğretim Üyesi – Akademisyen, Dr. Sn. Duygu YILMAZ’ın Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti TarihiDergisi’nde (Ocak 2024) bir araştırma makalesi yayınlanır.
Makalenin adı:
– ‘‘ Kıbrıslı Türklerin Dayanışma Çabalarına Bir Örnek: Türkiye’de Yaşanan Depremlere Yapılan Bağışlar (1940-1950)’’
* * *
Akademisyen, Dr. Sn. Duygu YILMAZ, makalesine, şu paragrafla başlar:
– ‘‘Gerek Osmanlı Devleti Dönemi’nde gerekse Cumhuriyet Dönemi’nde Kıbrıs Türk halkının var olma mücadelesine destek olan Türkiye’nin desteklerine karşılık Adadaki Türkler, Türkiye’nin zor zamanlarında yardım elini uzatmayı borç bilmiştir.
Türkiye’nin yaşadığı deprem felâketlerinde Kıbrıs Türk halkı, yaşanan kayıpların telâfisi için başlattığı yardım kampanyalarını Kızılay’a ulaştırarak anavatana minnet borcunu ödemek istemiştir.’’
Peki ya bu ‘‘minnet borcunu’’ ödemek isteyen Kıbrıslı Türkler, bu istemlerini gerçekleştirdiler mi?
* * *
Türkiye; Birinci Dünya Savaşı yılları da içerisinde olmak üzere; 1942 – 1949 yılları arasındaki depremlerle çok büyük can – mal kayıpları yaşadı.
Türkiye’nin Tokat ilinin bir ilçesi ve ilçenin merkezi olan Erbaa’da yaşanan depremin üzerinden bugün, 82 yıl geçmiştir…
O felâket yıllarını nasıl anımsatıyor; Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi, Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Sosyal BilimlerBölümü’nden Öğretim Üyesi – Akademisyen, Dr. Sn. DuyguYILMAZ’?
* * *
– ‘‘1942 yılındaErbaa’da meydana gelen 7.1 büyüklüğündeki depremde 3.000 can kaybının yaşandığı ve 32.000 bina hasar almış olduğu, 1943 yılında Tosya-Ladik’te meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki depremde 4.000 can kaybının yaşandığı ve 40.000 bina hasar aldığı ve 1944 yılında Gerede-Çerkeş’te meydana gelen 7.3 büyüklüğündeki depremde 3.959 can kaybı yaşandığı ve 20.865 binanın hasar aldığı görülmektedir.
Ayrıca,1946 yılında Varto’da yaşanan depremde 839 can kaybı meydana gelmiş ve 1949’da Karlıova’daki depremde 450 can kaybı yaşanmış ve 3.500 bina hasar almıştır.’’
* * *
Ve şimdi…
Akademisyen Sn. Duygu YILMAZ; yıllar yılıdır kimilerinin anlamadığı ya da anlamak istemediği(!) tarihsel bir gerçeği, şu sözlerle vurgular:
* * *
– ‘‘Türkiye gerek Millî Mücadele’nin askeri aşamasında gerekse diplomatik aşamasında Türk milletinin tek çatı altında yaşaması için girişimlerde bulunmuşolsa da milletinin bir parçasını Misak-ı Milli sınırları dışında kalan coğrafyalarda bırakmak zorunda kalmıştır.
Ancak bu durum ortak tarih ve kültürü paylaşanüstelik sosyal alanda yaşam pratikleri birbiriyle aynı bulunan Kıbrıs’ta yaşayan Türk nüfusu ile kardeşlik bağının güçlü kalmasını engelleyememiştir.
Bunun somut örneklerinden birisi yukarıda bahsi geçen ve Türkiye üzerinde derin etkiler bırakan deprem felâketi karşısında Kıbrıs’ta yaşayan Türk nüfusun başlattıkları yardım kampanyalarıdır.
Yardımlar, Türk Konsolosluğu organizatörlüğü ve Türkiye’nin Kıbrıs’taki banka şubeleri yoluyla Kızılay’a ulaştırılmıştır. Kıbrıs Türk kesiminin Türkiye’de yaşanan felâkete karşı hissettiği üzüntü, Türklerin sosyal kimliklerinden birisi olan hayırseverlik ile birleşmiş, Kıbrıslı Türkler, üstlendiği yardımlaşma sorumluluğu ile anavatanım dediği Türkiye’ye karşı özlemini ve aidiyet bağının gücünü ortaya koymuşlardır.’’
* * *
Yukarıda, ‘‘Katırcılar’’dan söz etmiştim ya…
Kıbrıs adasındaki yokluğun ve yoksunluğun çaresizliğinde, ayda 2 Şilin kazanmak için İngiliz ordusuna asker gidenlerimiz…
Kimi dönebilmiş ülkesine, kimi kaybolmuş, kimi esir, kimi ölü…
Sözkonusu makalede, bakınız lütfen, onlar için ne yazıyor:
* * *
– ‘‘1943 yılında Türkiye’de meydana gelen depremden zarar gören vatandaşlara yardım ulaştırmak üzere Kıbrıs Konsolosluğu ile temasa geçen İngiliz ordusunda görevli 621’inci Katırcı Müfrezesinden Kıbrıslı Türk ve Rum erler aralarında topladıkları 39 İngiliz sterlini ve 19 şilin tutarındaki yardımı Bağdat’taki Osmanlı Bankası aracılığıyla Türkiye’ye göndermişlerdir.’’
Bir de mektupları var, bağış yapan askerlerin…
Diyorlar ki:
– ‘‘Bu son zamanlarda yer sarsıntısı yüzünden şehit olan Türk kardeşlerimizin hatıralarını saygıyla anar ve selâmlarız.
Binlerce Türk kardaşlarımızın matemlerine biz Türk askerleri kalben iştirak ederiz ve felâketzedelere başsağlığı diler ve başka defa felâketin tekerrür etmemesi için ulu Tanrıya duacıyız. İşte bu münasebetle ıstırap çekmekte olan kardaşlarımıza yardım ederken sevinç, iftihar ve gurur duymaktayız. Bunun için bizi huzurunuza getiren milli borcumuzdur.
Bütün Kıbrıs Türkleri sizi saygıyla selâmlar ve yeni senenizi kutlarlar.’’
* * *
Düşünebiliyor musunuz?
İngiliz ordusunda 2 Şilin aylık için o kan, barut, ölüm fırtınası içerisinde cepheden cepheye koşarlarken, kendilerini ve ailelerini unutmuş, ‘‘yer sarsıntısı yüzünden şehit olan Türk kardeşlerimizin hatıralarını saygıyla’’ diyerek, bağış yapanlarımız var…
Kimin, kimin sırtında ‘‘kambur’’ olduğunu, aklımız yettiğince yazacak, konuşacağız elbette.
Perşembe günkü köşe yazımızda, devam etmek üzere…
Yorumlar kapalı.